Bundan sonra 1087 yılına kadar hemen hemen bütün havali imparatorluğuna bağlandı. Melikşah Kafkasya’da ki bazı bölgeleri amcasının oğlu Kütb’ün İsmail’e verdi. Diğer taraftan Süleyman Şah’ın Antakya ya gelerek bu şehri zapt etmesi Suriye Meliki tutuş ile arasının açılmasına sebep oldu. Süleyman şahın halebi kuşatması iki şehzadeyi savaşa sürükledi. Aynı selm mevkiinde yapılan harpte Süleyman şahın ordusu dağıldı. Süleyman şah intihar etti.
Bu savaşta intihar eden Anadolu Selçuklu sultanı Süleyman şahın Caber Kalesi yanında Türk mezarı diye anılan ve Lozan Antlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyetine bırakılan toprakların üzerinde bulunan türbedeki Süleyman şah olması tarihi gerçeklere daha uygun bir durum arz etmektedir. Her ne kadar son Suriye olayları sırasında ilimizden çıkmış olsa da Türkiye Cumhuriyeti ordularının terk ettiği Caber Kalesi yanındaki boş türbenin ve toprakların Lozan Antlaşması uyarınca Türkiye Cumhuriyetine ait olduğu bugün dahi gerçekliğini koruyan bir olgudur. Çünkü Lozan Antlaşması hala geçerliliğini koruyan bir antlaşmadır.
Bugün her ne kadar sınırlarımıza yakın yine Suriye topraklarında bir Süleyman şah türbesi oluşturulmuş görülse de bu geçici bir durumdur. Eninde sonunda Suriye gerçek durumuna, statüsüne kavuşturulduğunda şu anda boş bulunan türbe ve toprakları bize tevdi edilmeleridir düşüncesindeyim. Şunu da belirtmek isterim ki Osmanlıların atası diye farazi hikayeler uydurularak yaratılan bir ata Süleyman Şah’ın varlığını ispatlayabilecek kesin bir delil veya emare yoktur. Hatta Osmanlıların atasının Süleyman Şah olması iddialarının imkansız olduğunu gösterecek deliller daha kuvvetlidir. Bunun üzerine yola çıkan Melikşah Akdeniz kıyılarından Halep’e vardı. Oradan Bağdat’a geçtiğinde büyük bir coşku ile karşılandı. Burada muhteşem bir düğünle Halife El Muktedir ile evlendirildi. Sultan Melikşah Semerkant hükümdarı Ahmet Han’ın halkın şikayeti üzerine tertiplediği Müveaünnehir seferinde yolu üzerine düşen kaleleri müstahkem mevkilere birer birer aldıktan sonra Buhara’yı zapt etti. Ve Semerkant’ı kuşatarak Ahmed hanı esir almak suretiyle Karahanlıların batı kolunu Selçuklu imparatorluğuna bağladı.
Böylece imparatorluğunun sınırları çin seddine yaklaştı. 1091 yılında Türkistan’daki karışıklıkları düzeltmeye giden Melikşah aynı yılın son baharında Bağdat’ı ikinci defa ziyaret etti. Melikşah şehzade berk Yaruk yerine kendi oğlu Mahmud’u veliaht yapmak isteyen muhteris terken hatun ile Melikşah’ın kaynı olan halife el muktedir işbirliği ile zehirleyerek öldürüldü. 28 yaşında öldürülen Melikşah ülkesini Kaşgar’dan boğaz içine Akdeniz’e Kafkaslardan Aral gölünden Hint denizi yemene kadar genişleterek dünyanın en büyük imparatorluklarından biri haline getirdi. Melikşah’ın ölümünden kısa bir süre sonra büyük vezir Nizamülmülk de haşhaşilerin Hasan Sabbah’ın adamlarının suikastıyla öldürülmüş Melikşah’tan sonra sırasıyla onun oğulları Berk Yaruk, Mehmet Tapar, Sultan Sencer iş başına geçtilerse de sultan Sencer’in ölümünden sonra devlet bütünlüğünü yitirip parçalara ayrıldı. Öncelikle Bu Selçuklu devletleri şunlar idi:
Anadolu Selçukluları, Irak ve Horasan Selçukları, Kirman Selçukları, Suriye Selçukları
Bu devletler kendi bünyelerinde de tekrar parçalara ayrılırken yeni Selçuklu devletçikleri türerken küçük yaştaki Selçuklu prenslerin yanında onları yönlendiren atabey denilen hanedana mensup olmayan beylerin kurdukları devletler de Selçuklunun topraklarında görülmüştür. Bunların en tanınmışları Halep atabeyliği, Musul atabeyliği, Harzemşahlar gibi devletlerdir.
Şunu da belirtmek isterim ki Selçuklu hanedanı mensupları Moğol işgali nedeniyle Cengiz Hanedanı’nın ve onun parçaları olan hanedanların baskı ve katliamlarıyla ortadan kalkmıştır. Ancak Osmanlı devleti hanedanının Selçuklu Hanedanı’na bağlamak isteyen tarihçilerin ve bir kısım yazarın gayretiyle Osmanlı hanedanını Selçuklu hanedanına bağlandığını, bağlanmaya çalışıldığını söyleyebiliriz. Bunun en bariz ve açık bir çalışmasını Diriliş Ertuğrul dizisinde görmemiz mümkün olmuştur. Bu dizide Ertuğrul’un hanımı olarak belirtilen halime hatunun bir Selçuklu prensesi olarak sunulduğunu görmüşüzdür.
Öyle zannediyorum ki bu diziyi ortaya koyan kişilerin bu yolla Osman Gazi’yi Selçuklu soyuna bağlamaya özen gösterdiklerini görmüş olmaktayız. Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki büyük Selçuklu devleti İslam Oğuzların orta doğuda kurmuş olduğu en köklü Oğuz ve Türk devletidir. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin Anadolu’da varlığının temelleri bu devlet tarafından atılmıştır. Bu devletin oluşumunda Acem ve Arap ırklarının rolü ve payı hemen hemen yok denilecek kadar önemsizdir.