“Güzel olan güzel olarak kabul edilir ve o her haliyle güzeldir” anlayışı Osmanlı toplumunda yaşayan halkın benimsediği bir felsefeydi.
Osmanlı döneminde sosyal hayatta uygulanan birçok incelik ve güzel davranış biçimleri zaman içerisinde kemikleşerek kalıcı hale gelmiş sonrasında ise gelenek haline dönüşmüştür. O dönemlerde uygulanan ve günümüze kadar ulaşamayan geleneklerden birisinden bu makalemde sizlere bahsedeceğim.
Belki günümüzde bu geleneğin arta kalan kırıntıları var olsa da o kadar detaylı şekilde hatırlamıyor olabiliriz birçoğumuz. Aramızda hala uygulayanlar da olabilir. Duymadım o da neymiş diyenlerimiz de. Evet, bahsettiğim o güzel âdetinin adı “ sokak adabı”.
O dönemlerde bu gelenek sayesinde; Sokaklarda sesli konuşulmazdı, yaşlı ve büyük kimselerin önüne geçilerek yürünmezdi. Sokaklar çok temizdi. Yerlere tükürmek çok büyük ayıptı, cezalandırılırlardı ve bu yere tüküren kimselerin şahitliği mahkemelerde de kabul görmezdi. Aynı dönemlerdeki Avrupa’nın temizlik anlayışını düşünürsek Osmanlı dönemindeki temizliğin önemini daha iyi idrak etmiş oluyoruz. Avrupa’da yıkanma kültürünün henüz oturmadığı o devirlerde abdest alma ile birlikte temizlik anlayışı en yüksek seviyelerde olduğunu okuduğumuz kaynaklardan da öğreniyoruz. Sokakta ses çıkartan ayakkabılar giyilmezdi. Sokak gürültü yapılmayacak bir yerdi. Ses çıkaran ayakkabılar giyen insanlara da iyi gözle bakılmamaktaydı. O dönemin yaşayanları; “Gösteriş ispattır, sadelik izah” anlayışı içerisindeydiler. Gösterişten uzak, sade ve zarafet içerisinde bir yaşam hüküm sürmekteydiler.
Osmanlı evlerinin bazılarının sokak kapısında “ay ve yıldız” işareti bulunmaktaydı. Bu işaret ev ahalisinden birisinin hacca gittiğinin göstergesiydi. Bu işareti gören sokak sakinleri, giden kişi adına dua ederler ve kendilerine de bu kutsal vazifenin nasip olmasını temenni ederlerdi. Bu işaretin olduğu evler komşular tarafından ziyaret edilir. Hurma ve zemzem ikramı kabul edilerek kutsal yerlerin nasıl olduğu ile alakalı sohbetler dinlenirdi. Misafir, o dönemlerde bir eve ziyarete gideceği zaman; kapıda bulunan iki tokmaktan birini kullanmaktaydı. Diğer bir anlayışla kapılarda, şimdilerde iki adet kapı zili olduğunu da düşünebilirsiniz. Erkek misafir gelmişse büyük olan kapı tokmağını çalardı. Bu büyük kapı tokmağı kalın ve tok bir ses çıkarmaktaydı. Eve gelen misafir kadın ise küçük olan tokmağı çalardı. Bu kapı tokmağı daha zayıf ve ince bir ses çıkarmaktaydı. Böylelikle kapıya kimin geldiğine göre kapı açılırdı. Erkek misafirlere evin beyi; kadın misafirlere ise evin hanımı kapıyı açardı. “kapıyı kapat!” kelimesi kullanılmazdı. Onun yerine o devrin beyefendileri ve hanımefendileri daha nazik olan “kapıyı sırla” cümlesini kullanmaktaydılar.
Sokaklar tabi her zaman güllük gülistanlık değildi. Osmanlı da herhangi bir mahallede biri öldüğü zaman, cenaze evine sokaktaki tüm komşu evlerden sırasıyla yemekler yapılıp gönderilirdi. Ölünün kırkı çıkmadan komşulardan hiç kimse gülüşüp, eğlenceler yapmazlardı. Ölen kişinin ailesine saygı gösterilirdi. Aynı şekilde sokakta bir tartışma olduğu zaman olay hemen mahkemelere intikal etmez cami imamları bu kişileri barıştırmayı denerlerdi. Sadece dini görevleri yoktu aynı zaman da imamlar halkın kaynaşmasına da öncülük etmekteydiler.
Cuma günleri ise sokaktaki esnaf dükkânlarının kapılarını kilitlemezlerdi. Dükkânda kimse yok anlamına gelen bir ahşap sandalyeyi kapıya koyarak öyle camiye giderlerdi. Bu esnafların içerisinde sarraflarda olmasına rağmen kimse o dükkânların içerisine girip mallarına tenezzül etmezlerdi. O devirlerdeki ahlak anlayışı ve iman halleri en üst seviyedeydi.
O dönemi anlatan yabancı yazarlar da kitaplarında Osmanlı halkının terbiye ve huzur bakımından ne kadar ulaşılamaz bir derece olduklarından bolca bahsetmişlerdir. Örneğin İtalyan yazar Edmonde Amicis “İstanbul” isimli anı kitabında şu sözleri kullanmıştır; “Şurası bir gerçektir ki, İstanbul’da yaşayan Osmanlılar Avrupa’nın en nazik en kibar topluluğudur…”
Dilimiz döndüğünce kaybolmaya yüz tutmuş adetlerimizden Sokak adabından bahsetmeye çalıştık. Umuyorum beğendiğiniz bir yazı olmuştur. Sevgiyle kalın…