Her gün gazetede bir felaket haberi okuyoruz. Oturduğumuz bir dost meclisinde hemencecik bir felaket haberinden bahsediliyor; hem de oracıkta, henüz sohbet koyulaşmamışken. “Komşusunun bileziklerini borçları yüzünden çalan kadın tutuklandı. Tutuklanan kadın cezaevine yerleştirildi.”
Kumandayla televizyonu açtığımızda bir felaket senaryosunu anlatıyor bitkin, korkak bir kadın yahut hoyrat, çelimsiz bir adam. Son zamanlarda yılanın deliğine de girsek, uzaya hicret edip oraya da yerleşsek maalesef bir felaket haberiyle ister istemez karşılaşıyoruz.
Felaketler bizim küçük ya da büyük imtihanlarımızdır. Sabır gösterdiğimizde, sükût ettiğimizde ve Allaha sığındığımızda elbette kolaylaşacaktırlar. Velveleye verdiğimizde tepkilerimizi gösterdiğimizde, kötü sonuçlar için önlem almadığımızda ise kördüğüm olan, açılmayan bir ip yumağından farksız bir hayat yaşamaya mecbur kalacağız.
Kördüğüm gibi yaşamak! Kulağa ne kadar kötü bir fikir olarak geliyor öyle değil mi? Rahat ve bolluk içinde ferah bir şekilde yaşamak varken…
Çevrenizi gözlemlediğinizde de zaten birçok insanın aynı ayarda yaşam sürdüğüne şahit olurken bazı insanların ise havuzlu evlerde, son model araçlarla, sayısız hizmet edenlerle, bir elleri yağda diğer elleri balda yaşam sürdüklerini fark edersiniz.
Peki, bu nasıl oluyor? Şükür nimeti artırır. İmtihana şükredebilmek ne kadar zor olursa olsun bunu yapabilenler zorlukların sonrasında kolaylıkları yaşayabilmektedirler.
İmtihanın karşılığı ise nimettir. Hayat her daim fırtınalı ve çetin geçmez. Zorluklar kadar kolaylıklar da vardır yaşam yolculuğumuzda. Bazen hiç çaba göstermeden elimize geçen nimet bizim yıllar boyunca çalışarak alamadığımız karşılıktır.
Nimete karşı şükürle yaklaşmak, minnet duymak, sevinmek ve o nimetleri bizlere verene şükür duymak, teşekkür etmek elbette yaradılışımızda mevcut bulunmaktadır. Nimet kadar imtihan da bize ikram edilen dünyalıklardandır. Maaşımızı veren patronumuza teşekkür ederiz de kimi zaman o rızkımızı kenara ayıran sanatkâra şükür etmeyi unuturuz. Bazı insanlar neden daha bereketli, akıllı ve zengindirler biliyor musunuz? Onlar dua etmeyi ve şükür etmeyi unutmazlar.
Hastalandığımızda bize ilaç yazan doktora minnet duyarız da sağlıklı bir şekilde yıllarca bize sıhhat veren o büyük doktoru aklımıza getirmeyiz. Ona minnet duymayı aklımıza bile getirmeyiz. Hasta olduğunda belki de insan sıhhatin değerini daha iyi anlamaktadır. Öyleyse hastalıkta sabır, sağlıkta ise şükür etmeliyiz. Şükür, kısaca zerreyi bolluğa çevirirken; Sabır zorluğu zerreye dönüştürüverir.
Umuyorum bu haftaki yazımı beğenmişsinizdir. Bol şükür ve bol sabırlar diliyorum. Sevgiyle kalın…