Bütün bu bilgilerin ışığında rahatlıkla söyleye biliriz ki Trabzon ve havalisinin yerleşim yeri olarak kuruluşundan itibaren tarih açısından ilk çağ tarihi boyunca yerleşim amaçlı gelen etnik gruplar, göç sakinleri ağırlıklı olarak Kafkasya üzerinden bu bölgeye girmişler. Aynı kitlelerin pek çoğu aynı kökenden Anadolu’ya yayılmışlardır bu da göstermektedir ki Trabzon ve havalisinin ilk yerleşimcileri 1. Ve 2. Kavimler kapısından geçen orta Asyalılar YANİ Turanî kavimler olmuşlardır. Dolayısıyla Trabzon ve havalisi iddiamız retçiyle Türk kökenli kavimlerdir. Bu nedenle iddiamız kesine yakındır. Bu iddiamızı kendimize kaynak olarak kabul ettiğimiz yazıda da teyit edilmekte Kolonizasyon hareketleri hakkında sonuç olarak dile getirilen bildirimleri de şu şekilde teyit etmektedir:
Trabzon Tarihi Anadolu tarihi ile sürekli iç içe olmuştur. Anadolu’ya ilk insan
Yerleşimleri genelde Kafkasya üzerinden olduğundan Anadolu’ya ilk gelenler öncelikli
olarak Doğu Karadeniz ile birlikte Trabzon ve çevresine de uğramışlardır. Fakat Doğu
Karadeniz’in hırçın doğası buralarda siyasi teşekkül kurulmasına ilk başlarda izin
vermediğinden buraya ilk gelenler daima dağlardaki insan yaşamına müsait yerlerde ve
kıyılardaki ulaşımın kolay olduğu yerlerde birbirlerinden ayrı olarak yaşamışlar ve
siyasi bir güç oluşturamadıklarından kalıcı kültürleri olmamıştır.
Trabzon coğrafi olarak Karadeniz Bölgesi’nin doğu bölümünde yer almaktadır.
İpek yolu üzeride bulunan şehir akarsu ve geçitleri ile iç bölgelerle iletişimi sağlar. Bu
özelliğinin yanı sıra Eskiçağ’da var olan yeraltı zenginlikleri ve bu zenginlikleri deniz
aşırı ülkelere naklini sağlayacak elverişli limanları ilerde özellikle Kolonizasyon döneminde ekonomik ve ticari bir merkez haline gelmiştir. Ayrıca bol su kaynaklarının
olması denizden yararlanabilme olanağına sahip olması, insan topluluklarının bu bölge
ile daha da ilgili hale gelmesini sağlamıştır.
Trabzon ve çevresinin bunca olumlu özelliklerine rağmen, şehrin özellikle Tarih
öncesi dönemleri hakkında nerdeyse hiçbir bilgiye sahip değiliz. Yurdumuzun Eskiçağ
Tarihi ve Arkeolojisi yönünden en az araştırılan yerlerinden bir tanesi de Trabzon ili ve
çevresidir. Bunda en önemli etken onun dağlık yapıya sahip olması ve yılın hemen dört
mevsimi yeşil bitki örtüsü ile kaplı olmasıdır.
Trabzon ve çevresinin Paleolitik Çağ hakkında neredeyse hiçbir biliye sahipdeğiliz. 1945 yılından itibaren Sayın Kılıç Kökten’in Orta ve Doğu Karadeniz
Bölgesi’nde sistematik olarak başlattığı yüzey araştırmalarından başka bölgenin Tarih
öncesi çağları ile ilgili bilgi veren ne bir araştırmacı nede bir belge ortaya çıkmıştır.
Tarih öncesi dönemler hakkında bölgede herhangi bir arkeolojik çalışma yapılmadığı
için Trabzon Tarihi’nin bu dönemini basit cümlelerle geçmek zorunda kalmaktayız.
Bölge hakkında geniş çaplı araştırma yapılmaması araştırmacıların yazılı ve arkeolojik
belgelerden yoksun yanıltıcı ve yanlış bilgiler vermelerine de sebep oluyor.
Tarihi Çağlarla birlikte, özellikle M.Ö. II. Bin yılların başlarında Anadolu’daKızılırmak ve çevresinde Hitit Krallığı’nın kurulduğunu görüyoruz. Bu tarihten sonra
özellikle Hititlerin düzenli olarak hazırladıkları anallar sayesinde az da olsa bölgehakkında tarihi bilgilere ulaşabiliyoruz. Gerek Hitit anallarından grekse bölge hakkında
yoğun bir şekilde çalışan araştırmacıların vasıtası ile bu yıllarda özellikle Doğu
Karadeniz Bölgesi’nde, dağınık ve göçebe hayatı süren ve Hitit siyasi tarihi boyunca
Hitit Devlet’i ile sürekli mücadele içinde olan Hayaşa- Azzi Krallığı’nın varlığını tespit
ediyoruz. Siyasi ve kültürel yaşamlarını sadece Hitit belgelerinde sınırlı olarak
öğrenebildiğimiz bu topluluğun özellikle Hitit Devleti’nin yıkılışına kadar bölgede
siyasi varlıklarını sürdürdüklerini biliyoruz. Tarihte “Ege Göçleri” olarak bilinen
göçlerle berber Hitit Devleti’nin yıkılması ile Anadolu tarihi olarak karanlık bir çağa
girmiştir. Bu dönemle birlikte özellikle araştırmacılarının çoğunun Doğu KaradenizBölgesine lokalize ettiği Hayaşa- Azzi Krallığı hakkında hiçbir bilgiye ulaşamıyoruz.
Bazı araştırmacılar Orta Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan komşuları, Kaşkalar ile birlikte
Doğu Anadolu Bölgesi’nde kurulacak olan Urartu Devleti’nin bir parçası olduklarını
ifade ederler.
M.Ö II. Bin yılı sonları ve M.Ö I. Bin yılı başlarında yani ilk Demir Çağına doğu
Karadeniz Bölgesi hakkında yok denecek kadar az bilgiye sahibiz.
M.Ö. 9. yüzyıla geldiğimize kaynaklarda Trabzon Bölgesi’nin yeniden
hareketlendiğini görmekteyiz. Bu dönemde Sibirya bölgesinde ve Kafkaslarda
İskitler’in baskısıyla yerlerinden oynayan bir Kimmer kolunun Karadeniz kıyılarına ve
daha sonra Anadolu’nun büyük bir bölümüne yerleştiklerini görmekteyiz. Bu tarihlerde
özellikle Karadeniz bölgesinde tarihi izler bırakan Kimmerler batıda Herakleia
Pontika’dan (Karadeniz Ereğlisi) Trabzon’a kadar olan kıyı bölgelerine yerleştiklerinigörüyoruz.
Kimmerler’in bölgedeki varlığından sonra Karadeniz’de yeni bir göç dalgasının
meydana geldiğini öğreniyoruz. Karadeniz Bölgesi için “kolonizasyon Dönemi” olarak
adlandırılan bu dönemde, Yunanistan ve çevresinde yaşayan özellikle Milotos ve İyonya
halkı; Nüfusunartması, toprakların küçülmesi, yaşam kaynaklarının azalması,
hammadde ihtiyacı, ticaret, keşif ve bunun gibi sebeplerle yeni topraklar arama ihtiyacı
hissettiler. Bu çağda özellikle Fenikeliler’in Ege ve Akdeniz’e hâkim olmaları,
Milotoslu ve İyonyalı Kolonistleri yapancı eli değmemiş; yapay limanları yeraltı ve yer
üstü zenginlikleri, denizi ve ticari potansiyeli ile ön plana çıkan Karadeniz Bölgesi’ne
yönelmişlerdir. M.Ö. VIII. Yüzyıla kadar bölgeye hareket etmeye cesaret edemeyen
kolonistleri, özellikle Karadeniz’in hırcın dalgalarına ve sert rüzgârlara karşı koyabilenbüyük gemilerin (Pentakonterler) yapılması ile kısa zamanda bütün Karadeniz ve
çevresinde, nehir kenarında bekleyen kurbağalar gibi yayılmışlar ve ticari merkezler
oluşturmuşlardır. Kaynaklarda Karadeniz ve çevresinde 90 dan fazla koloni kurduğu
söylenilen Milotoslular; Doğal limanları, hammadde bakımından zengin iç bölgelerle
olan ulaşım ağı ve ticaret potansiyeli ile dikkat çeken Trabzon ilinde M.Ö /756 yılında
bir koloni meydana getirmişlerdir. Elverişli konumu ile kısa zamanda Karadeniz’in en
gelişmiş ticaret merkezlerinden biri haline gelmiştir.
Kolonizasyon döneminde yoğun olarak faaliyet gösterdiği düşünülen Trabzonbölgesi hakkında en ayrıntılı bilgiyi kolonizasyon döneminden yaklaşık üç yüz yıl sonra
bölgeden gecen Ksenophon ve askerlerinin dönüş yolculuğunu anlatan “Onbinlerin
Dönüşü” nden öğreniyoruz. Bölgenin coğrafi konumu ve bölgede yaşayan yerel halkalar
hakkında geniş bilgi veren bu eser, araştırmacıların en temel kaynağını oluşturur. Tarihi
coğrafyasının yanı sıra bölgede yaşayan yerli kavimlerden; Makronlar, Mossiyonikler,
Tibarenler, Kohlar, Khalbyler, anlar yaşayışları hakkında çok özel bilgilere sahip olduk.
Bunlardan özellikle Mossiyonikler ve Khalbylerin madencilikte oldukça ileri bir
seviyede olduğunu, kolonistlerle özellikle bu maden ticareti açısından yakın ilişkilerde
olduklarını tahmin ediyoruz. Anadolu’nun maden ustası olarak bilinen Urartular’ın
özellikle bu yerli halklarla bir şekilde iletişim sağladıkları ve ticaret yolu güzergâhı ile
Trabzon limanını bu amaçla kullandıkları birçok araştırmacı tarafından savunulan bir
tezdir.
Kolonizasyon döneminde Trabzon ilinin sağlamış olduğu doğal avantajlar sadece
kolonistlerin değil iç bölgede yaşayan Urartular’ın da dikkatini çekmiştir. Özellikle
bölgeye sınır teşkil eden Diauehi Krallığı vasıtası ile olan ticaret ağını sürdürmüştür. Bu
sayede Diauehi Krallığı’nın bölge ile olan bağı, tarihte gün yüzüne çıkmış araştırmacılar
için yeni bir araştırma alanı tartışma konusu ortaya çıkarmıştır ki, buda Urartular’ın
Diauehi ülkesi vasıtası ile ya da başka bir yolla Trabzon ve çevresinde varlıklarının
hissettirdiler mi? Bu konu, bölgede geniş çaplı ve sistematik araştırmalar yapılmadan
çok uzun bir süre daha tartışılacağa benziyor.