4. 3. Trabzon Kolonisi’nin Kuruluşu ve Gelişimi
Yunanlıların Karadeniz’e çıkma ve bölgede koloni kurma sebeplerini bir önceki
konuda geniş bir şekilde işledik. Şimdi Karadeniz’de kurulan en önemli kolonilerden
Trabzon konisini inceleyelim.
Trabzonun koloniler tarafından kuruluş tarihi araştırmacılar tarafından uzun süre
tartışılmıştır. Genel olarak bir dönem Trabzon’un kuruluş tarihi olarak Eusebius’un
“Trabzon Pontos’ta kuruldu” sözü ile verdiği M.Ö. 756 tarihi kabul görmüştür. Fakat bir dönem sonra birçok araştırmacı farklı tarihler ortaya atarak Eusebius’un bu görüşünü
desteklemediklerini söylemişlerdir. Yazarlar Trabzon kolonisinin kuruluş tarihinin
tespitinde konu hakkında bilgi veren; Eusebius ve Pseudo- Skymnus adlı eski yazarları
temel almışlardır264. Bununla birlik de Drews, Eusebius’un verdiği koloni tarihlerinin
bazen tutarsızlık gösterdiğini her zaman güvenilir olmadığını bu anlamda arkeolojik
bilgilerinde yetersiz olduğunu ve bu tarihin kesinliğinin olmadığını ifade eder. Bununa
beraber Eusebius’un Trapezus’a ilişkin verdiği tarih daha iyi kanıtlarla düzeltilmedikçe
bir süre daha bu tarihi geçerli kabul etmemiz gerektiğini bildirir. Hind266, Trapezus
kolonisinin kuruluş tarihi ile ilgili sorunun, hakkında yeterince destansı, tarihi ve coğrafi
kanıtların bulunduğu Sinope’ye göre, yetersizliğinden kaynaklandığını ileri sürmektedir.
ÖzsaitTrapezus kolonisinin kuruluşu olarak verilen M.Ö. 756 tarihinin birçok
araştırmacı gibi çok erken olduğunu ve Kimmer istilası ile verilen bilgilerin ışığı altında
Milotos kenti kolonistlerin M.Ö 670 yılından itibaren Karadeniz sahillerinde koloniler kurduğu kabul edilmektedir ifadelerine yer verir.
Trapezus Kolonisinin kuruluş tarihi hakkındaki bu geniş tartışmadan sonra,
koloninin Trabzon şehrinde kurulmasının ve bu koloninin kısa zamanda Milotoslular
için Karadeniz’in ön önemli kolonilerinden biri haline gelmesinin sebeplerini
inceleyelim.
Trapezus kolonisinin en önemli özelliği şüphesiz coğrafi konumudur. Trapezus’un
sahil şeridi koloniler için oldukça uygun karakterdedir. Dağların iç kesimlerle olan
iletişimi engellemesi onların karadan gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı güvende
olmalarını da sağlamaktadır. Drews, dağ eteklerindeki tepeler dağları aşağıya kentte
doğru (doğrudan kentin içine giren Boztepe gibi) basamaklı yarım aylar biçiminde
indirir ve Değirmendere güneyden denize ulaşabilecek bir yol için oldukça uygundur açıklamasını yapar. ÖzsaitTrapezus’un, güneyden ve doğudan gelen iki önemli
büyük Ticaret yolunun sonunda yer aldığının ve Transkafkasya’daki madenlerden gelen demir ve bakır’ın nakli için kullanılan bir liman olduğunu ifade etmektedir. Slattery
de zengin iç bölgelerden kazanç elde etmek isteyen Grekli kolonistler için Trapezus
oldukça iyi bir konumda yer almaktadır. Ayrıca, bol miktarda maden kaynaklarının
olduğu Gümüşhane bölgesinin yanından gecen ve iyi bir ticaret taşımacılığına uygun
olan Değirmendere’nin denize döküldüğü yere yakın bir konumda alması, oluşacak bu
maden ticaretinde önemli bir kapı olma özelliğine sahip olduğunu da gösterir. Drews271,
eski Trapezus ile Ortaçağ Trabizond’unun doğal ticaret alanının güneye ve Gümüşhane
bölgesine kadar uzandığını, Çoruh Irmağı’nın yukarı vadisinden başlayan doğu
trafiğinin denize en kolay yolunun, Trabzon’un yarım kilometre doğusundaki
Değirmendere’si boyunca bulunduğunu ifade etmektedir. Koloni yerlerin seçiminde, iyi
bir limana sahip olmanın çok önemli bir etken olduğu görülmektedir. Çünkü antik
limanların ticaretten başka çok daha önemli işlevlerinin olduğu unutulmamalıdır. Karadeniz’deki hemen hemen her koloni kenti iyi bir limana sahip olduğu
görülmektedir. Barnet, Belli, Wartkegibi bilim adamları Trabzon gibi,
Karadeniz limanlarının ticarette önemli bir ihracat kapısı olduklarını ifade etmeleri,
Trapezus şehrinin kolonistler bakımından ne kadar önemli olduğunu açıkça
göstermektedir. Kolonistler için Trapezus limanının çok önemli olduğunu bildiren
Çiğdem, Kolonizasyon döneminde Sinope ve Trapezus’daki iki büyük limanın ticaret
acısından oldukça öneme sahip olduklarını bildirir ve kolonistlerin hem iç bölgelerden
elde ettikleri ham maddeleri bu limanlar aracılığı ile gemilerle batıya aktardıklarını hem
de bu limanları günlük kazançlarında kullandıklarını bildirmektedir. Ayrıca Özsait277,
bölgede yer alan ormanlardan elde edilen kereste, balık, tahıl ve diğer ticari mallarda
Trapezus ve Sinop gibi limanlardan ihraç edildiğini bildirmektedir.
Kolonistlerin Trabzon şehrinde koloni kurmalarının sebebini sadece Trabzon’un
coğrafi konumuna ve doğal limanlarına bağlamak yetersiz olur. Kaynaklar Trabzon
Kolonisi’nin maden bakımından da oldukça zengin olduğunu ve Milotoslar’ın Trabzon
ve çevresindeki maden kaynaklarını fazlasıyla değerlendirdiğini bildirmektedir.
Slattery, Trabzon ve çevresinde sahil boyunca yer alan demir kumlarının önemli
miktarda olduğunu ve birazda bakır yataklarının bulunduğunu bildirerek, İç
bölgelerdeki maden potansiyelini de göz önünde bulundurulduğunda, Sinop ve
Trabzon’da bulunan kolonistlerin bir maden ticareti oluşturma gayretinde olduklarına da
dikkat çekmektedir.
Miletoslu kolonistlerin maden ticareti için Trabzon şehrini özellikle seçtiklerini
açıktır. Çünkü o dönemde Trabzon ve çevresinde yer alan kabilelerden Mossynoikler ve
Khalyblergerçekten de maden çıkarımı ve işletimi konusunda çok ileri bir seviye
yakalamışlardı. Antik kaynaklarda bu iki Trabzon kabilesinin madencilikteki
hünerlerinden sık sık söz etmişlerdir. Bunlardan Mossyoniklerin Bronz ve Pirinç Eşya
yapımı geleneğinde ne kadar ileri bir seviyede olduğundan söz etmiştik. M.Ö. I.
Yüzyılın ilk yarısında Düzmece Aritotales Mossyoniklerin Pirinç eşya yapma
konusunda ki başarılarını şu övgülerle anlatır:
“Mossyonik Bronzunun (pirincinin) ışıldayan parlaklık ve olağan üstü beyazlıkta olduğu
anlaşılmaktadır. Ona kalay değil, oradan çıkan madenin (çinko) özel bir türü bakırla birlikte
eritilerek karıştırılır. Anlatıldığına göre, bu bileşimin kâşifi sırrını kimseye vermemiştir. Bu nedenle
bu ülkenin eski bronz (pirinç) ürünleri olağan üstü bir kalite gösterir, daha sonra yapılanlarda ise
artık bu kalite kalmamıştır”.
Ne yazık ki bu bölgedeki yerleşim yerlerinde bu güne kadar herhangi bir
arkeolojik kazı yapılmadığında, günümüzde elimize geçen bir Mossyonik eşyası da
bulunamamıştır. Bu yüzden Mossyoniklerin ürettikleri bronz ve pirinç eserlerin
biçimleri ve kaliteleri hakkında yorum yapamıyoruz.
Khalybler281 ise Trabzon ve çevresinde maden işçiliğinde ünlü diğer bir kavimdir.
Ksenophon Khalybler’den söz ederken şu cümleleri kullanmıştır:
“Yunanlılar gerek dost gerek düşman Mossyoniklerin ülkesinden sekiz gün yürüdükten sonra,
Khalybler ülkesine vardık. Fazla kalabalık olmayan bu halk Mossyoniklerin boyunduruğu altında
yaşıyor, özellikle demir işçiliği ile geçiniyorlardı”. Eski yunanlıların demir- çelik işletme
sanatını Khaliblerden öğrendikleri düşünülür.
Strabon’un Khalybleri yerleştirdiği bölge Doğu Karadeniz sahillerindeki demir
yataklarının en yoğun olduğu yerlerle uyuşmaktadır. Konu ile ilgilenen araştırmacılar
Khalbylerinmadencilikteki üstünlüklerinden dolayı Homeros’un destanlarında gecen
Holizonlar’ın bu kavim olduklarında hem fikirler.
Trabzon ve çevresinde kolonistlerin tek ilgilendiği şey hammadde değildi.
Özellilikle Karadeniz Bölgesi’nde çok yaygın olduğu anlaşılan köle ticareti de Trabzon
ili ve çevresinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Yine Ksenophon’un eserinde bu köle
ticareti ile ilgili çok acık bir ifade yer almaktadır. Ksenophon Trabzon bölgesinde
Makronlar’ın ülkesinde geçerken, söylendiğine göre Atina’da esir olarak hizmet etmiş
ve Ksenophon’un ordusunda paralı askerlik yapan bir peltast, Ksenophon’un yanına
gelerek bu damların dilinden anladığını söyleyerek onlarla iletişim kurar286. Anabasis’de
olay şu şekilde kaleme alınmıştır:
“ Zannedersem, dedi burası benim memleketim olacak, eğer izin verirseniz bunlarla konuşayım.
Ksenophon konuş dedi, evvela öğren bakalım, bunlar kimlermiş. Karşıdakiler bu suale Makronlar
olarak cevap verdiler. Ksenophon, Sor bakalım, neden bizim karşımıza çıktılar ve neden bizimle
düşman olmak istiyorlar. Buna da memleketimize düşmanca girdiğiniz için cevabı alındı, komutan
tercümanına şunları söylemesini emretti: “Biz size hiçbir zarar vermek istemiyoruz. Büyük kral il
harp ettik, şimdi yurdumuz olan Hellas’a dönmek zorundayız ve bunun içinde denize varmak istiyoruz” diye konuşma devam etmektedir.
Burada geçen ifadelerde Ksenophon’un ordusunda paralı asker olarak görev yapan
askerin önceden Trabzon bölgesinde yaşayan Makron halkından olduğu açıkça
anlaşılmaktaydı. Bir nedenle köle ticareti sonucu Atina’ya köle olarak gittiği daha sonra
azat edilerek paralı asker olarak Ksenophon ordusuna katıldığı anlaşılmaktadır. Buda bize Antik Çağ’da Trabzon Bölgesi’nde köle ticaretinin var olduğunu gösteren en
önemli kanıt olarak tarihe mal olmuştur.
Son olarak Trabzon’da yoğun bir şekilde yapıldığı anlaşılan balıkçılık ticaretine
değinmek gerekiyor. Kolonizasyon dönemimde Trabzon ili ve çevresinde yoğun bir
şekilde ticareti yapılan bir unsurda balıkçılık idi.
Trabzon Bölgesi’nde balıkçılık ticaretin var olduğunu gösteren en önemli kanıt
şüphesiz, Ksenophon’un “Onbinler” adlı eseridir. Bu eserde Ksenophon ve askerler
Mossiyonikler’in bölgesinde yağma yaparken ambarlarda tuzlanmış balık konserveleri,
küplerde balık yağı ve yine tuzlanmış yunus balığı etine rastlanması289 Mossiyonikler’in
balıkçığa verdikleri önemi açıkça göstermektedir.
Trabzon ve Çevresinde var olan bu ticari unsurlar Yunan kolonistleri’nin oldukça
dikkatini çekmiştir. Yeraltı ve yer üstü kaynakları ile zengin olan bu bölge; coğrafi
konumu, doğal limanları ve iç kesimlere ulaşımı sağlayan önemli yol güzergâhlara ve
geçitlere de sahip olasıile de Tarihi Çağlar ile birlikte birçok ulusun dikkatini üzerine
toplamasını bilmiştir.
Sonuç olarak kolonizasyon döneminde Trabzon ve çevresinde mevcut yazılı ve
arkeolojik buluntuların eksikliğine rağmen, şehir tarihi çağlardan itibaren Anadolu’dan
batıya çıkışta önemli bir ticari kapı olduğunu, bunu özellikle Helen kolonizasyon
döneminde yoğun bir şekilde devam ettirdiğini belirtebiliriz.