güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR - 4

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Bu ifadeden, hükümetin tazyiki karşısında asilerin dağıldığını ve hattâ bir kısmının aiv talep edecek duruma geldiğini açıkça  anlamaktayız. Demek ki avenesinden büyük bir kısım, Tuzcu Memiş Ağa’yı yalnız bırakmışlardı. Bu sebebe mebni, Memiş Ağa da Rize ve Of havalisine, esas  taraftarlarının bulunduğu yere giderek kuvvetlerini takviye etmek mecburiyetini duydu.
Arkadaşlarının ve hatta damadı Kalcı-oğlu Osman Bey’İn kendisini terk etmeleri üzerine, Trabzon havalisinde barınmanın mümkün olamayacağını idrak eden Tuzcuzade Memiş Ağa, evvela Rize’ye kaçtı ve buranın eşrafından Kara İbrahimoğlu Hasan Ağa’nın konağına saklandı. Lakin, Ali Paşa’nın ve sair mütesellimlerle voyvodaların kuvvetlerini uhdesinde cem’eden Süleyman Paşa, Memiş Ağa’yı Rize’de serbest bırakmadı. Derhal, Şaltır-zade Osman Bey’in Mehmed Ağa ile Rize mütesellimi

Tahir Aga'yı Muharrem 1232 (Aralık 1816 sonlarında) 2500 kişiyle tâkibine memur etti. Fakat Memiş Ağa, bunlara mukavemet edecek kadar yeni bir kuvvet toplamaya muvaffak olamadığı için, Rize’de de duramadı. Mehmed Ağa ile Tahir Ağa’nın maiyetinde olan kuvvetlerin, ikamet eylediği haneyi muhasara edeceklerinden
bir gön evvel, tek başına yola çıkarak Of’a kaçtı. Buranın hem daha ziyade ha ki kendine taraftar ve hem de arazisi müsâit idi. Memiş Ağa bu kasabanın dağlık, kayalık, sarp vadilerinde yaşayan şakiler arasına tekrar iltica etmiş bulunuyordu. Henüz tamamen teslim olacak kadar âciz vaziyete düşmüş değildi.

Süleyman Paşa nın Rize’ye göndermiş olduğu kuvvet ise daha ileri gidememiş; Memiş Ağa’yı tâkip için Of havalisine gitmekten çekinmişti. Trabzon valisi Süleyman Paşa, yardımına gelen kuvvetleri kâfi görmediğinden şimal Çıldır Valisi ile Erzurum valisi M. Celâleddin Paşa'nın Bayburd üzerinden harekete geçmeleri hususunda BabIâli’nin emrini talep ediyordu. Fakat vezir-i âzam Mehmet Emin Rauf Paşa, şarkta her zaman için Rus tehlikesinin mevcut bulunduğu, aynı zamanda Selim Paşa-zâde Ahmet Bey hâdisesi devam etmekte olduğu mütalâasiyle, bu kuvvetleri Of üzerine
sevketmenin doğru olamıyacağını dermeyan eyledi. Hatta bir aralık askeri harekâta nihayet verilerek. Tuzcuoğlu ile anlaşmak meselesi dahi ortaya çıktı. Memiş Ağa isyandan vaz geçip teslim olduğu taktirde affedilecekti. Bu teklif, Kastamonu ve Bolu mutasarrıfı Ali Paşa tarafından yapılacak ve Tuzcu-oğlu kabul ettiği taktirde, mezkûr sancak dahilinde iskân olunacaktı. Sadrazam’ın bu fikri, İstanbul'da and olunan müşavere meclisinde pek müsâit karşılandı ve nihayet Sultan İkinci Mahmud da:

“Rus tehlikesi ve Selim Paşa-zade Ahmet Bey’in tehlikesi mevcud iken Çıldır Valisi’nin buraya tayin olunması muvafık değildir. Ali Paşa da teklifi gizli yapsın halk duyarsa çok fena tesir eder”dedi.

Süleyman Paşa ile Ali Paşa, bu emri hümayun gereğince meseleyi tetkikten sonra durumu Memiş Ağa’ya bildirmek üzere, Of’a bir heyet göndermeye karar verdiler. Ali Paşa adamlarından silâhşor Ali Ağa’yı, Süleyman Paşa da Baş-çavuş’unu bu işe
memur etti. Giden murahhaslar, Padişah’ın, Tuzcu-oğlu ve oflu hakkındaki fermanlarını ayrı ayrı tebliğ eylediler. Bunu müteakip, on gün kadar kasabada kaldıkları halde, ne Memiş Ağa’nın teslim olacağına ve ne de ahalinin bunu teslim edeceğine dâir müsbet bir cevap alamadıkları için, nihayet 28 Şubat 1817 tarihinde
geri dönmek mecburiyeti hasıl oldu.

 

Mezkûr murahhaslardan sonra, kapu-kethüdası Haşan Efendi ve Trabzon müftüsü Haşan Efendi ile Gümüşhane emini Ali Şefik Efendi gibi daha itibarlı şahsiyetlerden müteşekkil bir heyet bu işe memuren Of’a gönderildi. Bunlar da Tuzcu-zâde'nin,
teslim olduğu taktirde affedileceğini bildirdiler. Lâkin bir kısım halkın, Memiş Ağa'yı teslime razı olmasına rağmen, diğer mühim bir kısmının muvafakat etmemesi hasebiyle, hiç bir netice elde edemeden bunlarda 9 Nisan 1817 de geri döndüler15. Süleyman Paşa, vaziyeti yeniden İstanbul’a bildirdi ve muhakkak surette Memiş Ağa’nın üzerine askeri kuvvet gönderilmesi lâzım geldiği hususunda ısrar etti. Meseleyi sühuletle halletmeğe imkân yoktu.
Of havalisindeki şakiler, Memiş Ağa’yı müdafaaya yeniden karar vermişlerdi. Trabzon Vâlisi'ne yardıma gelen Ali Paşa, Sadaret kaymakamı’na yazmış olduğu bir mektupda. şöyle diyordu:

“Saadetlû mürüvvetlû vefa-şiârım sultanım ağay-ı âlî-kadr hazretleri

...Me’mur buyrulmuş olduğumuz günlerden bu ana kadar hakimane ve âcizane leyl ü nihar vuku bulmuş fesadın ref'inden bir dakika hâli olduğum yoktur Her ne kadar maslahat muharebeye kalmış ve tedbîri muharebedir diye iş'ar olunmuş ise de
yine iş'arlan veçhile maslahatın bir kolay tarîkine bakılmakta ise de ah birâder bu havalinin mizadan bir diyârın mahlûkuna benzemez ve karar verilen maslahatları bir gün dei'am bulmaz televviin olunur Adamları böyle muharrik-i fesattır ve derecen
televvünleri tahrir ve ifâdeye gelmez ki beyan edelim Hemen Rabbim tevfîk kerem ey leye âmin...”

 

Babıâlide artık bu işe bir netice vermek, meseleyi kökünden halletmek zamanı geldiğine ka’ni oldu. Süleyman Paşa’ya ve şâir sancak beylerine, mutasarrıflara lâzım gelen emirler verildi. Yalnız mevsim kış olduğu için asker; harekât yaza bırakıldı. Recep 1232 (Mayıs 181”) de hazırlıklara başlanarak bu ayın sonunda harekete geçildi. Seyyid Ati Paşa, Süleyman Paşa başta olmak üzere diğer ümera, Gönye, Livana, Acara, Lazistan ve Balum havalisinden gelen kuvvetlerde dahil, dört taraftan Of havalisi: i muhasara altına aldılar. Nihayet, takriben 25-3) bin kişilik bir kuvvetle hücuma geçilip, iki ay kadar devam eden bir mücâdelenin sonunca. âsiler mağlûp ecüerek Tuzcu-oğlu Memiş Ağa 15 Zilhicce 1232 (26 Ekim 1617) tarih», de elde edildi ve 100 yaşını mütecâviz olduğu hâlde hemen boynu vurularak kellesi divan kâtibi Hüseyin Efendi vasıtasiyle İstanbul’a gönderildi. Memiş Ağa ya refakat eden diğer şakiler dağıldı. Etraftan toplanmış olan kuvvetler yerlerine gönderildi ve donanmada İstanbul’a avdet eyledi. Bilâhire Tuzcu-zâde’nin emlâki hükümet tarafından müsadere olunarak servetinin mühim bir kısmı yağmaya uğramış, bu
işlerde muvaffakiyet gösteren hükümet erkânı kürklerle taltif edilmişti. Artık Tuzcu-oğlu meselesi kapanmış görünüyordu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.