Bugün biz Türkler bu olayla övünürken aslında bu yönleri hiç aklımıza getirmeyiz. Biz işin hamaset yönüyle ilgilenir Fatih’i Türk yönetici olarak değerlendirip yaptığı işi Türk dünyasının başarısı olarak övgüyle yad ederiz ama bir an için durup baktığımızda kafamızda şu soruların uyanması da söz konusudur.
Orhan Gazi’nin eşi Rum Kökenli Nilüfer Hatun’un torunu olan ve kendisine gelene kadar neslinin yaptığı yabancı evlilikler nedeniyle biyolojik olarak başka kanlarda almış olan Fatih Sultan Mehmet ne derece Tüktür? Onun etrafındaki devşirme kökenli komutanları ve ordusundaki yeniçeriler Avrupa Hristiyan kökenli yapılarıyla ne derece Türk’tür?
Yine kuşatma ordusunda yer alan ücretli Hristiyan askerlerde hesaba katılırsa İstanbul’un fethini öz be öz Türk zaferi olarak değerlendirmek ne derece mümkündür? Aynı şekilde Hristiyan’ıyla Müslüman’ıyla dışarıdan Osmanlı ordusu şehri kuşatırken içerden Müslüman’ıyla Hristiyan’ıyla Bizans ordusu buna karşı koyarken bu zaferi ne derece İslam’ın Hristiyan’a zaferi olarak değerlendirmek mümkündür? Zaten Fatih Sultan Mehmet bile bu zaferi bir Türk zaferi bir İslam zaferi olarak değerlendirmemiştir ona göre bu zafer Allah’ın yardımıyla kendisinin ve devletinin zaferidir.
Gel gör ki bu zafer nedeniyle bugün birileri Fatih Sulan Mehmet’i evliya yaparken İstanbul’un fethinin gerçekleşmesinde Eyüp Sultan’ın kabrini bulan Ak Şemsettin’i bu fethin gerçekleştirilmesinin dinsel sebebi görüp göstermeye çalışırken acaba neyi amaçlamaktadırlar?
Şurası bir gerçektir ki Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u İslam olduğu için evliyalar kendisini desteklediği için değil teknik açıdan ve asker sayısı açısından üstün olduğu için bütün şartlar kendisinden yana olduğu için fetih edebilmiştir.
Zaten fatih sultan Mehmet’in fethinin sebebi olarak Hz. Muhammed’in İstanbul’u fetih eden komutan ve askeri öven sözlerini hadislerini gerçekleştirmek amacıyla yaptığını da söylemek hatadır. Aşklında fatih sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinin ana sebebi olarak iki noktayı vurgulamamız gerekir. Bunlardan ilki Orta Asya’dan itibaren Türklerin bilhassa oğuzların Batıya Avrupa’ya doğru genişleme ve yayılma istek ve arzuları bilinen bir gerçektir. Bu arzunun sahibi Türkler batıya genişlemek için belirli şehirleri hedef kabul etmişler, o hedef olan şehri almak için bütün varlıklarıyla çalışmışlar, savaşmışlardır. Orta Asya’dan itibaren Rey, Ani, Konya, İznik ve İstanbul hedef seçilmiş ve Türk kültüründe bu hedef seçilen şehirlere Kızıl elma adı verilmiştir. İstanbul da bu Kızıl elmalardan birisidir. Fatih Türk kültürü uyarınca Kızıl elma görülen İstanbul’u almayı Türk kültürü uyarınca esas kabul etmiş, İstanbul’u fethinin birinci sebebi budur. İkinci sebep ise Fatih’in İslamiyet, Hristiyanlık ve Museviliği kendi imparatorluğu bünyesinde toplamak istemesidir. Katolik Hristiyan dünyasının papalık merkezini, papalık kültünü Ortodoks dünyasını patriklik kültünü buranın merkezi olan İstanbul’u alarak Hristiyan yayılmasını ve İslam dünyasını Musevilik dünyasını kendi emrinde birleştirebilmek için en uygun yer olan İstanbul’u fetih etmek ve bu arzusunu gerçekleştirmek için esas hedef kabul etmiş, İstanbul’un fethinin iki önemli esas sebebinden ikincisi de bu olmuştur. Ülkemizdeki şeriatçı, tarikatçı ve cemaatçi kitlenin esas kabul ettiği Hz. Muhammed’in övdüğü komutan olmak gayesiyle İstanbul’u fetih ettiği iddiası da İstanbul’un fethinin İslamiyet’in getirdiği kutsal değerler ve kazanımlar neticesinde gerçekleştiği şeklindeki beyanları da yanlış, kasıtlı bir ifade oluşturmaktadır düşüncesindeyim.
Zaten ona mal edilen bir fıkra bir anlatımda bunu şöyle dile getirir: Fatih Sultan Mehmet şehrin düşmesinden sonra ordusuyla şehre girerken ona kıyıdan alkış yapan İslam dervişlerinden birisi şöyle seslenir “sultanım şehri bizim duamızın hikmeti ile aldığını unutma” Fatih Sultan Mehmet’te ona doğru dönüp gülümseyerek elini belindeki kılıcına atıp “sende bunun payını unutma” demiştir. Fatih’in bu sözü Fatih’e mal edilen bu hikaye İstanbul’un fethinin hangi şartlarda gerçekleştirildiğini çok iyi ortaya koymaktadır.
Bugün 572. yıldönümünü kutlarken İstanbul’un fethini Fatih’in bundaki rolünü fethin bizim açımızdan İslam dünyası ve Hristiyan dünyası açısından doğurduğu sonuçları çok iyi değerlendirmeliyiz diye düşünmekteyim. Bunun içinde farklı tarihlerden bu fethi ve Fatih’i okumalı hamasete değil gerçeklere bakarak değerlendirmeliyiz kanaatini taşımaktayım. Bu fetihten sonra patrikhanenin durumunu İstanbul’un Mustafa Kemal tarafından ikinci defa Türklüğe kazandırılmasının oluşumunu da bu oluşumda patrikhanenin durumunun ne olduğunu da mutlaka irdelemeliyiz kanaatindeyim. Devam edecek…