Kuran ve hadislere göre oruç ve ibadeti sağlık ve sıhhati yerinde olan akıl bari kadın erkek ayırmaksızın bütün İslamlara farz olan bir ibadettir. Ancak oruç ibadetinin gerçekleştirmesine engel teşkil eden bu sebeple oruç konusunda bazı muafiyetler getiren özel durumlar mevcuttur. Sağlığı yerinde olmayan aç ve susuz kalması bedeni açısından tehlike yaratacak mahsur doğuracak kişiler oruç tutmayabilirler. Akıl bari olmayan çocuklar, sinir hastaları halk tabiri ile deliler oruç tutmayabilirler. Bunların yanında yaşlılar ve yolculuk halinde yani seferi halde bulunanlar ramazan ayında olmalarına rağmen oruç tutmayabilirler. Bunların dışında emzikli kadınlar ve özel günlerini yaşayan kadınlar o zamanlar süresince oruç tutmaya bilirler ancak bu muafiyetlerin gerçekleştirmesi için bazı özelliklerin mevcudiyeti şarttır. Mesela hasta insanların sağlığı yerinde olmayanların oruçtan muafiyetleri sadece rahatsızlıkların devam ettiği süre için geçerlidir. Hastalıkları şifa bulup sağlıkları yerine geldiğinde oruç tutmadıkları günler için gününe gün oruç tutarak telafi etmesi gerekir. Bunun istisnası şifasız hastalıklara yakalananlar yakalandıktan sonra ömür boyu sürüp tedavisi ömür boyu sürecek hastalar oruçlarını oruç tutarak telafi yerine oruç günleri için belirlenmiş fidyeyi ödeyerek oruç yükümlülüğün den kurtulabilirler. Ancak mucizevi olarak ta olsa bu hastalıklarından günün birinde kurtulup sağlıklı hale gelirseler fidye ödemiş olmalarına rağmen tutmamış oldukları oruçlarının günü gününe tutarak telafi etmekle yükümlüdürler. Çocuklar tamamı ile akıl bari olana kadar geçirdikleri ramazanların oruçlarında muaftırlar ve hiçbir zaman telafiye mecbur değildirler. Aynı şekilde aklını yitirmiş kişilerde tabiri caizse halkın deli adını verdiği kişilerde oruçtan muaf olup telafiye ve fidyeye mecbur değildirler. Yine yaşlılık sebebiyle oruç tutmayabilecek kişilerde de bu muafiyetten yararlanabilmek için aranan özellik yaşamını devam ettirmekte, oruç tuttuğu taktirde sorun yaşayabilecek olması veya yaşlılık nedeniyle aç kalmaya vücudunun dayanamayacak halde olması yahut yaşlılık bunaması gibi hastalıkların mevcut olması öncelikle dikkate alınacak durumlar olarak değerlendirilmelidir. Ancak yaşlılıkta da oruç tutabilecek vücut dayanıklılığına akıl sıhhatine sahip olan yaşlıların da oruçlarını tutmakla mükellef olduklarını söylememiz gerekir kanaatindeyim. Yaşlılık nedeniyle oruç tutmak muafiyetine mazhar olanların tutamadıkları oruçları için fidye ödemeleri onları oruçlarından, yükümlülüklerinden kurtarmaktadır. Emzikli kadınlara gelince eğer oruç tuttuklarında çocuklarının beslenmesinde bir eksiklik söz konusu oluyor, çocuğun sağlığı riske giriyorsa onlar da oruç tutmayabilecekler, ramazan orucundan muaf olabileceklerdir. Ancak onlar çocuklarını emzirme durumundan kurtulduklarında tutamadıkları oruçlarını gününe gün olarak tutarak telafi etmekle yükümlüdürler. Şunu hatırlatmak isterim ki bu durumdakiler dışında olup oruç tutmaktan muaf olabilecek kişiler arasında tehdit altında olan kişilerin de tehdit geçene kadar oruç tutmaktan muaf olmalarına karşılık tehdit ortadan kalktıktan sonra tutamadıkları oruçlarını gününe gün tutarak telafi etmeleri gerektiğini hatırlatırım. Hanımların özel günlerinde oruç tutmamaları şeklinde uygulamalar konusunda farklı tercihler varsa da özel günlerinde oruç tutmayıp daha sonra telafi etmeleri şeklinde bilgiler görülebilmektedir.
Bütün bunlardan sonra orucu bozan durumlara da değinmemiz gerekir kanaatindeyim. Her ne kadar orucu maddi açıdan bozan şeyler biliniyorsa da yinede tereddüt yaratan konular yok değildir. Açık ve seçik olarak orucu ağız yoluyla veya enjeksiyon yoluyla vücuda girecek maddelerin bozacağı belliyse de bu şekil dışında orucu bozan noktaların olduğunu da görmekteyiz. Bazı kesimler burun ve göz damlalarının orucu bozduğunu, bozabileceğini belirtmelerine karşılık vücudu tamamıyla mecburiyet olmaksızın suya sokmaların da bir başka tabirle serinlemek amacıyla nehirlere, derelere, göllere, denizlere girmenin de orucu bozabileceğinden bahseden kimseler de mevcuttur. Gerçi geçmiş dönemlerde diyanet işleri başkanlığının denize girmenin orucu bozmayacağı yolunda beyanlar verdiği görülse de bu şekilde suya girmenin orucu bozacağını, zedeleyeceğini söyleyenlerin dayanak noktasını oruçtan serinleme yoluyla bunalmayı giderme sebebi olması vücudun sahip olduğu gözeneklerle su alması ihtimali olduğu düşünceleri oluşturmaktadır. Yine orucu zedeleyebilecek, hatta bozabilecek noktalar olarak kötü konuşmanın, kolonya, losyon gibi güzel kokular içeren oluşumları koklamanın yer aldığını dillendirenler de mevcuttur. Hatta vücuda bir şey girmesine imkan vermemesine karşılık kumar aletleriyle, oyun aletleriyle oynamanın da orucu bozacağından bahseden yorumlar da mevcuttur. Bu tarz yorumlar yapanların satranç ve dama oyunlarını orucu bozan sebepler dışında tuttuğunu da görmekteyiz. Bütün bu gibi olaylar dışında kusmanın orucu bozacağından bahsedildiğini de görmekteyiz. Sonuç olarak diyebiliriz ki orucu bozan şeylerden kaçınmak orucumuzu zedelememek için halk tabiriyle ağzımıza, dilimize, elimize, belimize dikkat etmemiz şarttır. Bu şartları yerine getirerek yukarıda belirtmeye çalıştığımız hususlara uygun olarak maddi ve manevi açıdan orucumuzu tutarak ramazan ayını değerlendirdiğimizde oruç farızasını hakkıyla yerine getirmiş kişiler olarak ramazanımızı bitirmiş, bayramı hakkı ile kutlamaya hak kazanmış kişiler olacağımızı söyleyebiliriz kanaatindeyim. Umarım islam bireyler olarak oruçlarımızı maddi ve manevi açıdan islamın istediği şekilde gerçekleştirir, sadece aç kalmaktan, susuz kalmaktan ibaret oruç tutan kişiler olmaktan çıkarız. Sadece aç kalmaktan ibaret bir orucun bizi diğer canlılardan farksız kişiler olmaktan kurtaramayacağını unutmayalım. Bir yere kapatılan yahut bir yere bağlanan canlıların da aç ve susuz kalabileceğini böyle bir aç ve susuz kalmanın oruç olmayacağını unutmayalım. Ramazanın sadece oruçtan ibaret olmadığını da hatırlatır, ramazanımızın huzur ve sükun içinde geçmesini gönülden temenni ederim. Hayırlı iftarlar, hayırlı sahurlar değerli okurlarım.