SON DAKİKA
Hava Durumu

PEYGAMBERLER TARİHİ

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:49

 

3- FİCÂR SAVAŞINA KATILMASI

Müslümanlıktan önce (Câhiliyet Döneminde) Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı. Yalnızca “Eşhür-i hurum” denilen dört ayda savaşmak haram sayılırdı. Bu dört ayda (Zilka’de, Zilhicce, Muharrem, Receb) savaş yapılacak olursa fâcirane sayıldığı için buna “Ficâr Savaşı” denirdi.

Kureyş kabîlesi ile Hevâzin kabîlesi arasında kan davası yüzünden bir savaş başlamış, dört yıl sürmüştü. Savaş, kan dökülmesi haram olan aylarda da devâm ettiği için “Ficâr Savaşı” denildi.

Peygamberimiz (s.a.s.) yirmi yaşlarında iken bu savaşa amcaları ile birlikte katıldı. Fakat kimseye ok atmamış, kimsenin kanını dökmemiştir. Sâdece karşı taraftan atılan okları toplayıp, amcalarına vermiştir.(37)

4- HILFU’L-FUDÛL CEMİYETİNDE ÜYELİĞİ

Uzun süren Ficâr savaşı esnâsında Mekke’de âsâyiş bozulmuş, can ve mal güvenliği kalmamıştı. Özellikle dışarıdan mal getiren yabancıların malları yağmalanıyordu.

Vâil oğlu Âs, Mekke’ye gelen Yemen’li bir tâcirin bütün malını gasbetmiş, haksız olarak elinden almıştı. Yemen’li, Ebû Kubeys dağına çıkarak uğradığı haksızlığa karşı, bütün kabîleleri yardıma çağırdı. Yemenlinin bu feryâdı üzerine Peygamberimiz (s.a.s.)’in amcası Zübeyr, Kureyşin bütün ileri gelenlerini çağırdı. Hâşimoğulları, Zühreoğulları, Esedoğulları, Temimoğulları, Abdülluzzaoğulları, Zübeyrin dâvetine icâbet ederek, Beni Temîm’den Cüd’ân oğlu Abdullah’ın evinde toplandılar.”Mekke’de zulmü önlemeğe yerli-yabancı hiç kimseye karşı haksızlık ettirmemeğe” karar verdiler. Haksızlığa uğrayan kimselere yardım edeceklerine yemin ettiler.

Yemenlinin hakkını Âs’tan alıp geri verdiler. Mekke’de âsâyişi yoluna koydular.

Vaktiyle, Cürhümîler zamanında Fadl b. Hâris,, Fudayl b. Vedâa ve Mufaddal b. Fedâle isimlerinde üç kabîle başkanı, kabîleleri ile toplanarak,”Mekke’de zulme meydan vermeyeceğiz, zayıfların hakkını adâlet üzere alacağız…”(38) diye yemin etmişlerdi. Onların bu yeminlerine “Hılfu’l-fudûl” (Fadılllar yemini) denilmişti. Cüd’ân oğlu Abdullah’ın evinde aynı konuda yapılan yemine de bu sebeple “Hılfu’l-fudûl” denildi.

Peygamberimiz (s.a.s.) 20 yaşında iken bu toplantıda amcaları ile beraber üye olarak bulundu. Bu cemiyetin çalışmalarından son derece memnun kaldığını Peygamberliğinden sonra: “İslâm’da da böyle bir cemiyete cağrılsam, yine icâbet ederim”, sözleriyle ifâde etmiştir.

Kaynaklardaki bu bilgilerden sonra Hz. Muhammed’in peygamberliğe geçiş dönemi hakkında bilgiler elde etmek için genel kaynaklara baktığımızda şu şekilde bilgilendirmelerin yer aldığını görmekteyiz:

Hz Muhammed’in Peygamber oluşu, kırk yaşlarında 610 senesinde Mekke'de gerçekleşmiştir. O dönemlerde Mekke'de bulunan hanif ve kendini dünya işlerinden soyutlayıp ibadete vermek isteyenler, recep ayında Hira dağına çekilerek, inzivaya dalarlardı. Hz Muhammed'in de 40 yaşlarında kalbinde oluşan yalnızlık duygusu, Hira dağındaki bir mağaraya çekilip, günlerce ibadetle uğraşmasına vesile olmuştur. Orada Allah'ın kudretini ve azametini düşünüp, ibadet yapıyordu. Hz Muhammed burada Allah tarafından kendisine verilecek olan büyük görevine hazırlanıyordu. Burada olduğu zamanlarda kulağına gelen ''Sen Allah'ın elçisisin.'' sözlerine rağmen, etrafında kimseleri göremiyordu. Kendisine verilecek olan görevin başlangıcında, sadık rüyalar görmeye başladı. Onun için bu süre altı ay boyunca devam etti.

Hz Muhammed'e ilk vahiy gelişi

Yine Hira dağında ibadet yaptığı Ramazan ayının Kadir gecesinde, bir sesin kendisini adıyla çağırdığını işitti. Etrafına baktıysa da kimseleri göremedi. Etrafı nurla kaplanmıştı. Bu esnada kendisi de bayılmıştı. Kendine geldiği anda karşısında Cebrail'i gördü. Vahiy meleği Cebrail kendisine:

'' Oku'' diye seslendi. ''

''Ben okuma bilmem'' dese de, Cebrail üç kez ''Oku'' dedikten sonra, Hz Muhammed ''el-Alak'' suresinin beş ayetini okudu. Cebrail'in ardından bu ayetleri tekrarlayan Hz Muhammed, heyecanla evine gitmek üzere yola çıktı. Yolda ''Ya Muhammed, Sen Allah'ın elçisisin. Ben de Cibril'im'' diyen Cebrail'i gördü. Evine vardığında bu olanları heyecan içinde eşi Hz Hatice'ye anlattı. Hz Hatice kendisine,

''Öyle deme. Allah'a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakk seni utandırmaz. Sen akrabanı gözetir, işini göremeyen aciz kişilerin yardımına koşarsın.

Fakire verir, kazandırırsın. Misafiri ağırlar, hak yolunda meydana gelen olaylarda halka yardım edersin..'' sözleriyle destek oldu.

Nevfel oğlu Varaka'nın sözleri

Varaka İbrani dilini ve önceki dinleri iyi bilen Haniflerdendi. Hz Hatice bu olanlardan sonra Hz Muhammed'i Varaka'ya götürdü. Peygamberimizi dinleyen Varaka; '' Ya Muhammed sana müjdeler olsun. Allah'a yemin ederim sen Hz İsa'nın söylediği son Peygambersin. Gördüğün melekte Allah'ın Musa'ya gönderdiği Cibril'dir. Sana yardımcı olmak için genç olmayı isterdim. Lakin her Peygamber kavmi tarafından eziyete uğrar..'' Bundan kısa bir süre sonra Varaka ölmüştür. 

Nebilik ve Rasulluk

İlk vahiy sonrasında kısa bir süre herhangi bir şey olmadı. Peygamberimiz yine Hira dağından ibadetten dönerken yine bir ses duydu. Başını kaldırıp baktığında, daha önce Hira dağındaki mağarada gördüğü meleği gördü. Korkuyla evine doğru gitti. Evine vardığında Cebrail kendisine el-Müddessir suresine ait ilk ayetleri getirdi.

''Ey örtüsüne bürünmüş kalk, insanları azap ile korkut. Rabb'ının adını yücelt. Elbiseni temiz tutarak, kötü şeyleri terk et.'' (el-Müddessir suresi, 1-5)

Gelen ilk vahiy ile Hz Muhammed Nebi olmuş, başkalarına dini tebliğ etmek için görevlendirilmemiştir. Bu gelen ikinci vahiyle kendisine ''Risalet' verilmiştir. Hak dinini tebliğ etmek için görevlendirilmiştir. Burada açık davet emredilmemiştir.

Hz Muhammed peygamberlik yaptığı 23 yılın 13 yılını Mekke'de, 10 yılını Medine'de geçirmiştir. 610 ve 622 yılları arasındaki döneme Mekke dönemi, 622 ve 632 yıllarındaki döneme de Medine dönemi adı verilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.