Nitekim bu konuda Ana Britanıca’nın 11’inci cildinde şöyle bir bilginin yer aldığını görmekteyiz: “16. Yüzyılda kelimenin Türkçe kökenli olmaması Osmanlı kamuoyunda tartışmalara neden oldu ve İslamlar için bu kelimenin kullanılıp kullanılmayacağı sorun olarak bir müddet gündemde kaldı. Zamanın şeyhülislamı, Ebusuud Efendi verdiği bir fetva ile köle ve cariyelerin sahiplerine efendi demesinde sakınca olmadığı ancak bu kelimenin dışında kullanılmayacağını Tanrı anlamında Efendimiz kelimesinin asla kullanılmayacağını açıkladı. Ama bu kelime kullanılmaya devam edildi. Bu yabancı kelime bizdeki, eğitim görmüşler seçkinler için kullanılan çelebi kelimesinin yerini aldı ve yaygın kullanım bulmaya başladı.
Tanzimattan sonra şehzadelerin resmi unvanı olan Efendi kelimesi Şeyhül İslamlar, Nakibüleşraflar, padişahlar için kullanıldı. Zamanla kullanım yaygınlaştı sivil ve askeri erken içinde kullanılan bir unvan oldu. Mülki erkanda bala rütbesine orduda binbaşılık rütbesine kadar olan tüm görevlilere kullanılan bir hitap bir şan oldu. Hatta azınlıkların din liderleri yani gayrimüslim cemaatlerin din başkanlarına da kullanılan bir hitap cümlesi bir şan oldu” Bu uygulama efendi kelimesini Hz. Muhammed için kullanımı daha sakıncalı hale getirdiyse de efendi unvanı öğrenciler için, zenginler içinde kullanılan yaygın bir kelime olmaktan çıkmamıştır. Bu kelime zamanla Osmanlıda bugün kullandığımız “Bay” hitabı özelliğine büründü. Bu konuda meydan Larausse Ansiklopedisi ve diğer genel kaynaklarda benzer bilgiler verir.
Hatta bu bilgilerde efendinin Anadolu da bey denmesi uygun olmayan kişilere kullanılan bir hitap şekli olduğundan bahsedenler vardır. Ne var ki Ebusuud Efendi diye tanılan Kanuni sultan Süleyman devrinde Şeyhül İslam olmaya hak kazanmış dini konularda fetva yetkisi olan bir otoritenin İslamlarca kullanımını uygun bulmadığı efendi kelimesinin din adamları çok çabuk benimsemişlerdir. Zaten din adamları kafalarına göre uygun bulmadıkları nesne ve icraatları sonra kabul edip en amansız müdafi kesilmişlerdir.
Nitekim Osmanlı padişahı 2. Mahmut yunan kökenli Fes’i resmi başlık yaptığında “bu gavur başlığıdır” deyip direnmeye kalkan din adamları sınıfı daha sonra bu başlığı benimsemiş adeta din sembolü yapmışlardır. Bu kez fesi kaldırmayı başlatan inkılabında fesi kaldırmaması için Mustafa Kemal’e karşı çıkmışlar şapkayı gavur başlığı ilan etmişlerdir. Aynı durum efendi kelimesi içinde din adamlarınca gerçekleştirilmiş eski yunanca kökenli olan ve Rumlardan alınan efendi kelimesine o kadar sarılmışlar ki onu peygambere sıfat yapmışlardır.
Oysa efendi kelimesi sahip yani köleye sahip olanın sahipliği anlamında sahiplik ifade eden bir kelime olup bu anlamıyla peygamberimize sıfat veya ad olacak bir kelime olamaz kanaatindeyim. Din hitaplarında peygambere insanlara malik insanların sahipliğini veren hiçbir unvan veya sıfatın verildiğini görmek olanaksızdır. Peygambere bizzat verilen “sahip” unvanı bile onun insanlara köle gözüyle bakan kendini insanlara araç gözüyle bakan biri olarak görüldüğünü dile getiren bir unvan değildir.