güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

OSMANLI PADİŞAHLARI NEDEN HACCA GİTMEMİŞLERDİR?

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

Bu sebebi biraz izah edelim. Hepimiz biliyoruz ki mutla ki yönetimlerin başı olan padişahlar, krallar, sultanlar iş başına geçtikten sonra bir daha görevlerinden kesinlikle ölüm veya darbe sonucu devrilme veya kendi kararıyla tahtı terk edip çekilme dışında görevlerini terk edemezler. Görevlerini vekâleten birine devretmeleri sonra tekrar devralmaları mümkün değildir. Aynı şekilde teokratik yönetim olan papalık, hilafet gibi yönetim sistemlerinin başında bulunanlarda iş başına geçtikten sonra yetki ve haklarını hiçbir vekile geçici süre için devredip tekrar geri alamazlar. Haliyle bu durum hem mutla ki hem teokratik özellikleri taşıyan Osmanlı Devleti’nin yönetiminin başındaki halife sultan durumundaki Osmanlı padişahları içinde geçerlidir. Bu nedenle Osmanlı padişahı da tahta geçtikten sonra görevinden bir müddet için sıyrılıp padişahlık hak ve sıfatlarını tekrar geri almak üzere bir ikinci kişiye devretme hak ve özelliğine sahip değildir. Nitekim Osmanlı tahtına oturan şahıs bir çocuk bile olsa tahta geçtikten sonra ancak bir daha onun elinden padişahlık haklarının alınması ya bir askeri darbe yahut çocuğun kendi isteğiyle tahtı terk etmesi veya ölümü neticesinde söz konusu olabilir. Nitekim Fatih’in ölümünden sonra oğlu 2. Beyazıt gelene kadar taht boş kalmasın diye yahut Cem Sultan erken gelip de tahta oturma imkânı elde edemesin diye Beyazıt taraftarı Osmanlı paşaları Beyazıt’ın büyük oğlu 6-7 yaşlarındaki Şehzade Korkut’u tahta çıkarıp padişah diye ona biat etmişler onu padişah olarak tanımışlardır. 2. Beyazıt İstanbul’a geldiğinde babası Fatih’in tahtının ancak oğlu Korkut’un babası lehine yani 2. Beyazıt lehine tahtan feragat etmesiyle oturabilmiştir. Bu olay da gösterir ki padişahlık vekâletle devredilip geri alınabilecek vekâletle yürütülebilecek bir makam bir idarecilik değildir. Aynı durum halifelik içinde geçerlidir. Gözlerimizi İslam tarihine çevirdiğimizde Hz. Muhammed devletin başı olarak yönetim hakkını Ebubekir dâhil hiçbir kimseye devretmemiş, Ebubekir’e bile sadece camide cemaate imamlık etme hakkını tanımıştır. 4 halife devrinde hiçbir halife de geçici olarak halifelik haklarını bir an için bile her hangi bir kimseye devretmemişlerdir. İslam dünyası muaviyenin halifeliğini ancak hakem olayında Hz. Ali onu muhatap kabul etikten sonra hatta Hz. Ali öldükten sonra kabul etmiştir. Gerek Emeviler devrinde gerek Abbasiler devrinde İslam halifesi olan kişiler ve onların karşıt grubundaki Şii dünyasının başındaki imamet görevindeki imamlar iş başında iken ölmeden veya toplum tarafından o görevden uzaklaştırılmadıkça geçici süre görevlerini bir başkasına devredip sonra tekrar aynı göreve devam edememişlerdir. Bu nedenle aynı usul Osmanlılarda da söz konusu olmuştur. Bunun padişah olarak Osmanlı da bir tek istisnası 2. Murat ve oğlu Fatih arasında gerçekleşmiştir. Bunda da halef selefin kendi rızaları yanında toplumu temsil eden devlet yöneticileri ve ordunun payı ve baskıları büyük rol oynamıştır. İşte bu nedenledir ki rahatlıkla Osmanlı padişahlarının hele hele halifeliği aldıktan sonra halife sultan olan Osmanlı padişahlarının padişahlık hak ve görevlerini geçici bir müddet için 2. bir şâhısa devretme imkânı ve durumu hiçbir zaman söz konusu olamamıştır. Oysa hac görevini yerine getirecek bir İslam’ın o kutsal topraklarda hac görevini layıkıyla yerine getirebilmesi için sultanlık ve hilafet makamından bir müddet için uzak olması gerekmektedir. İşte Osmanlı sultanlarını hacca gitmekten alıkoyan en önemli sebeplerden birisi burada yatmaktadır. Osmanlı sultanı hac görevini yapmak için ihrama girdiğinde padişahlık görev ve haklarından da sıyrılmak, uzaklaşmak mecburiyetinde kalma durumuyla karşı karşıyadır. Yerine vekil bırakamayacağından makam boş kalabilecektir. Bu takdirde Osmanlı hanedanının erkek üyelerinden birisi devlet merkezinde padişah olma hakkını kullanıp ordu da biat ederse, devlet yetkilileri biat ederse bir daha hacdaki eski padişahın tekrar makamına oturması adeta imkânsız hale gelecektir. Aynı şekilde kendisi ihrama girmeden hanedan üyelerinden birini geçici padişah yapsa o kişi istemedikçe yine eski makamına dönmesi zorlaşacağından Osmanlı padişahları hiçbir zaman hac ibadetine tevessül etmemişlerdir düşüncesindeyim. Bence Osmanlı padişahlarını görevdeyken hacca gitmekten uzak tutan en büyük sebep bu durumdur. Üstelik bu sebep yahut bu sebebin dayandığı temel prensip Osmanlı şehzadelerinin de hacca gitmesini engelleyen ana sebep olma özelliğini getirmektedir. Osmanlı padişahı kendisi hacca gitmediği gibi şehzadelerin hacca gitmesini de tahtı kaybetme korkusundan bence bilerek engellemiştir. Çünkü Osmanlı padişahları Osmanlı şehzadeleri kendilerinden kendi kontrollerinin olduğu sahada hatta daha daraltarak söylediğimizde saraydan uzaklaştıklarında kendilerine taraftar toplayıp ordular oluşturarak kendilerini tahtan indirip yerine geçer korkusuna sahiptirler. Bu yüzden şehzadeleri saray çevresinden uzaklaşma imkânından mahrum bırakmışlardır. Tabi bu mahrumiyet şehzadeleri hacca gitme imkânından da uzak bırakmıştır. Bu korkunun yanında hanedan üyelerine merkezden uzakta zarar gelir korkusu da suikast olur korkusu da hanedan üyelerinin hacca gitmelerinin engellemesini getirdiğini söylememizin yerinde olacağını düşünmekteyiz. Öyle olduğu için olmalıdır ki padişahların anneleri de, kız kardeşleri de hac ibadetini yerine getirmekten uzak tutulmuşlar, uzak durmuş olmalıdırlar. Ana sebep bu olsa da kutsal toprakları oluşturan sahalardaki milliyet ve mezhep farklılıklarının Osmanlı hanedanını bu sahalarda rahatça boy göstermekten uzaklaştırmış olduğunu düşünmemiz de mümkündür. Devamı yarın…        

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.