güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Önemi

Yazının Giriş Tarihi: 12.03.2024 08:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.03.2024 20:20

12 Mart tarihi Türk milletinin ulusal marşı olan milletimizin İstiklal Marşı adıyla benimseyip gönülden söylemeyi her icraatın başında gerçekleştirdiği tekrar tekrar dile getirmeyi uygun bulduğu marşın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildiği tarihtir. Bir başka deyişle bugün millet olarak yahut milleti oluşturan bireyler ve gruplar olarak önemli icatlarımızda tek tek veya topluca dile getirdiğimiz İstiklal Marşı denilen marşın TBMM tarafından milletimize hediye edildiği tarihtir. Yani 12 Mart tarihi İstiklal Marşımızın önce milleti temsil eden TBMM’de daha sonra onun onayından geçerek Türkiye halkının Türk milletinin İstiklal Marşını kabul ettiği tarihtir. Peki, bundan önce Türk Milletinin belirli bir ulusal marşı var mıdır? Buna verilecek cevap ne yazık ki yoktur olacaktır. Çünkü milletimiz ilk çağdan günümüze geçen zaman süresi içerisinde hanlık, hakanlık, padişahlık, sultanlık, beylik, emirlik pek çok devlet kurmayı başarmış olmasına karşılık ne yazık ki o günlerden bugünlere ulaşabilen Türk ırkına has onu tanıtmaya yönelik bir milli marşa sahip olamamıştır.

Bunun aksine bu devletlerde bugünkü ulusal marşın görevini ifa etmek üzere iş başındaki han, hakan gibi yöneticilerin şahsi özelliklerini tanıtan onları öven marşlar yaratılmış, onlar kullanılmıştır. Bunlara bazen sagu denilmiş, bunların bazıları Alper Tunga Sagu’su gibi meşhur olarak o günlerden bugüne varlığını koruyabilmiştir. Bu tür marşların bazen sözle ifadesinden çok müzik aletleriyle dile getirilen parçalar halinde icra edildiği de görülebilmiştir. Zaten tüm Türk devletlerinde hükümranlık alameti olarak yöneticilerin meskenlerinin yahut yönetim binalarının önünde nöbet çalma denilen müzik icra etmesi uygulaması görülmüştür. Zaman ilerleyip Osmanlı Devleti dönemine gelindiğinde iş başındaki padişahların övgüsünü yapan onların özelliklerini dile getiren onların isimleriyle anılan marşlar icra edildiği de görülmüş Hamidiye marşı, Mecidiye Marşı gibi adlarla anılan bu marşlarda o zamanki dönemlerde ulusal marş olarak kabul edilebilecek uygulama görüntülerini yaratmışlardır.

Hatta bazen Osmanlı Dönemine ait spor müsabakalarında Avrupa’da başarı kazanan Türk sporcularının başarı kürsüsüne çıkarıldığında Avrupa devletlerinde mevcut olan ulusal marşlar gibi marşımız olmadığından sporcularımızın başarı kürsüsüne çıkışında “Üsküdar’a gider iken Aldı da bir yağmur…” türküsünü ulusal bir marş gibi görev gerçekleştirmek üzere söylendiği yolunda bilgilendirmelerin bulunduğunu da görmemiz mümkündür. İşte bu durum Türk milletinin ulusal marş açısından eksik olduğunun fark edilmesi Osmanlı’nın son döneminde fark edildiğini görmekteyiz. Nitekim birinci dünya savaşı yıllarında İttihat ve Terakki yönetimini bir ulusal marş tespiti için yarışma düzenlediği yolunda bilgilendirmelere de rastlamaktayız. Ne var ki Türk milletinin diğer uluslar gibi milli bir marşa sahip olması Mustafa Kemal’in yönetiminde oluşturulan TBMM hükümeti döneminde olduğunu söylememiz mümkündür. Çünkü bu eksikliği gören Mustafa Kemal ve arkadaşları Türk milletini ulusal bir marşa kavuşturmak için Kurtuluş harbi sırasında harekete geçtiğini görmekteyiz. Zamanın milli eğitim bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver önderliğinde bir milli marş tespiti amaçlı bir şiir yarışması düzenlendiğini görmekteyiz.

1921’de ortaya çıkan bu güfte yarışmasında 724 şiirin para ödüllü bu yarışmaya katıldığını görmekteyiz. Yarışma için tanınan süre bittiğinde yarışmanın istediği nitelikte bir şiirin tespit edilemediği görülmüştür. Hiçbir parça istenileni verecek özellikte değildir. Bu nedenle Hamdullah Suphi Tanrıöver’in o zaman Burdur Milletvekili bulunan Mehmet Akif Ersoy’u bu yarışmaya katılmaya ikna etmeye yöneldiğini görmekteyiz. Tacettin Dergâhında yazmış olduğu bugün elimizde bulunan İstiklal Marşı denilen 10 kıtalık şiir güftesi ile bu yarışmaya katılan Mehmet Akif Ersoy’un şiiri oy birliği ile İstiklal Marşı olarak benimsenmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararı ile 12 Mart 1921’de İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir. İşte bugün bu kabulün 100. Yıl dönümünü yaşamak ve idrak etmek durumundayız. 12 Mart 1921’de kabul edilen İstiklal Marşı’nın ilk iki kıtası Ali Rıfat Çağatay’ın bestelemesi ile müzik parçası olarak çalınabilir halde milletimize İstiklal marşı olarak sunulmuştur. 1930 yılına kadar bu beste ile çalınıp söylenen İstiklal Marşı bu tarihten sonra Osman Zeki Üngör’ün 1922’de hazırladığı bugünkü besteye göre okunup söylenmeye başlamıştır. Bu marşın toplamda dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan armonileşmesini Edgar Manas bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmıştır. Bu çalışmalarla bugünkü kullanım durumuna getirilen İstiklal Marşımız halen milletimizin gür sesi olarak onu temsil etmek üzere kullanılmakta milletimizin sesi olarak gerek duyulan her yerde çınlamayı sürdürmektedir.

Gerçi bazı bedbahtlar bu marşın değiştirilmesini yeni bir İstiklal Marşı yazılmasını istese de bunların dışında kalan kendinin Türk olduğundan emin tüm millet bireylerimiz böyle bir şeyin imkânsız olduğunu dile getirerek Mehmet Akif Ersoy’un “Tanrı bir daha İstiklal Marşı yazmayı gerektirecek durum yaratmasın.” temennisine katılmakta ve bu marşın tek satırını bile değiştirilmesine izin vermeyeceğini aynı gür ses ve kararlılıkla ilan etmektedir. İstiklal marşımızın kabulünün 100. Yıl dönümü milletimize kutlu olsun. Bu marşı yazan marş olarak kabul eden bu marşın bugünkü kullanımı yolunda beste çalışmalarında bulunan düzenleme çalışmalarında bulunan tüm milletimiz evladına şükranlarımızı sunar ölmüş olanlarına tanrıdan rahmet dilerim. İstiklal marşı ve onu yüksek sesle söyleyen dile getiren milletimiz sonsuza kadar varlığını korusun.

Şunu da eklemek isterim ki ara sıra bazı çevreler istiklal Marşı’mızın devrini tamamladığı bu yüzden değiştirilmesi gerektiği yolunda beyanlar gösterdiği de görülebilmektedir. Ne var ki bu tür beyanlarda bulunanlar bu düşüncede olanlar toplumu fazla etkiyemedikleri için olsa gerektir ki bu yolda hiçbir çalışma söz konusu dahi olmamıştır. Bazı çevreler Türk milletinin ulusal marşı olmasına karşılık bu marşın güftesi içerisinde açık ve sarih olarak yer almadığını ileri sürüp buna da dikkat çekmelerine karşılık bazı çevreler İstiklal Marşı’nın Osmanlı imparatorluk tebaasının tümünü kapsayan bir kavram zihniyeti içinde daha doğrusu mevcut toplumumuza İslamcı ümmetçi bir zihniyetle seslenen bir marş olması nedeniyle yenilenmesinin istenmeyeceğini toplumumuzun Türk İslam anlayışıyla bu marşa bağlandığını bu yüzden güftesi içerisinde Türk tabiri ve sözcüğü yer almasa da Türk milleti tarafından kabul görüp ulusal bir marş olarak ebediyen varlığını ulusal marş olarak sürdürebileceğine dikkat çekmektedirler. Mehmet Akif’in içten duygularla yazıp milletine armağan ettiği ulusal marşımızın devletimizin ve ulusal rejimimiz olan parlamenter cumhuriyet rejiminin devamıyla birlikte daima devam etmesini temenni eder ulusal marşımızın kabul tarihi olan 12 Mart tarihinin bayram seremonileriyle kutlanmasını yürekten dilerim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.