Kur’an’ı sure sure, ayet ayet manasıyla, amaçlarıyla çok iyi ezbere bilen açıklayıp izah etme imkanına sahip olması nedeniyle kendisine yaşayan Kur’an denilen Hz. Ali’nin bu bir hiledir, bu hilekarlara saldırın tavsiyesine rağmen askerine söz geçiremeyip bu hilekarlarla barış masasına oturmaya mecbur kaldığını görmekteyiz. İslam’ın taptaze hükümleriyle daha peygamberi gören insanların yaşadığı dönemde İslam toplumunun düştüğü bu durum hakikaten ibret alınacak bir durumdur.
Görünüşte İslam hükümlerini hakim kılmayı amaçladığını öne sürüp aslına İslam kitlelerine kendi isteklerini kabul ettirmenin, karşıt görüşlüleri de bu kabule mecbur bırakmanın tipik bir uygulama taktiği Sıffın da böyle sergilenmiştir. Ne yazık ki bu taktiğin daha üstünleri günümüz İslam dünyasında, İslam ülkelerinde belki de bize fark ettirilmeden ülkemizde de sergilenmekte, belki de biz saf, temiz niyetlerle bu tip Amr ibnül As’ların farkında olmadan oyuncağı olma durumuna düştüğümüzü bile fark etmemekteyiz. Mecbur kalan Hz. Ali masaya oturmayı kabul etmiş yapılan görüşmeler neticesinde Muaviye ve Hz. Ali adına onların tayin edeceği birer hakemin oturup karşı karşıya görüşüp hilafet konusunu karara bağlamalarına hükmedilmiştir. Muaviye İslam dünyasının gördüğü en kurnaz ve hilekâr şahsiyeti yani Amr İbnül As’ı hakem tayin etmiştir. Hz. Ali’nin hakemi Musa El Eşari olmuştur. İki hakem etraflarında gözetmenler eşliğinde ordugahtan ayrılmışlar konuşmaya başlamışlardır. Musa El Eşari saf temiz bir ilamdır. Amr İbnül As Müslüman ama şeytana danışmanlık yapabilecek karakterde kurnaz bir adamdır. Karşısındaki saflığını anlayan Amr İbnül As hemen planını yapmıştır. Musa el eşari’ye dönerek bak Musa niye biz karşı karşıya gelip İslam kanı döküyoruz. Neden Ali Halife olacak, Muaviye halife olacak diye birbirimizi yok ediyoruz. En iyisi biz ikisini de halifelikten atalım bir başka halife seçelim.
Bunun için ordugaha döndüğümüzde yaşlı olarak önce sen kürsüye çık hakemi olduğun Hz. Ali’yi halifelikten attığını söyle. Ardından da ben küçük olarak çıkar Muaviye için aynı şeyi söylerim. Sonra bir yenisini halife seçer İslam’ı kargaşadan kurtarırız demiştir. Musa buna kanmış ve ordugaha döndüklerinde kürsüye çıkıp söze başlayıp ey ahali hakemi olduğum Hz. Ali’yi parmağındaki yüzüğü işaretle nasıl bu yüzüğü parmağından çıkarıyorsam Hz. Ali’yi de Hz. Halifelikten öyle çıkarıyorum demiş ve inmiştir. Ardında Amr İbnül As kürsüye çıkıp planladığı durum gerçekleştiğinden hemen amacını ilan edip Musa’nın bıraktığı yüzüğü masadan almış ey ahali gördünüz Ali’nin hakemi Musa Ali’yi halifelikten çıkardı. Nasıl o parmağındaki yüzüğü çıkarıp Ali’yi de halifelikten öyle çıkardıysa bu yüzüğü parmağıma nasıl takıyorsam Muaviye’yi de öyle halife ilan ediyorum demiştir. Musa’nın kandırıldığını anlayan Ali taraftarları bu hükmü kabul etmemişler, ortalık karışmıştır ama İslam dünyası daha da karışma durumuyla karşı karşıya kalmıştır.
Çünkü bir tarafta Ali taraftarları, bir tarafta Muaviye taraftarları zaten bu olay öncesinden devam eden varlıklarını korurken Hz. Ali taraftarlarından bir grup Ali grubundan ayrılıp kendilerine yeni bir şef seçip hariciler adı ile 3. Bir grup oluşturmuşlardır. İşte böylece İslam dünyası bir daha birleşmemek üzere 3’e bölünmüştür. Bunun sebebi Hz. Ali’nin Kur’an hükümlerine göre İslam’ın anayasası demek olan Kur’an , sure ve ayetlerinin hükümlerine göre bir devlet yönetimi, bir yargı ve yönetim biçimi icra etmeye yönelmesine hakkın sesini devlete hakim kılmaya çalışmasına karşılık Muaviye ve Amr İbnül As gibi kimselerin halkın sesini daha doğrusu kendi isteklerini telkin ettikleri kitlelerin isteklerini yönetime, halkın iradesini yönetime hakim kılma rekabet ve sürtüşmesinde İslam kitlelerinin çoğunluğunun hakkın sesinin hakim kılması yerine, halkın sesinin hakim kılınmasını isteyenlere arka çıkmaya ağırlık vermesinin olduğunu söylemek mümkündür.
Şunu da vurgulamak isterim ki gerek Muaviye gerek Amr İbnül As gibi kişilerin cennetle müjdelenmiş kişiler olduğu yolunda İslam dünyasında bir söylenti mevcuttur. Söylentiye göre bu iki şeytanın, şeytanın diyorum çünkü bu iki şahıs İslam’ın bir daha birleşmemek üzere Emevîler, aleviler ve hariciler ile üçe ayrılmasının bugün dahi asırladır sürmekte olan İslamların birbirinin kanını dökmesini aralarında çatışmaların sürmesini başlatan hareketlerin sahibi bu kişilerdir. Kaldı ki Muaviye Hz. Hasan’ın oğlu Yezid ise Hz. Hüseyin’in katilleri olmuşlardır. Bu gibi kişilerin Amr İbnül As ve Muaviye’nin cennetle müjdelenen kişiler olduğuna inanmak İslam inancına ne derece uygun olacağını söylemenin nasıl mümkün olacağını anlamakta zorluk çekmekteyim.
Yine İslam inancına yerleştirilmiş ve kendilerine Aşere-i Mübeşşere yani cennetle müjdelenen kişiler denilen ve sözde bu müjdeyi verenin Hz. Muhammed olduğunu söylemeyen anlatımların ne derece sahih olduğunu düşünmenin de bazı tereddütler ortaya koyabileceğini düşünmekteyim. Çünkü bu sayılan on kişinin yaşamlarında bugünkü düşüncelere göre İslamiyet’e ters düşen hareketleri olduğu da dile getirilmektedir. Mesela Hz. Ömer İslam olmadan önce iki kız evladını diri diri toprağa gömmüştür. Devam edecek…