YILBAŞI DEDİĞİN NEDİR Kİ?

Bugünkü yılbaşı kutlama geleneğinin başlangıcı yıllar öncesine dayanır.

“...1829 yılında İstanbul’daki İngiliz elçisi, yılbaşını kendi geleneklerine göre Haliç’e aldırdığı bir İngiliz gemisinde tertip ettiği büyük bir ziyafet ve baloya davet ettiği Osmanlı vükelası ile birlikte kutlar. Eğlenceler sabaha kadar sürer. Ertesi gün Kazasker Yahya Bey, baloya iştirak etmiş Serasker Hüsrev Paşa’ya, “BALO” denilen şeyin ne olduğunu sorar:

-Bir Alem... Az vakitte çok tekellüf etmişler. Biz baloda yapılanları bir ayda tanzim edemeyiz. Gerçi kafir işi, fakat ne çare? Devletçe lüzum görüldü, gidilmek, icap etti. Çatal gibi mekruh nesneler de vardı... diye yanıt alır.

Hüsrev paşa, vaktin Padişahına, ziyafeti ve baloyu ballandıra ballandıra öyle bir anlatmıştı ki, yıllar sonra Padişah Abdülmecit Tauveneli isimli Fransız elçisinin düzenlediği baloya efradı ile birlikte katılmışlardır...”

Buraya kadar aktardıklarım, 20. Asır mecmuasından alınmıştır. Bu alıntıyı niye aktardım? Hala günümüzde yılbaşı kutlamalarını günah kabul eden, hilafetçi geçinen zavallılar için.

“YILBAŞI” aslında kullandığımız takvimin gereği bir gündür. İsa peygamberin doğum günü de değildir. Hristiyanlıkla da bir ilgisi yoktur. Çünkü İsa peygamberin doğum günü 24 Aralık’ı, 25’e bağlayan gece diye bilinir. Bunun adı da NOEL’dir. Yılbaşı ile ilgisi yoktur. Yılbaşı kutlamalarında “SEVGI” teması, "BARIŞ" teması ön plandadır. Paylaşım, kardeşlik olguları yeşerir bu kutlamalarda.

Sevgi paylaşımını MARY GİLMORE, dizelerinde şöyle dile getirir:

“…Kin ve nefret genç yaşlarımda kaldı.

Dünya her şeyiyle bir,

Nefretim bitti evet de

Oğlum da benim oğlum.

Herkes Tanrı’nın yuvarlak sofrasında,

Herkes karnını doyurlamalı,

AMA ELİMDE BİR SOMUN

BU SOMUN HEPİMİZİN EKMEĞİ...”

Yeni yılın sevgi ve barış yılı olması dileğiyle

YEN YILINIZ KUTLU OLSUN.