Suriye iç savaşı başladığında, bu iç savaşın belli olmayan uzun bir zamana yayılacağının hesabını yapamadı bizim yeni Osmanlıcılar…
İmralı, Kandil arasında gelgitler yaparak, sözüm ona “ çözüm” dedikleri gizli antlaşmaların sonucunu da iyi hesap edemedi bizim yeni Osmanlıcılar…
Mısır’da Müslüman kardeşliği hayali ile davranmanın, “ Rabia” işareti ile gözyaşı dökmenin, taraf olmanın Mısır’ın iç işlerine karışmak olduğunu bile anlayamadı bizim yeni Osmanlıcılar…
Libya ile ters düştüler, Irak ile ters düştüler, Rusya ile “ Rus ruleti” oynamaya kalktılar, mezhepçilik yaparak İran’ı da küstürdüler. Sonuçta tüm komşularımızla kavgalı hale faturasını, kime çıkacağının hesabını da yapamadı bizim yeni Osmanlıcılar…
Barzani ile dost olmanın, Irak hükümetini dışlamanın, kendi ülkemizde “ Öz yönetim” bölgeleri kurulma planı olduğunu da anlayamadı bizim yeni Osmanlıcılar…
Bir ülkenin komşularında iç savaş varsa, bu savaşın kendi ülkene sıçrayacağını, ama şöyle, ama böyle nedenlerle kendi ülkende çeşitli kargaşa ortamı olacağı, bir başka bağlamda iç savaş sorunları yaşanacağını bile hesap edemedi bizim yeni Osmanlıcılar…
Şimdi de birileri çıkmış: “ İnanıyorum ki özellikle dış politika da hem tarihi gerçekleri, hem reel politikayı dikkate alarak, her şeyi gözden geçirmenin vakti geldi kanaatindeyim…”
Suat Taşer yaşasaydı, bu yeni Osmanlıcılara her halde şöyle seslenirdi:
“ … Her gün ağzın dört köşe
Ama çıngırağı çektiğinin resmidir
Kim dedi sana rüzgâra karşı işe
Asma sakal takma bıyık
Be hey ıspanak zade
Bu gidişin sonu karanlık
Fazla viraj alıyorsun ağır ol
Eşekten düşmüş karpuza dönersin sonra…”
Yine diyeceğimizi diyemedik, bir şeyler geveledik ülkemizdeki yeni Osmanlıcılara. Ve sonunda ne demek istediğimizi anlar bizim okuyucumuz diyerek, sözümüze noktayı koyduk.
Esen kalın.