UĞUR MUMCU’YU ANARKEN, NE GÜZEL ONUN SÖZLERİNİ HATIRLAMAK

“ … O önce kendini, sonra partisini ve devleti büyük serüvenlerin içine iter. “Benlik duygusunun verdiği doyumsuz tat, hiçbir engel tanımaz. İçgüdüler, mitolojideki nergis çiçekleri gibi su üstüne çıkar. Lider, her yerde kendi görüntüsünü arar. Bulamazsa öfkelenir. Öfkelendikçe kırıcı ve yıkıcı olur. Artık o bir hastadır. Kusuruna bakılmaz.

Demokratik toplum, insan ruhunun derinliklerindeki bu çarpıklıkların zararlarını en alt düzeye indiren, bunun için güvenceler getiren bir sisteme dayanır. Açık toplum ve çoğulcu demokrasi bu gibi hastaları elden geldiğince önleyen bir sistemdir…”

“TRT’nin en tarafsız yayını nedir?

Hava raporlarıdır!

Genel Müdür Tunca Toskoy’da “İktisadi coğrafya profesörü” olduğu için mi nedir hava raporlarında hiç partizanlık yapmaz.

“Hava” bu; belli mi olur hiç? Başbakanın havası değişir; Tunca Toskoy’a yol görünür… Tunca Toskoy, eskiden solcuydu; sonra sağcı oldu; sağcı olduktan sonra TRT’ye Genel Müdür olarak atandı…”

“ … Kamu kuruluşlarında sol gazetelerin bile gizli saklı okunduğu bir ülkede istediğiniz kadar seçim üstüne seçim yapın sonuç değişmez. Yurttaş “Korkudan kurtulma özgürlüğüne” sahip olmadıkça, bu korkular, bu endişeler her zaman yurttaşı etkileyecektir.

Kimseden kahramanlık beklemeyelim. Oğlu üniversiteyi bitiriyor; iş bulamıyor; kızı öğretmen oluyor bir türlü işe başlatılmıyor, yeğeni yurtdışına gidecek pasaport alamıyor, nasıl korkmasın yurttaş?”

“… Kurtuluş Savaşımızın ve devrimlerin “Tek Adamı” Atatürk ve “İkinci Adamı” İnönü’yü her gün daha da artan saygılarla anıyoruz.

Türk ulusu ne mutlu ki, böyle büyük iki adam yetiştirdi. Ve ne acı ki, bu iki büyük adamın yaptıklarından her gün adım adım uzaklaşıyoruz!”

“ … Türk toplumunda, devletin dinsel kurallara göre değişmesini isteyenler her zaman var olmuştur, bundan sonra da var olacaktır. Bu düşünceler tankla, topla, tüfekle yok etmenin olanağı yoktur. Marksist düşüncelere her toplumda rastlanır. Bu düşünceler şiddetle, hapisle, baskıyla yok edilemez. Önemli olan bu düşüncelerin şiddete dönüşmemesidir. Demokratik toplumlarda ölçü budur…”

“… Atatürk heykellerinin en çok dikildiği, düşüncelerin yok edildiği dönemleri yaşamıyor muyuz?”

“ … Tekbir sesleri ile Atatürkçülük… Said-i Nursi Hazretlerine yapılan övgülerle Atatürkçülük… Sağdan üç-beş oy alma uğruna solculuk adına gerici sakalı sıvazlayan Atatürkçülük… İşte yasaklı ve kısıtlı demokrasinin ulaştığı nokta budur.

Atatürk’ün kemiklerini sızlatan olgu da sanırım budur.”

“ Ne güzel şey hatırlamak seni

   Yazmak sana dair.”

Nazım Hikmet’in dediği gibi, seni anmak, sana dair yazı yazmak ne güzel. Yalnız işin zor tarafı senin nasıl anlatılacağını bilememek. Ya her 24 Kasım’larda olduğu gibi birilerinin senin hakkında yaptığı sahte sevgi sözcükleriyle bezenmiş konuşmaları dinleyecek senin için söylenen şarkılara eşlik edilecek…

Ve her şey 3–5 dakikanın içerisine sığdırılacak.

Hâlbuki seni almak seni anlatmak bu kadar kolay değil. İşte bu nedenle seni, senin sözlerinle anmak istedim. Sözün uçucu, yazının kalıcılığı olduğunu düşündüğümden hele senin yazılarınla seni anlatmanın çok güzel olacağını bildiğimden, seni; senin sözlerinle anlatıyorum tüm insanlığa…

Ruhun şad, mekânın cennet olsun.

                               KAYNAK: Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınları