İFTAR VE YARDIMLAR…

Ramazan ayında iftar yemeği vermek güzel bir gelenek. Bu iftar yemekleri sayesinde, açlık sınırında yaşayan halk, hiç olmazsa 30 gün boyunca, sıcak bir çorba, et, pilav, tatlı yiyebiliyor. Keza, yoksul ailelere gönderilen Ramazan gıda kolileri de, yardımlaşmanın güzel örneklerinden bir başka çeşididir. Yalnız, şunu belirtmekte yarar var. İftar yemeklerinin cebi şişkin, midesi geniş, ensesi kalın takımına verilenleri ve bir de verilen iftarın devlet kasasından verilip, reklam kampanyasına dönüşmesini, asla kabul edilir bir yardımlaşma olarak görmüyorum.

İslam dininde yoksula yapacağın yardımlarda, “Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek…” denilmektedir. Yine bir başka meselede dinimize göre ibadet gizlidir, kabahat da gizli deniliyor.

Burada da ibadet gösteriş için olursa, pek uygun bir davranış değildir. “Kabahat” kısmındaki gizlilik ise, eğer benim anladığım anlamda ise, kabahat yapanın, yani suç işlemenin gizliliği olması tasvip edilemez. Bence her türlü kabahat ortaya çıkarılıp, teşhir edilmelidir.

İslam dininde ve Ramazan ayına istinaden ayına istinaden “Fıtır Sadakası” veya halk dilinde “Fitre” denilen bir yardım biçimi de vardır. Ramazan ayında, bayramdan önce belli bir miktarda yiyecek veya para olarak verilir. Fıtır sadakasının vacip olması yardımlaşmanın İslam’daki önemini göstermektedir. Fıtır sadakasının miktarı her ramazan başında Diyanet Başkanlığı tarafından açıklanmaktadır.

Sonuç olarak burada da dikkat edilmesi gereken kural şudur; Fıtır sadakası verilirken, karşımızdaki kişinin onurunu kırmayacak, verilen yardımın reklamını yapmayacak şekilde hareket edilmelidir. İşin doğrusu budur.

Gelin görün ki, yapılan yardımlar, verilen iftarlar, görsel ve yazılım medyada teşhir ediliyor. Hele hele iftar yemeklerinde siyasi şov yapılmasının ne kadar doğru olduğunu veya olmadığını, gerçek inanç sahiplerinin yorumlarına bırakıyorum.

Unutmayın; “Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek” deniliyor değil mi?

Esen kalın.