DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜN KUTLU OLSUN

 23 Nisan 1935’te İstanbul’da yapılan, “Milletler arası kadın kongresi”nin toplanmasına önayak olan Atatürk, kongreye gönderdiği mektupta:

“Siyasi ve içtimai hakların kadın tarafından kullanılmasının beşeriyetin saadeti ve prestiji bakımından elzem olduğuna eminim…

Türk kadınının dünya kadınlarına elini vererek, dünya barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz.

…Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Bu yol, Türk kadınını çalışmalarımıza ortak yapmak, ilmi, ahlaki, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin yanında arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisi yapmak yoludur.

…Şuna inanmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir. Kadın meselesinde cesur olalım. Kuruntuyu bırakalım, açılsınlar, zihinlerini ciddi ilimler ve felsefelerle süslesinler…” derken kadının hem kişiliğini kazanmasını, hem topluma katkısını, hem de eğitilmesi ile eşit ve özgür yurttaşlar olmasını istemiştir. 8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü nedeniyle Atatürk’ümüzün kadınlarımız ile ilgili bazı görüşlerini aktardım.

Şimdi kadınlarımız ile ilgili olarak aynaya baktığımızda, iki değişik görüntü görüyoruz. Bu görüntünün ilki Atatürk Türkiye’sinde iki görüntü, ikincisi görüntüyü anlatmama herhalde gerek yok.

Konumuzu bazı sorularla açacak olursak, zamanımızın Türkiye’sinde maalesef, insan hangisinden başlayacağını şaşırıyor.

Şiddet uygulamalarından mı? Kadın cinayetlerinden mi? Sosyal hakların eksikliğinden mi? Yoksa çocuk yaşta evlendirilmelerinden mi? Sosyal alandaki eşitsizlikten mi?

Evet.

Türk kadınının olması gerektiği yer, Atatürk’ün arzuladığı seviyeye gelip gelmediği noktasında düğümlenmektedir. Ne yazık ki, kadınlarımıza Atatürk’ümüzün verdiği ve vermek istediği hedeften uzaklaşmış bir görüntü içerisindeyiz.

Kadınlarımıza, şiddetten uzak, her konuda eşitlik, ezilip sömürülmeyen, her alanda seslerini durabilen bir dünya diliyorum.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günlerini kutluyorum.