BENİ DENİZE İTEN KİM?

Çocuğun biri denize düşmüş, batıp çıkıyormuş, boğulmak üzereymiş..

Herkes sahilde toplanmış, ama kimse denize atlayıp çocuğu kurtarmaya cesaret edemiyormuş..

Birden, adamın biri denize atlamış, birkaç kulaçta çocuğun yanına varmış, alıp sahile getirmiş, el vermişler ikisini birden karaya çekmişler.

Çocuk kurtarılınca kalabalık “Yaşa, var ol, bravo!” diyerek adamı alkışlamaya başlamış.. Boynuna sarılanlar, kucaklayanlar birbiriyle yarışıyormuş. Bir ara sırtlayıp omuzlarına almak isteyince adam patlamış:

-Ulan beni kim denize itti, onu bir bulsam !

Bizim “ÇÖZÜM” paketi buna benzedi..

İnşallah sonunda denize düşüp çocuğu kurtaran adam gibi, aynı duruma düşülmez. Düşülmez diyorum ama, yaşadığımız çözüm sürecince geldiğimiz noktada bir arpa boyu yol alamadığımızı gördüğümüz için, hiç de iyimser olamıyoruz.

Bunca yıllar bu Güneydoğu meselesinin içindeyiz. Okuruz, yazarız, duyarız, biz diyelim çözüm paketi, siz deyin açılım paketi, böyle rezalet görmedik.

Üzüm mü yemek istiyoruz, bağcı dövmek mi istiyoruz hiçbir şey belli değil.

PKK tarafına bakıyoruz, aldıkça daha çok istemeyi sürdürüyor. Diğer taraftan benim aldıklarım devede kulak, ben “özerklik istiyorum” naraları atıyor, Kürdistan senaryosunu bir güzel oynuyor.

Şimdi de bir “Yol haritası” çizildi lafı ha bire ortalıkta geziyor. Bu yol haritasını Öcalan ve Kandil onaylıyor, bizim seyri alem olan başbakanımız da açıklama yapıyor.

Yalnız anlaşılmayan veya anlamazlıktan gelinen bir konu var.  Birileri çözüm sürecinde ellerini ovuşturup, sevinç naraları atmaya hazırlanırken, süreci denizde boğulmama mücadelesi veren çocuk gibi çırpınan iktidarın telaşı, halkın kafasını karıştırıyor.

Halbuki kafa karışıklığı olacak herhangi bir şey ortada yok. Gelinen çözüm süreci finalinde gelinen nokta belli. ABD ve onun dümen suyunda giden Almanya, Fransa, İngiltere gibi AB’nin ağır topları Ortadoğu’da haritaların yeniden çizilmesinin ve sınırların yeniden belirlenmesini istemektedir.

Türkiye, Irak, İran, Suriye bu dört ülkeyi artık farklı bir gelecek beklemektedir. Türkiye’de ki çözüm süreci, sonuçta çözülme sürecine dönüşerek mi, bunu zaman gösterecek diye düşünsek de, zaman şeridimizde yaşanılanlar, kürt siyasi hareketinin Federasyon yapılanmasına hızla ilerlediğini göstermektedir.

Denize düşen çocuk misalinde ki kurtarıcı gibi görünenler, kendilerini kimin denize ittiğini bilebilseler acaba sonuç nasıl olurdu? Tabii, bunu zaman gösterecek. Yalnız, görünen tablo hiç de iç açıcı değil

Esen kalın.