Buzullar ortasında kalmış bir yüreğin ses verişini ruhum işitiyordu. Ruhuna gölgesi dahi ağır gelen, gözyaşıyla bezenen ne kadar uğraşsa da sesini duyuramayan yürek sızısı... Hüzün denizine demir atan, önüne çıkan her engelde pes etmeyi tercih etmiş bir insan mı olacaktı? Hayır bu kabul edilemez bir şeydi. Adım adım başarıya doğru yol almıştı.Tek tek çıkmıştı başarı merdivenlerini. İnsan kurduğu hayallerin gerçekleşmesini ister. Oda hayallerinin peşinden gitmeliydi. Toplumun ona karşı yapmış olduğu davranışlar onu bir hayli üzmekteydi. Peki ne yapabilirdi insanların sözlerine kulak ardı mı etmeliydi, yoksa onların sözlerini kâlemi almalıydı? Odasında oturuyorken duvarları seyretti içinden; “Keşke duvarların dili olsa da konuşsa.” Dedi. Çünkü anlaşılmak istiyordu. Fakat farkına varmadığı bir şey vardı. Zira onu duyan, gören, bilen Rabbim vardı.
İstediği en önemli şey başarıya doğru aldığı yolda ona eşlik eden sevdiklerinin olmasıydı. Anlaşılmak bu kadar zor olmamalıydı. Sorulan sorulardan, insanların vermiş olduğu önerilerden, yaptığı her şeyi defalarca anlatmaktan çok yorulmuş vaziyetteydi. Kitaplığının rafından bir kitap aldı rastgele bir sayfa açtı.
Dalgalı bir deniz gibidir,
“HAYAT”
Bazen hırpalar,
Bazen savurur!!
Kimi zaman ise,
Boğar insanı.
Ve hayatta bir gemi gibi
Olacaksın.
Batmamak için her zorluğa
Göğüs gereceksin !..
Okuduğu şey onu çok etkilemişti sanki kendini anlatıyordu. Hayatın bize birçok getirileri vardır. Olumlu veya olumsuz bize sunduğu olanakların içinden seçim sağlarız. Sağladığımız seçimler dairesinde sonucu yaşarız. Sesli bir şekilde konuşarak “Gideceği yeri bilmeyene hiç bir rüzgâr yardım edemez...” dedi. Öyle ya hayat suyunun acısını da tatlısını da tatmıştı. Evvelâ çehresinden süzülen yaşları sildi ve daha sonra yaşamında olumsuz olan her şeyi zikretmeyeceğine dair kendine söz verdi. Yüzünde bir tebessüm beliriverdi ve sonunda sesini duyurduğu anı hissetti. Peki, kim duymuş ve işitmişti? Peygamber efendimizin bir hadisi geldi aklına “Allah hüzünlü kalpleri sever.” Efendimizi anmakla yüreğinin kurak topraklarına, rahmet pınarları yağdırdı. Hayata tutunan dalları olmalı insanın, dalları olsun ki kök salarak büyüsün. Kökleri sağlam bir çınar ağacı misali...Yüreği filizlendi... Filiz veren her yaprağı umut penceresiyle açtı...Mevlâna Celaleddin Rumi’nin dediği gibi; “Umut, hiç bitmeyen bahar mevsimidir. İçine kar da yağar, fırtına da kopar ama çiçekler hep açar.”
Esenlikle Kalın...