Ekonomi yazmak istemesem de, gittiğim her yerde, hemen hemen herkes akaryakıta 2-3 günde bir gelen rutin zamları, artan hayat pahalılığını konuşuyor.
Cadde de, pazarda, çay ocağında, markette, konuşulan her konuda sorulan soru: Bu zamlar ne olacak?
Güzel ülkemde, enflasyondaki ciddi yükseliş, yüzde 70’leri zorlamaya başladı.
Enflasyon artar, çıkar, bazen de düşer…
Gönül ister ki; enflasyon hiç olmasın.
İyi de abi ‘Kuru çaya’ yüzde 40 açıklanan zammı, biz market rafında nasıl yüzde 70-80’lere çıkartabiliyoruz biri bunu açıklasın.
Süt 7.5 lira olunca, 3 ay önce 70-80 lira olan peynir nasıl 150 liraya çıkabiliyor?
El insaf derler adama.
Ekonomide ‘Serbest Piyasa Modeli’ var diye, herkes zamları kafasına göre belirlerse vay halimize.
Hepimiz aynı gemideyiz.
Uzun lafın kısası, enflasyonu bahane edip, ‘Fırsatçı’ olduk.
Fırsatçılığı geçtim, art niyetli olduk.
Üç harfli marketler, zam gelecek diye sattığı ürünleri kısıtlamaya başladı.
Kime göre, neye göre kısıtlıyorsun?
Denetim dersen, hak getire.
Ancak şikayetler sosyal medyada top trend olacak o zaman belki.
‘Fırsatçı olmadım, ben gerçek fiyatlarla malımı satıyorum’ diyenlere eyvallah.
Başarılı haber spikeri Ece Üner’in dediği gibi, ‘Namaz 5 vakit, Ahlak 24 saat farz’ vesselam..