güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Ülkemizde Sorun Olan Akımların Çıkış Kökeni Mescitler ve Camiler Olabilir Mi?

Yazının Giriş Tarihi: 06.10.2021 00:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.10.2021 00:03

Hepimiz biliyoruz ki İslam dininin ibadet mekânları olarak Sünni kesimde mescit ve camiler Şii kesimde Cem evleri söz konusudur. Toplum olarak çoğunlukla mescit ve cami kavramını birbirinden ayırmaz birbiriyle aynı görürüz. Bu nedenledir ki ister camiye gidelim ister mescide gidelim ya her ikisi içinde camiye gidiyorum yahut ta her ikisi içinde mescide gidiyorum tabirini kullanırız.

Aslında mescit ile cami arasında azda olsa fark bulunduğu bir gerçektir. Bu farkta genellikle mescitlerin minbersiz olması ve bu nedenle hutbe okunamayacağı için Cuma ve Bayram namazlarının kılınamadığı yerler olmalarıdır. Ancak bu fark İslam toplumu olan ülkemizde son dönemlerde hemen hemen tamamen giderilmiş durumdadır. Çünkü çok az mescidimiz mihrapsız kalmış ve bu nedenle aşağı yukarı mescitlerimizin çoğunda da Cuma namazı kılınmaya başlanmıştır.

Bu genel açıklamadan sonra şunu belirtmek isterim ki eskiden cami denilen biraz daha büyük ibadethaneler birkaç mahalleye hizmet verirken daha ziyade bir mahalleye yahut bir sokağa hizmet veren ibadethane özelliği mescitlerde görülmüştür. Bu nedenledir ki mescit cemaatleri cami cemaatlerine nazaran birbiriyle daha samimi daha yakın diyalog içinde bulunan kitleler olmuşlardır. Çünkü cemaat aşağı yukarı aynı sokağın aynı mahallenin bireyleridir.

Bu nedenle aynı dertleri aynı tasaları ibadet dışında mescide dile getirip konuşurlar ve halli yolunda pek çok çareyi mescitlerde bulmayı gerçekleştirirler. Mescitlerin bir başka özelliği de daha ziyade fikir ve düşünce yönünden aynı kafada olan kişilerin toplanmasına imkân veren yapıda olmalarıdır. Diyebilirim ki İslam toplumunda bilhassa Osmanlıda daha sonra ortaya çıkacak olan tekke ve dergâhların ilk müvesi ilk atası mescitler olmuştur ve bu yüzdendir ki mescitler ve daha sonra onların gelişmesiyle ortaya çıkan camiler İslam dünyasında gerek ilahiyat sahasında gerek siyaset sahasında ortaya çıkan fikri ve düşünsel akımların ortaya çıktığı merkezler olmuştur.

Zaten İslam dünyasında bilinen mezhep denilen büyük kitlesel toplulukları yaratan dinsel akımlar imam denilen liderlerin eseri olduğu için bu liderlerin hemen hemen hepsi camilerden yetişme olduğundan diyebiliriz ki mezheplerin yaratılmasında da camiler önemli meskenler olmuşlardır. Aynı şekilde tarikatlarda dinsel faaliyet erbaplarının yarattığı akımlar olduğu için onların da çıkış mekânları mescitler ve camiler olmuştur. Bunun Şii dünyasındaki karşılığı Cem evlerinde gerçekleşmiş Şii Tarikatların oluşmasında cem evleri önemli mekân özelliğini oluşturmuşlardır. Bu özellikleri nedeniyle ülkemizin bugün dahi uğraşmak zorunda olduğu devletimize ve ülkemize sorunlar yaratan pek çok düşünsel fikri ve ilahiyatçı akımlar mescitlerden camilerden doğmuştur dersek kanaatimce fazla abartılı bir beyan yanlış bir beyan gerçekleştirmiş olmayız düşüncesindeyim.

Ülkemizde son dönemlerde en çok dile gelen kitlesel siyasi ve düşünce akımları olarak şu kavramları söyleyebiliriz kanaatindeyim. Bunların başında ülkemizi yıllarca uğraştırmış ülkemizde pek çok sorunlar yaratmış sorunları etkilemiş, siyasi ve fikir akımı olan komünizm fikrinin ilk ilkel tipini Osmanlı döneminde dinsel kesime mensup bir ulema tarafından ortaya atılmış olarak görebiliriz kanaatindeyim. Çünkü Osmanlının kuruluş devrinde fetret devrini müteakip iş başına geçen 1. Mehmet yani Mehmet Çelebi zamanında yaşamış ve kendi adıyla söylenen ünlü isyanın yaratılmasına sebep olmuş Simavnalı Şeyh Bedrettin gerek İslam dünyasında hatta gerekse yeryüzünde Sosyalizm fikrinin belki de komünizm fikrinin ilk prensiplerini Ortaya koymuş bir kişidir.

Bu şahsın görüşlerini kabaca toprak işleyenin su kullananın hakkıdır olarak özetleyenler olduğu gibi onun ve müritlerinin kadını ortak mal saydıkları yolunda beyanlarda bulunanlarda vardır. Bu fikirler hem sosyalizmin hem de komünizmin ana ilkeleri ile bağdaşır durumda olduğundan Çoğunlukla Simavnalı Bedrettin’i komünizmin ve sosyalizmin ilk öncüsü olarak görmekte mümkündür. Hatta bu nedenledir ki nasıl komünist dünyasındaki devletlere kızıl lakabı verilip komünist devletler kızıl Rusya, kızıl Çin gibi anılıyorsa şeyh Bedrettin’in de tarihte fikirleri dolayısıyla kızıl şeyh olarak anıldığını da görmekteyiz. Ama burada tuhaf bir nokta vardır. Her ne kadar bazı kesimler şeyh Bedrettin tasavvuf ehli olarak değerlendirip Sünni akaidi yani Sufi cemaati dışında göstermek isteseler de uzun yıllar Sünni mezhep halkının medreselerinde bulunmuş onların fıkıh ilimleri içerisinde yetişmiş bir alim olarak görmemizde mümkündür.

Çünkü gerek Mısırda gerek İran’da gerek Anadolu’da hep Sünni akait çerçevesinde çalışmış ve bu akaitler içerisinde görev yapmıştır. Hatta Osmanlı padişahı Musa çelebinin saltanatı sırasında iki yıl kaz askerlik gibi medreselere kadılara camilere hükmeden bir görevde de bulunmuştur. Bu özelliği ile cami ehlinden cami ehlinin başı durumu olan bir şahsiyet durumundadır. Bu nedenle bugünkü komünizmin ilkel tipinin böyle bir şahıs tarafından ilk uygulamasının yeryüzünde gerçekleştirilmesi Komünizmin doğusunda cami ve mescitleri bu fikrin çıkış noktası durumuna getirme ihtimali vardır. Devam edecek…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.