güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR – 6

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Sekizinci göç dalgası hem planlı, hem de istenen bir göçtür. Zira Osmanlı Anadolu’su, yoğun savaşların gerçekleştiği 1912 ile 1922 arasındaki son on yılında erkek nüfusunun % 40’ını kaybetmiştir. Gerçekleşen son göçler, Anadolu için taze bir kan niteliğindeydi. Tarım sektörünün güçlendirilmesinde ve temelleri atılan sanayide bu nüfusa çok ihtiyaç vardı. Nitekim 1927 yılında yapılan ilk düzenli nüfus sayımında yeni devletin nüfusunun 14 milyon olduğu görülmüştür.

Bu çalışmada, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda mevcut olan nüfus ve toplum yapısı esas alınacağı göz önünde bulundurulursa, Osmanlı hinterlandından Anadolu’ya gerçekleşen ilk kitlesel göçe işaret eden 1829 yılından, yeni devletin ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılına kadar geçen 98 yıllık sürede Anadolu’ya çeşitli etnik kökenlerden milyonlarca insanın göç ettiği görülecektir. Bu göçmenlerin belli özellikleri, ortak ve farklı yönleri vardır. Öncelikle etnik köken itibariyle hepsi Türk değildir, ama hepsi Müslüman’dır. Tam da bu sebeple dışarıdan bakanlar, özellikle Batılılar onlara “Türk” demektedir. Bunların içinde Osmanlı’nın o coğrafyalara yerleştirdiği Evladı Fatihan elbette mevcuttur. Fakat bunun oranının ne kadar olduğunu kestirmek mümkün değildir. Belki çok kaba bir tahminle ve Anadolu’ya gelen toplam göçmen nüfus içerisindeki payına işaretle % 20 ila 40 arası bir oran telaffuz edilebilir. Kaldı ki, bu nüfus bile oralarda yaşadığı yüzyıllar içerisinde kuşaklar boyunca etnik anlamda Türk olmayan ama Müslüman olan komşularıyla evlilikler yapmış ve karışmıştır. Bu durumu Karpat şöyle açıklamaktadır:

Bugünkü Türkiye büyük oranda Orta Asya’dan gelen göçler sayesinde oluşmuştur. Orta Asya’dan Anadolu’ya ve daha sonra Rumeli’ye göç eden Oğuzlar, yerli halkı yok etmemiş ve onlarla yan yana yaşamışlardır. Hatta evlilik ve din değiştirme gibi yollarla buradaki halkın içine karışarak yeni bir toplum oluşturmuşlardır. Türk toplumunda göçler başlıca önemlerini Osmanlı döneminde göstermiştir. Ancak önemli bir nokta belirtilmelidir ki Osmanlı döneminin ilk zamanlarında, yani 14. ve 16. yüzyıllarda Anadolu’dan Rumeli’ye büyük oranda göçler yaşanmışsa da bu dönemden sonra Osmanlı’da büyük oranda göç hareketleri görülmemiştir. “Bu kısmi demografik sükûnet sayesinde Osmanlı kültürü ve idaresi kökleşmiş, Osmanlı kendi kimliğini ve medeniyetini Rumeli’de ve Anadolu’da kökleştirmiştir”

Göç eden nüfusun geriye kalan bölümünü Osmanlı tebaası ve Müslüman olan o coğrafyaların yerli halkları, yerli etnik grupları oluşturmaktadır. Bunlar arasında Çerkezler, Lazlar, Gürcüler, Aphazlar, Çeçenler, İnguşlar, Acarlar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar ve daha nice etnik gruba mensup halk vardır.

Üçüncü bir grup da bu bölgelerde yaşayan Osmanlı öncesi Türk siyasal ve demografik yayılımının bakiyesi olan Kırım Tatarlan, Dobruca ve Ahıska Türkleri gibi Türk kökenli gruplardır.

Teorik Çerçeve

Osmanlı’nın son yüzyılında gerçekleşen göçler, göç teorileri açısından açıklanması hiç de kolay olmayan göçlerdir. Günümüz göç teorileri daha çok ulus-devleti esas alan göç teorileridir. Oysa bu göçler bir ulus-devlette değil, imparatorlukta yaşanmıştır. Ne var ki, imparatorluklarda yaşanan göçler de bilinmektedir. Bunlar ya yeni fethedilen bölgeye nüfus aktarımından ya göçebelerin iskân edilmesinden ya da bir yerde güvenliği tehdit ettiği düşünülen bir nüfus kitlesinin başka bölgeye gönderilmesi veya sürülmesinden ibarettir. Bu göç biçimlerinin hiç birisi Osmanlı’nın son döneminde yaşadığı göçleri açıklamamaktadır.

Osmanlı’nın son döneminde gerçekleşen göçleri daha başka bir kategori olarak, “imparatorluklardan ulus-devletlere geçiş aşaması göçleri” olarak nitelendirmek mümkündür. Bu göçler, imparatorluklar çağının bitimine işaret eden göçlerdir. Osmanlı’nın son yüzyılında yaşanan göçler Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’nun, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’nun ve Rus Çarlığı gibi İmparatorlukların yıkılma dönemlerinde yaşadıkları göçlere benzemektedir. İlkinde imparatorluk çevre bölgelerinden bugünkü Avusturya ve Macaristan içlerine; ikincisinde bugünkü Almanya’ya ve nihayet üçüncüsünde bugünkü Rusya’ya gerçekleşen göçlerin bir benzeri de Osmanlı son yüz yılında onun çevre bölgelerinden bugünkü Türkiye topraklarına kitlesel göçler halinde gerçekleşmiştir. Benzer durumun diğer imparatorluklar için de geçerli olduğu pekâlâ düşünülebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.