güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TARİHTE SURİYE HAKİMİYETİ İÇİN YAPILAN SAVAŞLAR

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Mısır ordusu önemli kayıplar verdiği birkaç başarısız girişimin ardından 26 Mayıs 1832'de yeniden Akka Kalesi'ne saldırdı. 27 Mayıs'ta İbrahim Paşa'nın şahsi çabasıyla Mısır birlikleri surlarda açılan gediklerde tutunmayı başardılar. Yaklaşık altı ay direndiği halde dışarıdan yardım alamayan Abdullah Paşa, kırk elli kadar askeri ile sığındığı cephaneyi havaya uçurmaya niyetlendiyse de yanındakiler buna razı olmadılar. Neticede İbrahim Paşa’dan güvence aldıktan sonra cephanelikten çıkıp adamlarıyla birlikte teslim oldu.

Mehmet Ali Paşa zaferinin kalıcı olması için insanların gönüllerini fethetmek zorunda olduğunu biliyordu. Bu nedenle Mısır ordusu Filistin-Suriye bölgesine girdiği andan itibaren propaganda faaliyetlerine başlamış, ayrım gözetilmeksizin herkesin üç yıl boyunca vergiden muaf tutulacağını ilan etmişti. İbrahim Paşa da Osmanlı valileri zamanındaki kötü yönetimden bıkan insanların tamamını kucaklamış, ele geçirdiği bölgelerde kısa sürede yıllarca görülmemiş olan düzenli bir idari sistem kurmuştu.

Osmanlı-Mısır Savaşı

Serdar-ı Ekrem Hüseyin Paşa bölgeye ulaştığında Osmanlı birlikleri Antakya ve Humus'ta toplanmışlardı. Bu mühim hatayı gören İbrahim Paşa, Osmanlı kuvvetlerinin birleşmesini engellemek için Humus'ta bulunan Halep Valisi Mehmet Paşa komutasındaki birliklerin üzerine 9 Temmuz 1832'de ani bir saldırı düzenledi. Osmanlılar o denli hızlı bozguna uğradı ki Mehmet Paşa, savaş malzemelerini ve hatta evraklarını bile bırakıp kaçmak zorunda kaldı.

Bu yenilgi sonrasında Osmanlılardan tamamen ümidini kesen bölge halkı Mısırlılara meyletmiş, hatta Halep'e girmek isteyen Hüseyin Paşa'yı Halepliler şehre sokmamışlardı. Bunun üzerine Hüseyin Paşa Sultandağı geçidini tutmak için ordusunu Belen'de konuşlandırmış, ancak birliklerini yanlış yerleştirmiş, geri çekileceği bölgeyi bile güvenceye almamıştı. Osmanlı ordusuna hatalarını düzeltme fırsatı vermek istemeyen İbrahim Paşa, 29 Temmuz 1832'de saldırıya geçti. Kısa sürede düzenleri bozulan Osmanlı birlikleri İskenderun'a doğru kaçışmaya başladılar. Bu mağlubiyet sonrasında Suriye bölgesi tamamen Mısırlıların eline geçmiş, üstelik Anadolu bile istila tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı.

Kavalalı'nın Propaganda Faaliyetleri ve Anadolu'nun İstilası

Mehmet Ali Paşa, taleplerinin tam olarak karşılanabilmesi için Suriye'den öteye geçmesi gerektiğini biliyor, üstelik bölge halkının teveccühü de onu cesaretlendiriyordu. Nitekim kötü yönetimden bıkmış olan köylüler, disiplinli Mısır askerini kurtarıcı olarak görüyorlar, muzaffer komutan İbrahim Paşa'ya bağlılıklarını sunmak için paşanın karargâhına elçiler gönderiyorlardı. Mısır kuvvetlerinin hâkim oldukları bölgelerde yağma ve talana kesinlikle müsaade edilmiyor, askerler aldıkları her şeyin parasını kuruşu kuruşuna peşin ödüyorlardı. Buna karşın Osmanlı birliklerinin bulundukları bölgelerde ise durum tam tersiydi. Ne asayişten ne de mal güvenliğinden söz etmek mümkündü.

Osmanlılara tam olarak diz çöktürmek için son bir savaşa hazırlanan İbrahim Paşa o dönemin propaganda araçları olan “buyruldular” ve “mektuplarla” Anadolu'nun dört bir tarafına haklı bir dava uğruna savaştığını duyurmaya çalışıyordu. Hac mevsiminin savaş zamanına denk gelmesini de kullanan İbrahim Paşa, memleketlerine dönen hacıların ellerine Osmanlı yönetimini kötüleyen kâğıtlar tutuşturmuştu. Ayrıca dervişler aracılığıyla Anadolu ahalisi gerçek İslam için II. Mahmut yönetimine isyana davet edilmekteydi. İnsanlara Mısır Valisi'nin tek amacının Ümmet-i Muhammed'e huzur ve refah içerisinde bir yaşam sunmak olduğu söyleniyordu. Bunun yanında Kavalalı, toplumun her kesiminin özellikle reformlardan memnun olmayanların da desteğini kazanmak istiyordu. Bu amaçla ahaliye Hacı Bektaş-ı Veli türbesinde kurbanlar kesildiği, yeniçeri ocağının yeniden kurulduğu ilan ediliyor, yeniçeri firarileri İbrahim Paşa'ya katılmaya davet ediliyordu. Böylece Kastamonu, Çankırı, Kırşehir, Nevşehir, Kayseri ve Sivas bölgelerinde Osmanlı yönetimine karşı isyanlar görülmeye başlanmıştı. Anlaşıldığı kadarıyla reformlardan memnun olmayan Yüzbaşı Çatalcıoğlu Ebubekir, Alaybeyi Mehmet, Çatalcıoğlu Ruşen, Balcıoğlu Halil gibi tımar sahipleri Kavalalı'nın taraftarı olmuşlardı. Yine isimleri belgelere yansıdığı kadarıyla Kastamonu'da bulunan yeniçeri firarilerinden Tatlıoğlu İsmail, Sırac Hacı İbrahim, Karanlıkoğlu Mehmet, Mergüzeli Hüseyin Alioğlu, Ağacık Mehmet, Çalık İbrahim Bayraktar, Kasab Osmanoğlu Mustafa, Beşkeselioğlu Şerif Bayraktar, Hacı Kahraman, Kapıcıoğlu Selim, Arab Ağa gibi kişiler de Mısırlılara destek vermekteydiler.

Bu sırada Osmanlı yönetimi, Sadrazam Reşit Mehmet Paşa komutasında bir ordu hazırlayıp Konya'ya doğru sevk etmişti. Sultan Mahmut son bir kez daha tüm imkânlarını kullanıp Mehmet Ali Paşa'nın bileğini bükmeye çalışacaktı. Ancak Osmanlı yönetiminin ölüm kalım savaşı verdiği sırada Anadolu ahalisinin kendisine destek vermediği anlaşılmaktadır. Mısırlıların propaganda savaşı bir tarafa bırakılırsa Anadolu'daki güvensizlik ortamı nedeniyle zaten tarım ve ticaret tamamen durma noktasına gelmiş, insanlar hiçbir şey kazanmazken savaş nedeniyle silsileler halinde fahiş vergiler ödemek zorunda bırakılmışlardı. Hatta talep edilen vergileri ödeyebilmek için ev ve eşyalarını satışa çıkaranlar bile olmuştu. Üstelik zorla askere alınan binlerce kişinin masrafları da ahaliye yüklenmişti. Ahaliye göre Osmanlı yönetimi ellerinde kalan son kuruşu vergi namına tahsil etmesi yetmezmiş gibi bir de evlatlarını da zorla elinden almaktaydı. Tüm bu yaşananlar göz önüne alınırsa insanları, tahammül edilemez vergilerden kurtaracağını vaat eden İbrahim Paşa'ya karşı savaşmaya çağırmak pek de mümkün değildi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.