4 — BAYEZİD I. [YILDIRIM] (1360 - 1403): Osmanlı Padişahlarının dördüncüsü. Bayezid, I Murad (Hüdâvendigâr)ın büyük oğludur. 29 yaşında Hükümdar olmuş, bu görevde 13 sene kalmış, 8/Mart/1403 M. 13 Şaban 805’te 43 yaşında iken ölmüştür. Savaş alanlarında gösterdiği emsalsiz sürat yüzünden, ona
daha şehzadeliği sırasında «Yıldırım» adı verilmiştir. Onun gibi hızlı at süren bir padişah daha yoktu. Osmanlı hanedanı içinde. Babası, büyük cengâver Murad Hüdâverdigâr'ın yanında yetişmiş onunla birlikte katıldığı savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermişti. Nitekim Kosova Meydan Savaşında da kumanda ettiği birliklerin başında gösterdiği büyük kahramanlıklar ve üstün bir idarecilik gücüyle zaferin tecellisinde pek önemli rol oynamıştı. Babası Murat Hüdâvendigâr'ın yaralı bir Sırplı tarafından hançerle vurulup, şehit edilmesiyle, savaş meydanında padişah olmuştu. Padişah olduktan sonra, bir rivayete göre babasının vasiyeti üzerine, bir rivayete göre de etrafındakilerin teşvikiyle, babasının ölümünden haberi olmayan ve asker tarafından çok sevilen kardeşi Yâkup Çelebi'yi çadırına çağırtarak orada boğduran Yıldırım Bayezid, Osmanlı sülâlesinde kardeş katlini başlatan ilk hükümdar oldu.
Yıldırım, Kosova zaferi ile Balkan yarımadası üzerindeki Türk egemenliğini sağlamladıktan sonra; gözlerini İstanbula çevirdi. Karadeniz Boğazı'nın Anadolu yakasını ele geçirdikten sonra, Anadolu Türk birliğini kurdu. Boğaz üzerindeki ilk Türk kalesi olan Anadoluhisarı'nı yaptırdı. Sonra İstanbul'un muhasarasına girişti. Bu muhasara sekiz ay sürdü. Bizans'ın Türkler eline geçmek üzere olduğunu gören Hıristiyan âlemi, yeni bir Haçlı Seferi için ayaklandı. Kuvvetli bir ordu meydana getirilerek Tuna boyuna ilerleyen Haçlılar, Türklerin elindeki en önemli sınır kalesi olan Niğbolu'yu sardılar. Niğbolu’nun sayıca pek kalabalık olan bir düşman ordusu tarafından kuşatıldığını haber alan Yıldırım Bayezid, İstanbul kuşatmasını kaldırarak, büyük bir hızla Niğbolu'ya koştu. Doğan Bey’in kumandasındaki Niğbolu kalesi kahramanca dayanmaktaydı. Cesaretiyle ün yapan, Yıldırım Beyazıd, Macar sipahisi kıyafetine
bürünüp gecenin (23 eyiül 1396) geç vakti, düşman hatlarını tek başına geçerek kale kapısının önüne geldi: « --- Bre Doğan, bre Doğan!..» diye seslendi. Doğan bey bunu önce bir düşman hilesi sanmış, fakat padişahın sesini tanımıştı birden. Heyecanla burca koştuğu zaman, gecenin karanlığına rağmen surun dibindeki o emsalsiz kır atı gördü. Yıldırım :
«— Hâlin nicedir, bre Doğan?» diye soruyordu.
«— Düşman karadan ve nehirden kalayı tazyik eder, fakat surlar sağlam, erzak boldur. Mâdem ki saadetlû pâdişâhım da yetişmiştir, ne ihtimaldir ki Niğbolu düşen.» dedi Doğan Bey. Yıldırım:
«— Bir iki gün dayansın, yetiştik biz gayri» diye seslendi: Bu sesleri duyan Haçlılar kalenin önünde duran kır atlı ve Macar sipahisi kılıklı yabancının üzerine hücum edecek oldular. Ancak Yıldırım'ın yıldırım gibi giden atına yetişemediler... 25 Eylül 1396 günü Yıldırım Bayezid, Niğbolu'yu saran o mahşerî Haçlı ordusuna karşı amansız bir hücuma geçti. Uzun sürmedi bu kanlı savaş. Yıldırım, tarihlere nam salan meşhur «kıskaç» plânı ile o muhteşem orduyu imhâ etti (1). Haçlı ordusunun başında bulunan Korkusuz Jean esir düştükten sonra :
«— Yemin ediyorum ki, bir daha Türklere karşı elimi silâhıma atmam» demişti. Bunu haber alan Yıldırım Bayezit, onu huzuruna çağırttı: «— Ettiğin yemini sana bağışlıyorum. Git. Şerefini kurtarmak için Hıristiyanlığın bütün kuvvetlerini bir daha topla ve yeniden gel. Böylelikle bana şan ve şerefimi artıracak yeni fırsatlar verirsin...» diyerek kendisini serbest bıraktı. Türk kılıcını Niğbolu’da da şan ve şereflerin zirvesine asan Yıldırım Bayezid, beş yıl sonra bu kez doğudan gelen büyük bir tehlike ile daha karşılaştı. Türkistan İmparatoru Timur, bir istilâ ordusu hâlinde üzerine doğru yürümekteydi. Tarihin iki büyük ordusu 20 Temmuz 1402 günü Ankara civarında Çubuk'ta karşı karşıya geldiler. Genç Yıldırım'ın 70 bin kişilik ordusu, Timur'un 160 bin kişilik ordusunun karşısında eridi (2). Bayezid, yaptığı stratejik bir hatanın yanı sıra; içinden uğradığı ihanetlerle savaşı kaybetti. Kaçması için çok fırsatlar geldi ayağına, ama buna tenezzül etmedi. Ölmek için dövüşürken esir alındı. Mağrur ve onurlu bir insandı. Bu yenilgiyi de, esareti de asla hazmedemedi. Yedi ay sonra kahrından öldü...
— MEHMED I. [ÇELEBİ MEHMED] (1387 ? - 1421): Çelebi Sultan Mehmed adiyle anılan Birinci Mehmed Osmanlı Padişahlarının Beşincisidir. Babası Yıldırım Bayezid, Annesi Germiyan Beyinin kızı Şah Hatun'dur. On beş yaşlarında Ankara muharebesine katılmış ve komutan olarak bulunduğu kuvvetlerin başında, ordu bozulduktan sonra da, uzun müddet dayanarak cesaret ve kahramanlığına Timur’u hayran bırakmış, nihayet yanında bulunan büyük adamlarının zoruyla ve hatta atının dizginlerine ve ayaklarına sarılarak geri götürmeleriyle savaş meydanından ayrılmıştır. Çelebi Mehmed Sancak Beyi bulunduğu Amasya'ya geldi. Zaferi kazanan Timur'a karşı gelmedi, ona bağlı gibi davrandı. Fakat Timur'un Anadolu’dan gitmesi üzerine padişahlığım ilân etti. Amasya tarafındaki Timur taraflarını temizledi. Sonra da padişahlık davasını ileri süren kardeşleri İsa Çelebi ve Emir Süleyman'la uğraştı. İlk olarak İsa Çelebi’yi saf dışı etti. Daha sonra Kardeşi Musa Çelebi ile birleşti. Onu Emir Süleyman’a karşı Rumeli'ye geçirdi.
Bk: Uluçay, M. Çağatay. Tarih Ansiklopedisi.
Danışman, Zuhuri. Osmanlı İmparatorluğu Tarihi ile Türk ve İslâm
Ansiklopedilerinden faydalanılmıştır.
Musa Çelebi, Emir Süleyman'la yaptığı savaşı kazandı ve Rumeli’ye hâkim oldu. Bu sefer de Çelebi Mehmed'in padişahlığını kabul etmedi. İkisi arasında yapılan savaşta Musa Çelebi yenildi ve öldü
(1413). Böylece Mehmed Çelebi, padişahlık davası eden kardeşlerini yok ederek, Timur felâketinden sonra, tekrar memleketi tek elden yönetmeye başladı. Çelebi Sultan Memhed, Bizanslılar'la dost geçindi. Aydınoğulları'ndan olup izmiroğlu adıyla anılan Cüneyt Beyi yendi. Ona ait olan İzmir ve dolaylarını ele geçirdi. Karamanoğullarını karşı başarılı seferler yaptı. Samsun ve Canik'i alarak Anadolu Birliğim kur-
maya çalıştı. Sonra kardeşleri ile yaptığı savaşlarda, bilhassa Musa Çelebi'ye büyük yardımlarda bulunan Eflâk Voyvodası üzerine sefer açtı. Musa Çelebi'nin Kazaskeri Şeyh Bedrettin’in dervişlerinden olup Anadolu’da ayaklanan Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa üzerine asker gönderdi. Bunların ikisini de öldürterek ayaklanmayı yatıştırdı. Elebaşı Şeyh Bedrettin'ide yakalatarak muhakeme ettirdi ve Serez'de astırdı. Bu sırada Timur'un yanında bulunan kardeşi Mustafa, Anadolu’ya gelerek padişahlığını ilân etti. Tarihlerimizde Düzmece Mustafa adıyla anılan bu şehzadeyi yenmek için Çelebi Mehmed hayli uğraştı. İzmiroğlu Cüneyt Beyle birleşen Düzmece Mustafa'yı yenerek, onları Bizans İmparatoru'nun yanına kaçmaya mecbur etti. Bizans İmparatoru. Çelebi Mehmed'den çekinerek şehzade Mustafa ile Cüneyt Beyi bir adaya hapsetti. Bundan sonra Edirne'de hastalanarak çok genç yaşında öldü (1421). Ölüsü, Bursa'da Yeşiicami yanında yaptırdığı Yeşil Türbeye gömüldü. Çelebi Mehmed, Osmanlı Devletinin ikinci kurucusu sayılır. Bu hususta çok sıkıntı, çekmiş, büyük iş başarmıştır. Gayretli, sabırlı, çok cesur olmakla beraber, sakin ve ağır tabiatlı, nazik ve alçak gönüllü idi. Tarihlerin bildirdiğine göre yirmi dört savaşta bulunmuş
ve kırk kadar yara almıştır. Kurtardığı memleketin imarına da önem vermiştir. Bursa’da yaptırdığı Yeşil Cami eski Türk sanatının en güzel örneklerindendir. Yeşil Cami asırların ötesinden bize kadar akseden nefis bir bahar sabahı kadar taze ve güzel bir sanat şaheseridir.