Bu tarz anlatımlarla ortaya konulmak istenilen, amaçlanan hedef nedir? Toplum hangi konuda yönlendirilmek istenmektedir? Doğrusu anlamak zordur. Yine bu Selahaddin Eyyubi konulu dizide Museviler hem Haçlıları hem Türk dünyasının temsilcilerini istedikleri gibi yönlendirir, birbirine düşürür, çarpıştırır şekilde anlatılmaktadır. Oysa bu tür anlatımlar klasik Türk tarihi anlatımlarına hatta klasik İslam tarihi anlatımlarına ters düşmektedir düşüncesindeyim. Daha önce bahsettiğim Sultan Alparslan, Sultan Melikşah, Sultan Sencer, onun ağabeyi Mehmet Tapar gibi şahsiyetler yaptığı icraatlar sırasında abartılı bir şekilde sunulmakta, adeta inanılmayacak şekilde tehlikeler atlattırılmakta, ölüm derecesine getirilip tekrar şah bulmaları söz konusu edilmekte bütün bu durumları sağlayacak güç olarak da din adamlarının duaları yahut şifacıların ilaçlarının sağladığı dile getirilmektedir.
Mesela Selahaddin Eyyubi kendi anlatımı söz konusu olan dizide ölüm derecesinde yaralanmakta büyüklerin tedavisiyle şifa bulabilmektedir. Bütün bu anlatımlar gerek Selçuklu konulu dizilerde, gerek Selahaddin Eyyubi konulu dizide bence gerçekleri aksettirecek düzeyde sunulmamaktadır. Bu dizilerde abartılı anlatımlarla hangi kaynağa dayanıldığı belli olmayacak anlatımlarla sunulmaktaki amaç nedir? Bunu anlamakta zorlanan ve tarihçesi yeterli düzeyde olan bir televizyon izleyicisi olarak bütün bu anlatımlarla Osmanlıdan önce yaşamış büyük Türk Devletleri’nin, onların devlet teşkilatlarının başta sultanları olmak üzere devlet yöneticilerinin kötülenerek daha sonra dizilerde dile getirilecek Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucularının, sultanlarının, devlet adamlarının övüleceği dizilere hazırlık yapılmakta, Türk toplumu Osmanlı Devleti’nden başka devlet teşkilatı tanımasın, beğenmesin, fikir ve olgusunun temeli atılmaktadır düşüncesindeyim.
Ne yazık ki daha sonra izlemek durumunda kaldığım Diriliş Ertuğrul, Kuruluş Osman isimli dizi filmlerde de aynı abartılar Osmanlı Hanedan üyelerini övmeye yarayacak gerçeğe dayanmayan sunumlar izlemek durumunda kaldığımızı söyleyebilirim. Nitekim Diriliş Ertuğrul dizisinde Osmanlı’nın atası gösterilen Süleyman Şah konusunda, onun varlığı konusunda tereddütler ve şüpheler varken Ertuğrul’un babası olarak kesin olarak Süleyman Şah gösterilmektedir. Oysa babası tarihi kaynaklarda bu şahıs Gündüzalp’dir.
Ertuğrul’un ağabeyleri Gündoğdu ve Sungur beyler kendilerine biat eden Kayı Boyları ile tarihi anlatımlarda tekrar Türkistan yönlendiği belirtilmesine rağmen Kuruluş Osman dizisinde tekrar karşımıza çıkmakta Ertuğrul Gazi’nin ve oğullarının çevresindeki Kayı grubuyla iş birliği gerçekleştirir gösterilmektedir. Bence bu tür anlatımlar klasik tarih bilgimize ters düşmektedir. Yine Kuruluş Osman dizisinde Bursa’ya bile girememiş olan Osman Gazi, İstanbul’a, İzmit’e girebilmekte hatta Marmara bölgesindeki büyük tekfurlarla bile görüşüp konuşmamış Osman Gazi İstanbul’daki Bizans İmparatoru’yla görüşüp konuşmakta, bazı antlaşmalar yapma imkanını sağlamış görülmektedir. Bence bu anlatımlar tarihi gerçeklere ters düşmektedir.
Şunu da vurgulamak isterim ki, Osmanlı Hanedanı’nın atasının Gündüzalp olduğu gerçeğini Osmanlı dizisi de farkında olmadan tasdik etmekte ortaya koymaktadır düşüncesindeyim. Çünkü Ertuğrul ve evlatları içerisinde ne de evlatlarının evlatları içerisinde Süleyman isimli bir hanedan üyesi bulunmazken Ertuğrul bir evladının adı Gündüz’dür. Bence Ertuğrul Bey bu oğluna Gündüz ismini verirken babasının adını yaşatmak için bu ismi kullanmıştır.
Kuruluş Osman dizisi ve Diriliş Ertuğrul dizisi içerisinde kullanılan isimlerin çoğu Dede Korkut hikayelerindeki isimleri tekrarlamaktadır. Ne tuhaftır ki Ertuğrul Bey tarafında Osman Bey zamanında da Kayıboyu müzik sahasında da Dede Korkut hikayelerinde dile getirilen kopuz eşliğinde saz çalan halk şairleri eliyle müziklerini dile getirmektedirler. Yine tarihi gerçeklere baktığımızda kopuz eşliğinde Dede Korkut vari halk şairlerinin açık açık göründüğünü söylemek zordur. Gerek Diriliş dizisindeki İbnü’l Arabi gerekse Kuruluş Osman dizisindeki Yunus Emre gibi tasavvuf ehli kişilere yer verilmekte, bu kişilere tarihi görevler yükletilmektedir.
Bence bu tür anlatımlar da tarihi gerçeklere ters düşen anlatımlardır. Tarihi konularda az çok bilgisi olan birisi olarak Osmanlı’yı yakından ilgilendirecek hiçbir siyasi çatışmada İbnü’l Arabi’den ve Yunus Emre’den bahsedilen anlatımlar okumamış durumdayım. Şunu da vurgulamak isterim ki, bu iki dizi sayesinde Osmanlı Hanedanı’nın ata kökeni hakkında tereddüte düşmekteyim. Klasik tarih anlatımlarında Osmanlı Hanedanı’nın kökeni olarak Kayıboyu gösterilirken bu diziler sayesinde Osmanlıların atası olan boyun hangi Türk boyu olduğunu karıştırır duruma gelmekteyiz. Devam edecek…