güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Tarih Akışı İçerisinde Türk- Alman İlişkileri ve Kamen-Bandırma Dostluğu

Yazının Giriş Tarihi: 08.01.2022 00:43
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.01.2022 00:43

Ancak milli şef denilen İsmet İnönü’nün bu uygulamadan ayrılıp bir hasa savaşın sonlarına doğru bu prensibi terk edip mihver devletlerinin karşısındaki müttefik devletler safsına yönelmesinin dış siyaset açısından zorlayıcı iki nedeni olduğunu görmekteyiz. Bu sebeplerden ilki Türkiye topraklarında gözü olduğunu hiçbir zaman gizlemeyen muslini İtalya’sını uygulamaya koyduğu genişleme siyasetinin her an Türkiye’ye yönelebilecek durumda olması üstelik bu tehdidi oluşturan İtalya’nın Almanya’nın müttefiki olmasıdır.

Bu konuda ikinci sebep ise Türkiye’nin kuzey komşusu olan S.S.C.B’nin durumu oluşturmaktadır.

S.S.C.B 17 Aralık 1925’de Türkiye ile 7 Kasım 1945’de bitmek üzere bir dostluk ve saldırmazlık anlaşmazlık anlaşması imzalamıştır. Bu sırada bu anlaşmanın bitim günleri yakındır. Türkiye S.S.B.C gelecek döneminde gelecek dönemde nasıl davranacağını bilemekte. Dostluk anlaşması yenilenecek midir yenilenmeyecek midir? Belli değildir. S.S.C.B Türkiye’ye dost mu kalacaktır düşman mı kalacaktır. Tüm bu sorular cevap beklerken Türkiye ile S.S.C:B arasında birlikte hareket için yapılan görüşmelerde S.S.C.B’nin Türkiye’ye karşılık savunma paktı önermesi montveüx boğazlar sözleşmesine maddelerine aykırı olarak Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerinin gemilerinin boğazlardan Karadeniz’e geçirilmemeleri konusunda Türkiye’den garanti istemesi Türkiye’yi korkutmuş şüpheye düşmüştür. İşte Türkiye’nin tarafsızlık ilkesinden vazgeçip müttefiklere yönelmesinin ikinci sebebi S.S.C.B hakkındaki belirttiğim nedenler olmuştur. Bir başka deyişle Türkiye ve başındaki milli şef İsmet İnönü İtalya ve S.S.C.B’den çekinmesi sebebi ile tarafsızlığı terk edip müttefiklere yönelmiştir. Bunun neticesinde Evvel Emir’de 19 Ekim 1939’da Fransa ve İngiltere ile 3’lü bir ittifak imzalayan Türkiye tarafsızlık ilkesini terk etmiştir ve akabinde dış siyasetinde şu olayları yaşamıştır.

Türkiye 1941 yılı Nisan başında, bir yandan Almanya ile siyasal ekonomik ilişkilerini geliştirmiş, diğer yandan da İngiltere ile olan ittifakına bağlı olduğunu her fırsatta dile getirmişti. Sonunda Türkiye ile Almanya arasında 18 Haziran 1941'de on yıl süreli bir Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması imzalanmış ve 25 Haziran'da TBMM'de onaylanarak yürürlüğe girmişti. Türk Hükümeti bu Antlaşma ile 1939 Türk-İngiliz-Fransız İttifakı ile kaybetmiş olduğu tarafsız konumunu tekrar elde etmek gayesindeydi. Bu antlaşma ile Türkiye Müttefiklerin gözünde güvenirliğini yitirmişti. Bu antlaşma imzalanır imzalanmaz 22 Haziran'da Almanya, Sovyetler Birliği'ne saldırmıştır. Bu antlaşma İngiltere ile Amerika'nın tepkisiyle karşılanmıştır. O kadar ki, ABD Ödünç Verme ve Kiralama Kanunu'na göre Türkiye'ye yapmakta olduğu yardımı kesmiştir. Bundan sonra müttefiklerin Türkiye'nin Almanya'ya savaş açması konusundaki tüm baskılarına karşı Türkiye bunu kesinlikle kabul etmemiştir. Özellikle Stalingrad Zaferi bu baskıların bir dönüm noktası olmuştur. Aynı zamanda Türk-Sovyet ilişkilerinin de yeniden soğukluk döneminin başlamasına neden olmuştur. Sovyetler Birliği, Türkiye'ye karşı sert bir tutum içine girecek ve bu durum savaşın sonunda gerçek bir "Sovyet tehdidi" olarak kendini gösterecektir. Üç Büyükler'in düzenlemiş olduğu tüm müttefik konferanslarında Türkiye'nin savaşa girmesi söz konusu edilecektir. Roosevelt ile Churchill arasında 14-24 Ocak 1943 tarihlerinde gerçekleştirilen Kazablanka Konferansı'nda Türkiye'nin de savaşa katılmasıyla bir Balkan cephesinin açılmasının kararlaştırılması üzerine Churchill, durumu Türk yetkililerine açıklamak üzere 30 Ocak-1 Şubat 1943 günlerinde Adana'da Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile görüştü ve Türkiye'nin en geç 1943 yılı sonunda savaşa katılmasını istedi. Buna karşılık İnönü, Sovyetler Birliği'ne karşı duydukları tedirginlikten bahsetti. Churchill, Türkiye'ye bu konuda savaştan sonra çok güçlü bir uluslararası örgütün kurulmasının düşünüldüğünü ve bu örgütün uluslararası barış ve güvenliğini koruyacağını belirtmekle yetinmiştir. [19] Adana görüşmelerinden sonra İngiltere'nin Türkiye'yi Müttefiklerin yanında savaşa sokma çabaları sürmüş ve Mihver devletlerinin cephelerdeki her yenilgisi, Türkiye üzerindeki baskıyı daha da arttırmıştır. O kadar ki, Ankara'daki İngiliz Büyükelçisi 1943 yılında vermiş olduğu bir demeçte, Türkiye'nin yakında savaşa girmek yada savaş sonrası dünyasında yalnız kalmak durumlarından birini seçmek zorunda kalacağı tehdidinde bulunmuştur. 17 Ağustos 1943'te Müttefiklerin Sicilya Harekatının hemen ardından toplanan Qubeck Konferansı'nda savaş durumunu değerlendirilirken; Roosevelt ile Churchill "savaş dışı" konumunu ısrarla sürdürmek isteyen Türkiye'nin savaşa girmesi konusunda fazla zorlamamak, ancak Balkanlarda açılması düşünülen ikinci cephe için gerekli olan Türk havaalanlarının Müttefiklerce kullanılmasını isteme kararına vardılar.  Devam edecek…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.