Hakkında anma töreni düzenlenecek tarihi şahsiyetin böyle bir program düzenlenmeye değecek bir özelliği bulunmamasına rağmen, anma programı düzenleyen kuruluşun ilgili şahsın herhangi bir icraatının kendisi açısından önem arz edecek bir durumu yok iken neden böyle bir kutlama programını, anma programını düzenlemekte olmasını hakikaten hayret verecek bir durumdur. Bu durum karşısında tarihi şahsiyet hakkında anma töreni düzenlenecek yahut düzenlenmiş olduğu zamanın, tarihin böyle bir anma programına vesile olacak, sebep olacak durumu var mıdır? Bu düşünce ile hareket ettiğimizde 17 Kasım tarihinin veyahut Kasım ayının ikinci yarısının içerisinde kalan tarihlerin hakkında anma programı düzenlenen şahsiyetle ilgisi var mıdır diye baktığımızda böyle bir ilgi ve alakanın da olmadığını görürüz. Çünkü hakkında anma programı düzenlenen Sultan Abdülmecit’in ne doğum tarihi ( 23 Nisan 1823) ne ölüm tarihi ( 26 Haziran 1861) Kasım ayında gerçekleşmemiştir. Üstelik kasım ayı Sultan Abdülmecit’in tahta çıkış zamanı da değildir. Hal böyle olunca bu tarihi şahsiyetin hakkında düzenlenen bir anma programının Kasım ayında düzenlenmesinin de herhangi bir dayanağı, herhangi bir anlamı yoktur. Böyle bir anma programının Kasım ayında düzenlenmesinin, düzenleyici kurum açısından da şahsi bir tercih sebebi yoktur. Yukarıda değindiğimiz nedenlerle olması da mümkün değildir. Bu nedenle Sultan Abdülmecit’in anılması ile ilgili bir programın 17 Kasım’da meclis çatısı altında düzenlenmiş olmasının bu programı Türkiye Büyük Millet Meclisi adına organize eden şahısların şahsi düşünce ve tercihlerine dayalı bir program olması akla en uygun durumdur. Gerçi bu şekil bir programı düzenleyenlerin kendilerine dayanak olabilecek sebep olabilecek bir icraat olarak gördükleri bir olay Kasım ayı içerisinde Sultan Abdülmecit döneminde gerçekleşmiş olduğu ileri sürülebilecektir. Bu fikri ileri sürebilecek kişilerin dayanağı olabilecek icraat ise Tanzimat Fermanı denilen bir fermanın 3 Kasım 1839 tarihinde Sultan Abdülmecit tarafından ilan ettirilip Osmanlı vatandaşlarına bazı hakların tanınmış olmasıdır. Türk hukuk tarihinde anayasa hukukçuları ilk Türk anayasasının hangi olayla, hangi icraatla ortaya çıktığı konusunda farklı görüşleri vardır. Bazı hukuk tarihçileri ve tarihçiler ilk Türk Anayasası olarak Sultan Abdülmecit’in babası zamanında oluşturulan Sened-i İttifakı kabul ederler. Onlara göre 29 Ekim 1808 tarihli Sened-i İttifakla Sultan 2. Mahmut Osmanlı vatandaşlarına bazı haklar bahşetmiş ve kendisinin de uymasını zorunlu kılacak devletin ana kaidelerini oluşturacak bazı kaideler tespit etmiştir. Gerçi bu Sened-i İttifaktaki kaideler sadece padişaha sınırlamalar getirmez. Padişahın muhatap aldığı vatandaşa daha doğrusu o zamanki tabirle ayan denilen Derebey’lere de uymak zorunda olduğu bazı kaideler ve yükümlülükler getirir. Sened-i İttifakın ilk Türk anayasası olduğu tezini ileri sürenler; ayanlara hitap eden, (ayanlara hitap eden sınırlamalar şeklinde bile olsa) devletin merkezi yönetimi ile ayanlar arasındaki münasebeti düzenlese de; Sened-i İttifakın Osmanlı Devletinde devlet sistemini düzenleyen ilk yazılı kaide olması nedeniyle; vatandaşlara ( Ayanlara bile olsa) padişah karşısında bazı haklar getirdiğine dayanarak; bu Sened-i İttifakın ilk anayasa olduğunu ileri sürmekte haklıdırlar düşüncesindeyim. Türklerde ilk yazılı anayasanın bu olmayıp Sultan Abdülmecit döneminde ilan edilen bazı tarihi çevrelerin Tanzimat Fermanı bazı tarihi çevrelerin ilan edildiği yer adıyla Gülhane Hattı Hümayunu dedikleri fermanın olduğunu ileri sürerler. Onlara göre 3 Kasım 1839’da ilan edilen bu ferman Osmanlılarda ilk yazılı anayasadır. İkinci grubun ileri sürdüğü ilk Osmanlı anayasası dediği Tanzimat Fermanını daha iyi değerlendirmek için kısaca genel kaynaklara internet bilgilerine bakarak bir izahını yapmanın yerinde olacağı düşüncesindeyim. Bu nedenle internet bilgilerine baktığımızda kısaca şu bilgi ile karşılaşırız;
Tanzimat Fermanı (3 KASIM 1839) Padişah: Abdülmecid
Sadrazam: Mustafa Reşid Paşa
II. Mahmut'un 1839'da vefatı üzerine yerine oğlu Abdülmecit geçti. Bu sırada Osmanlı Devleti'nin durumu hiç iç açıcı değildi. Osmanlı ordusu Nizip'te Mehmet Ali Paşa'ya yenilmiş, donanma Mısır'a götürülmüştü. Mısır sorunu bir Avrupa sorunu haline gelmişti. Bu durumda devlet ya Mehmet Ali Paşa'nın eline geçecek, ya da Rusya Hünkâr İskelesi Antlaşması'na göre Osmanlı Devleti'ni himaye altına alacaktı.
Abdülmecit, Mustafa Reşit Paşa'yı II. Mahmut zamanında kararlaştırılan Tanzimat Fermanı'nı hazırlamakla görevlendirdi. Tanzimat Fermanı 3 Kasım 1839 tarihinde Gülhane bahçesinde okundu. Bu yüzden "Tanzimat-ı Hayriye Fermanı'na, "Gülhane Hatt-ı Hümayunu" da denilmiştir.
Tanzimat Fermanının İlan Sebepleri:
-Avrupalı Devletlerin iç işlerimize karışmasına engel olmak.
-Mısır ve Boğazlar konusunda Avrupalı Devletlerin desteğini kazanmak.
-Devleti ve toplumu demokratik bir yapıya kavuşturma isteği
Bu nedenlerden dolayı 3 Kasım 1839 da Tanzimat Fermanı (Gülhane Hattı Hümayunu) ilan edildi.
NOT: Tanzimat Fermanının ilanıyla Osmanlı tarihinde yeni bir dönem açılmış(Tanzimat Devri) ve bu devir 1876'ya kadar devam etmiştir.
Tanzimat Fermanında yer alan konular:
-Azınlıkların, can, mal ve namus güvenliği sağlanacak.
-Vergi sistemi yeniden düzenlenerek, herkesten gelirine göre vergi alınacak.
-Askerlik OCAK görevinden, VATAN görevi haline getirilecek. Azınlıklarda askere alınacak.
-Kanunların her gücün üstünde olduğu kabul edilecek. Tanzimat Fermanının Özellikleri:
-En önemli özelliği padişahın yetkilerini sınırlandırması ve kanunların her gücün üstünde olduğunun ifade edilmesidir.
-Tanzimat Fermanı ANAYASACILIĞA ve DEMOKRASİYE(hukuk devletine, yani hukukun üstünlüğü esasına
dayanan devlet anlayışına)geçişin (BATILILAŞMANIN) ilk aşamasıdır.
-Bu fermanın hazırlanmasında halkın bir rolü ve baskısı yoktur. Padişah Abdülmecit, Mustafa Reşid
Paşanın telkiniyle Mısır meselesinde Avrupa devletlerinin desteğini kazanmak için bu fermanı ilan etmiştir.
Tanzimat Fermanı'nın başlıca esasları şunlardı:
1. Müslüman ve Hıristiyan bütün halkın ırz, namus, can ve malı devlet garantisi altında bulunacak.
2. Vergiler herkesin gelirine göre, düzenli bir şekilde alınacak.
3. Askerlik işleri düzene konulacak.
4. Mahkemeler açık olacak. Hiç kimse mahkeme edilmeden cezalandırılmayacak.
5. Herkes malına sahip olup, miras bırakılabilecektir.
6. Her türlü rüşvet ve iltimas kalkacaktı.
7. Herkes kanun önünde eşit olacak.
- Padişah; bu fermanı ilân ederek bizzat kendisi kendi yetkilerini sınırlandırmıştır.
- Fermanın getirdiği en büyük yenilik, her gücün üstünde kanun kuvvetinin bulunduğu düşüncesinin ortaya çıkmasıdır..
- Tanzimat Fermanı; Osmanlı Devleti'nde anayasacılığın başlangıcıdır.
- Vatandaşın mülkiyet hakkı, devlet garantisi altına alınmıştır.
- Tanzimat Fermanı'nı ilânı ile Osmanlı ülkesinde Avrupai tarz hukuk kuralları geçerli olmaya başlamıştır.
- Askerlik vatan hizmetine dönüşmüştür.
- Batılılaşma, hareketleri bundan sonra daha da yoğunlaştı.
- Tanzimat döneminde Batıyı daha iyi anlayan aydınlar yetişti.
Tanzimat Fermanı'nın halk tarafından anlaşılması için Anadolu ve Rumeli'ye memurlar gönderildi.
Hukuk alanında ıslahatlar ile yeni ticaret, ceza kanunları ve mahkemeler meydana getirildi. Fakat bu haklardan Türkler ve Müslüman'lardan daha çok Avrupalılar ve gayrimüslimler yararlandılar.
Kılık, kıyafet, yaşayış ve sosyal alanda "Batılılaşma" denilen yenilikler yapıldı. Tanzimat Fermanı, anayasanın Osmanlı ülkesinde başlangıcı oldu. Osmanlı Devleti bu fermanı ilân ederken Avrupalı devletlerin desteğini sağlamayı amaçlamıştı. Tanzimat'ın hemen sonrasında Mısır meselesi, onların yardımı ile halledildi. Rusya ve Hünkâr İskelesi meselesi ve boğazların durumu çözümlendi. Ordu ve eğitim alanında batı örneklerine göre çalışmalar yapıldı.
- Tanzimat Fermanı, halk iradesiyle değil, padişahın tek taraflı iradesiyle ortaya çıkmıştı. Bu nedenle halk tarafından tam olarak anlaşılamadı. Ancak bu dönemde ilk Osmanlı aydın kadrosu yetişti.
DEVAM EDECEK