güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Peygamberler Tarihi

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Rahibeler için Manastır Kurumunun Kurulması

Buddha daha sonraki öğretmenlik hayatı süresinde Vaishali’de (Tib. Yangs-pa-can) teyzesi Mahaprajapati’nin (Tib. sKye-dgu’i bdag-mo chen-mo) ricası doğrultusunda rahibeler için bir topluluk oluşturdu. Başlarda böyle bir oluşum için isteksizdi, ancak daha sonra eğer rahibeler için rahiplerden daha fazla sayıda yemin düzenlerse bunun olabileceğine karar verdi. Böyle yaparak Buddha, kadınların erkeklerden daha disiplinsiz olduğunu ve daha fazla yeminden sorumlu olduklarında daha iyi eğitileceklerini kastetmiyordu. Tersine, kadınlardan oluşan bir topluluk kurarsa, bunun kötü şöhrete yol açacağından ve öğretilerinin vaktinden önce sona ereceğinden korkuyordu. Buddha, her şeyden önce toplumun saygısını yitirmekten kaçınıyordu ve rahibelerin oluşturacağı topluluk da her şeyden önce ahlaksız davranışların yaratacağı her türlü şüpheden arınmış olmalıydı.

Buna rağmen Buddha, genel olarak kurallar oluşturmakta isteksizdi ve daha az önemli olanların, gereksiz görüldüğünde kaldırılmalarını destekliyordu. Bu tutumu iki hakikatin dinamiğini gösterir – en derindeki hakikat ve buna rağmen yerel âdetlerle uyumlu olan geleneksel göreceli hakikate saygı. En derindeki hakikat uyarınca, rahibeler topluluğunun oluşturulmasında hiçbir sakınca yoktu; ancak sıradan insanların Budist öğretileri hakir görmesini önlemek için rahibelere daha fazla disiplin kuralı getirildi. En derindeki hakikatte, toplumun ne söylediği önemli olmasa da, geleneksel göreceli hakikat yine de Budist topluluk için toplumun saygı ve güvenine layık olmak açısından önemliydi. Bu nedenle, modern zamanlarda ve toplumlarda rahibelere ve genel anlamda kadınlara veya Budist âdetleri takip eden azınlık gruplarına herhangi bir önyargı gösterilirse ve bu Budizm’e yönelik bir hakir görme halini alırsa, Buddha’nın örneği onlara dönemin kurallarına uygun hareket etmeleri açısından değişiklik yapabileceklerini söyler.

Ne de olsa, hoşgörü ve şefkat Buddha’nın öğretilerinin anafikridir. Örneğin Buddha daha önce diğer dini toplulukları destekleyen yeni öğrencilerinin bu grupları desteklemeye devam etmesini teşvik etmiştir. Budist topluluk içinde de, tüm bireylerin birbirlerini gözetmesini istemiştir. Eğer bir rahip hastalanırsa, diğer rahipler ona bakmalıdır; zira hepsi Budist ailenin birer üyesidir. Bu ruhban olmayan Budistler için de oldukça önemli bir ahlaki kuraldır.

Buddha’nın Öğretici Yöntemi

Buddha hem yaşam biçimi hem de sözleriyle insanlara öğretmiştir. İkincisi için gruplara veya şahıslara dair olmak üzere iki yöntem izlemiştir. Öğretilerini gruplarla paylaşırken sıklıkla dinleyenlerin sonra daha iyi hatırlayabilmesi için her hususu farklı sözcüklerle tekrarlayarak bir söylev şeklinde açıklamayı tercih etmiştir. Ancak kişisel direktif veriyorsa ki bu sıklıkla kendinin ve rahiplerinin davet edildiği bir evde öğle yemeği sonrası olurdu, Buddha daha değişik bir yöntem izlerdi. Dinleyenin görüşüne meydan okumadan ve karşı çıkmadan kişinin bakış açısını izleyerek ona sorular sorar ve dinleyenin fikirlerini netleştirmesini sağlardı. Bu sayede Buddha o kişinin kendi konumunu geliştirmesine ve yavaş yavaş hakikat hakkında daha derin bir kavrayışa ulaşmasına rehberlik ederdi. Buna bir örnek; Buddha’nın rahip Brahmin kastının gururlu bir üyesini asıl üstünlüğün içinde doğulan kasttan değil, kişinin kendi iyi özelliklerini geliştirmesinden kaynaklandığını anlamaya yöneltmesidir.

Bir diğer örnek de ölen bebeğini Buddha’ya getirerek ona çocuğunu hayata döndürmesi için yalvaran acılı annenin hikâyesidir. Buddha kadından kendisine ölümün hiç ziyaret etmediği bir evden bir hardal tohumu bulup getirmesini ister ve eğer getirirse ne yapabileceğine bakacağına söz verir. Kadın kapı kapı dolaşsa da hiç kimsenin ölmediği bir ev bulamaz. Yavaş yavaş, herkesin bir gün öleceğinin farkına varan kadının bu sayede çocuğunun törenle yakılmasına biraz daha iç huzuru duyarak katlanabildiği söylenir.

Buddha’nın öğretme yöntemi bizlere birebir sorunlarla karşılaştığımızda insanlara yardım edebilmemiz için en iyi yöntemin doğrudan çatışma ve yüzleştirme içermeyen yollar olduğunu gösterir. En etkilisi, onlara kendilerince düşünüp karar verebilmeleri için yardım etmektir. Ancak, öğretileri öğrenmek isteyen insanlar için net ve açık bir şekilde açıklama yapmalıyız.

Buddha’ya Karşı Kurulan Komplolar ve Bölünmeler

Buddha’nın ölümünden yedi yıl önce, kıskanç kuzeni Devadatta (Tib. Lhas-byin), onun yerine geçerek topluluğun başı olmak için bir komplo kurdu. Benzer şekilde, Magadha’yı yöneten Kral Bimbisara’nın oğlu Prens Ajatashatru (Tib. Ma-skyes dgra) da babasını devirmek için entrika çeviriyordu. Böylece ikisi birlikte hareket ettiler. Ajatashatru, Bimbisara’yı öldürmek için bir girişimde bulundu ve netice olarak kral, oğlu lehine tahttan çekildi. Ajatashastru’nun başarısını gören Devadatta ondan Buddha’ya suikastte bulunmasını istedi; ancak Buddha’yı öldürmek için yapılan tüm girişimler başarısız oldu.

Devadatta daha sonra kuzeninden daha “kutsal” olduğunu iddia ederek rahipleri Buddha’dan uzaklaştırmak istedi ve bu sayede daha sert disiplin kurallarını uygulamaya koydu. Milattan sonra dördüncü yüzyılda Theravada ustası Buddhaghosa’nın yazdığı Arınma Yolu’na (Pali: Visuddhimagga) göre Devadatta’nın rahipler için önerileri şunlardı:

  • Paçavra ve bez parçalarıyla dikilen giysiler giymek,
  • Yalnızca üç parça giymek,
  • Sadaka ile yaşamak ve yemek davetlerini kabul etmemek,
  • Sadaka için hiçbir evi atlamamak,
  • Bir seferde ne kadar sadaka topladıysa onları yemek,
  • Yalnız kendi sadaka tasından yemek yemek,
  • Diğer yemekleri reddetmek,
  • Yalnızca ormanda yaşamak,
  • Ağaçların altında yaşamak,
  • Evlerde değil, açık alanda yaşamak,
  • Genellikle ölülerin yakıldığı yerlerde kalmak,
  • Bir yerden diğerine giderken, nereyi bulursa orada kalmaktan devamlı memnun olmak,
  • Her zaman oturur pozisyonda uyumak ve uzanarak uyumamak.

Buddha, bu ek disiplin kurallarını rahipler izlemek isterlerse yapabileceklerini; ancak kimsenin buna zorunlu olmadığını söyledi. Buna rağmen bir grup rahip, Devadatta’yı izlemeyi tercih ederek Buddha’nın topluluğundan ayrıldı ve kendi topluluklarını oluşturdu.

Theravada okulunda, Devadatta’nın koyduğu ek disiplin kurallarına “gözetilen pratiklerin on üç kolu” (Pali: dhutanga) adı verilir. Örneğin bugün Tayland’da hâlâ bulunan orman keşişliği okulu, bu uygulamadan türemiş görünmektedir. Buddha’nın öğrencisi Mahakashyapa (Tib. ‘Od-bsrung chen-po) bu daha katı disiplini takip eden en ünlü uygulayıcılardan biriydi. Bu tarz disiplin uygulamalarının çoğu Hindu geleneğindeki gezgin kutsal kişilerce (San. sadhu) de gözetilmiştir. Uygulamaları Buddha’nın zamanda da varolan ruhaniliğin peşindeki gezgin dilencilik geleneğinin devamı gibi görünmektedir.

Mahayana okullarının da gözetilen pratiklerin on iki hususunu (Tib. sbyangs-pa’i yon-tan, San. dhutaguna) içeren benzer bir listesi vardır. Bu liste “sadaka için hiçbir evi atlamamak” kuralını dışarıda bırakarak “çöpe atılan giysileri giymek” kuralını ekler ve “sadaka ile yaşamak” ile “yalnız kendi sadaka tasından yemek yemek” kuralını tek bir kural sayar. Bu disiplin daha sonraları Hint geleneği içindenin hem Hinduizm hem de Mahayana Budizmi’nden büyük hünerlere vakıf olmuş tantrik uygulayıcılar (Tib. grub-thob chen-po, San. mahasiddha) tarafından da takip edilmiştir.

O halde, oluşturulan bir Budist gelenekten ayrılarak bir başkasını oluşturmak, – diyelim modern terimler kullanırsak; ayrı bir Dharma merkezi kurmak – bir sorun değildi. Bunu yapmak, kendi içinde, beş utanç verici suçtan (Tib. mtshams-med lnga) biri sayılan “manastır kurumu içinde hizipçilik” yaratmak anlamına gelmiyordu. Ancak Devadatta bu tarz bir bölünme yaratarak suç işlemiş oldu; çünkü koparak ona katılan grup, Buddha’nın manastır topluluğuna karşı aşırı kötü niyetlerini muhafaza ederek ağır şekilde tenkide devam etti. Bazı kaynaklara göre bu bölünmenin kötü niyeti birkaç yüzyıl boyunca devam etti.

[Beş utanç verici suçun bir listesi için bakınız: 

 Bu bölünmenin aktarılışı, Buddha’nın sıradışı biçimde hoşgörülü ve köktendincilikten uzak duruşunu gösterir. Eğer takipçileri kendi oluşturduğundan daha katı bir disiplin kodu benimsemek istediyse bunu kabul ederdi ve eğer böyle bir istekleri yoksa bunu da kabul ederdi. Hiçkimse Buddha’nın öğrettiklerini uygulamak zorunda değildi. Bir rahip veya rahibenin, manastırdan ayrılmak istemesi de makbuldü. Ancak son derece yıkıcı olan şey; Budist topluluğu, özellikle de manastır topluluğunu ikiye veya daha fazla gruba bölerek, birinin bir diğerine karşı kötü niyet beslemesi ve diğerine zarar vererek itibarını düşürmeye çalışmasıdır. Bu çatışan gruplardan birine sonradan katılmak ve diğeri için yürüttükleri nefret kampanyasına dâhil olmak bile fazlasıyla zarar vericidir. Ancak eğer gruplardan biri yıkıcı ve zarar verici eylemlerde bulunuyor ve zarar verici kurallar uyguluyorsa, o halde insanları bu gruba katılmanın tehlikeleri hakkında uyarmak üzere de şefkat duymak gerekir. Ama bunu yaparken kişinin niyetinin asla öfke, nefret ve intikam istenciyle karışmamış olması gerekir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.