Rüştiyeler, ortaokul seviyesine çıkarılan okullardı. Müslüman ve Hristiyan çocukların bir arada okuduğu bu okullarda dil bilgisi, Türkçe, hat(yazı), ahlak, tarih, coğrafya, aritmetik, Farsça ve nahiv (sentaks-cümle yapısı) dersleri okutuluyordu. Osmanlılarda bütün eğitim kurumları şeyhülislama bağlıydı. Tanzimat’tan sonra okulların şeyhülislama bağlılığı sona erdi.
Osmanlı Devleti’nde medreseler çok yaygındır. Başta Bursa, Edirne ve İstanbul olmak üzere birçok şehirde medreseler açılmıştır. Bu medreseler sadece padişahlar tarafından değil vakıf yoluyla bazı devlet adamları ve zengin kişiler tarafından kurulmuştur.
Osmanlı Devleti’nde orta ve yüksek öğretim, medrese bünyesinde idi. Medrese ders verilen yer anlamına gelmektedir. Medresenin görevi dini eğitim veren müftü, kadı, müderris, doktor, astronom, matematikçi ve dini bilginleri başta olmak üzere Osmanlı aydınlarını yetiştirmektir.İlk Osmanlı Medresesi; Orhan Bey zamanında İznik’te açılmıştır (1331).
Buraya atanan ilk müderris ise Davud-u Kayseri’dir. Osmanlı başkenti olan Bursa’da Manastır Medresesi, Yıldırım Bayazıt Medresesi, Mehmet Çelebi zamanında Yeşil Medrese, II. Murat zamanında Muradiye Medresesi kuruldu. Edirne’deki Üç Şerefeli Medrese, Kadızade-i Rumi ve Alaeddin Tusi gibi ünlü bilginlerin ders verdiği bilim kuruluşları idi.
İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı sahn-ı Seman Medresesi zamanın en mükemmel bilim yuvası haline geldi. Bu medresede Ali Kuşçu gibi İslam dünyasının ünlü hocaları ders verdi. Sahn-ı Seman Medresesi aynı zamanda bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin de temelini oluşturmuştur.
Osmanlı medreseleri, Kanuni Sultan Süleyman zamanında kurulan Süleymaniye Medresesi ile zirveye ulaştı. Burada matematik, tıp, hadis ve ilahiyat gibi alanlarda öğretim yapılırdı. Kanuni döneminde; Fatih döneminde açılan medreseler de örnek alınarak Osmanlı medreselerinin hariç, dahil ve sahn-ı olmak üzere sistemleştirdiğini görüyoruz.
İlkokul düzeyindeki hariç derslerini veren öğrenci isterse ortaokul seviyesindeki dahil derslerine devam ederdi. Öğrenci dahil medreselerini bitirdikten sonra sahn-ı medresesindeki eğitimini sürdürürdü. Sahn-ı talebesi, danişment veya softa(suhte) ismiyle öğrenim görür, buralardan icazetname denilen diploma ile mezun olurdu.
Müderrisler öğretim yaptıkları medresenin seviyesine göre maaş alırlardı. İsterlerse en küçük müderrislik olan yirmi veya yirmi beş akçeli müderrisliklerden birine tayin olup ders okutabilirlerdi.
Medreselerde ders veren hocaya müderris, yardımcısına da muid denirdi, Osmanlı medreselerinde öğretim parasızdı. Her türlü masraflar, vakıflar aracılığıyla karşılanırdı. Buradan mezun olanlar, ilmiye sınıfına (kadı, müftü, müderris) dahil olurdu.
Bazı Osmanlı medreseleri, öğretim alanlarına göre ihtisaslaşmışlardı. Darüttıp Medresesi tıp alanında, Darülhendese matematik alanında, Darülkurra Kur’an okuma alanında ve Darülhadis hadis alanında uzmanlaşmışlardır. Bunların yanında seyrek olarak darülfen veya darülsanat medreseleri de görülebilmiştir.
Osmanlı medreselerinde okutulan dersler; Kur’an, hadis, fıkıh (İslam hukuku), kelam (İslam felsefesi), tefsir (Kur’an açıklaması), siyer(Hz. Muhammed’in hayatı) ile pozitif bilimler(kimya, matematik, tıp, tarih, tarih, coğrafya, felsefe ve astronomi)’dir.
Bu eğitim sistemi devlet sona yaklaştıkça bir başka deyişle devletin son zamanlarına gelinmeye başlandığında bozulmaya başlamış ve zamanla yozlaşmıştır. Bu bozulmanın sebeplerine baktığımızda şunları söyleyebiliriz.Devam edecek…