Kısacası İslam devletlerinde İslam devleti yöneticileri çoğunlukla İslam dininin istediği ölçüde adil olmaya adaletli olmaya haksızlığa uğrayanların yanında haksızlıkla mücadele etmeye yönelmişler ve İslam devletinin vatandaşın esirgeyicisi koruyucusu olduğunu İslam bireylerin beyinlerine yerleştirmeye özen göstermişlerdir. Hatta bu çabalayış Türkiye Cumhuriyeti ve çağdaş İslam devletlerinin pek çoğunda da görülebilmiştir. Ne var ki son dönem İslam toplumlarında artık devletlerinin kendilerinin uğradığı haksızlık karşısında kendilerini koruyacağı uğradığı haksızlığı gidereceği fikri yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlamıştır düşüncesindeyim.
Çünkü bugünün dünyasında pek çok İslam devletinde devlet kendi vatandaşını katleder devlet kendi vatandaşına zulüm eder haksızlık yapar duruma gelmiştir. Ne tuhaftır ki İslam devletleri içerisinde devletin vatandaşın koruyucusu hamisi olduğunu vatandaşın uğradığı haksızlığı gidermede tek dayanağı olduğu fikrini en kuvvetle taşıyan ülkemiz halkının kafasında bile tereddütler doğurabilecek hükümet icraatları bizde de görülmeye başlamıştır. Nitekim bunun tipik örneği yanılmıyorsam geçmişte meclisimizde çıkarılan kaçak elektrik kayıp elektrik ücretlerinin abonelerden alınmasını itirazsız hale getirmiş olan bir kanun söz konusu olmuştur. Ülkemizde önceki dönemden başlayarak yakın döneme kadar kayıp kaçak bedeli adıyla vatandaştan yani aboneden kullandığı elektrik bedeline varan miktarda bir ücret alınmakta idi. Üst mahkemelere yapılan müracaatta bunun haksızlığı ortaya konup kesilen bu paraların geriye alınması olanağı sağlayan bir karar ortaya çıkarılmıştır.
Ancak yöneticilerimiz hükümetimiz vatandaşın bu kayıp kaçak bedeli alınması nedeniyle uğradığı haksızlığı giderecek bu yargı hükmünü uygulamadan kaldırmak için geçmişte sözünü ettiğim kanunu çıkarmaları benim düşünceme göre haksızlığın devamını sağlamak vatandaşın haksızlığa uğramasının devlet eliyle devam etmesini temin etmekten başka bir şey olmadı düşüncesindeyim. Çünkü vatandaş bu kanunla artık kanun karşısında bile hak arama hakkından yoksun bırakıldı. Bu şekilde hükümet meclis haliyle iktidar İslam bireylerin çoğunlukta olduğu biz vatandaşlarını kullanmadığı cereyanın başkalarının kullandığı elektrik cereyanının parasını ebediyen ödemeye itirazsız ödemeye mahkum etmiş oldular düşüncesindeyim. Oysa yukarıda belirttiğim gibi bizlerin kafasında İslam devletleri İslam devlet yöneticileri uğradığı haksızlıklara karşı korur düşüncesi mevcuttu. Bu nedenle bu uygulama bizlerin bu düşüncesini ortadan kaldırma durumuna geldi. Yani artık bizler İslam devletlerinde devlet hükümet yöneticiler uğradığımız haksızlıkları giderir demek durumundan uzak kalmak durumuyla karşı karşıya bulunmaktayız. Çünkü sözünü ettiğim kanun ve benzeri icraatlar bizleri İslam devletleri hakkında tarihten gelen bu düşünceden mahrum etti.
Günümüz şartlarında İslam devletlerinde ve Sovyetler birliğinin dağılışından sonra bağımsızlık kazanan Türk devletlerinde yaşanan olaylara baktığımızda devlet yöneticilerinin tam manasıyla halkını koruyup devletin her yönüyle İslam anlayışına göre halkını yönettiğini devletin her vatandaşına aynı adillikle yaklaştığını dertlerini gidermeye çalıştığını yahut giderdiğini söylemek bence oldukça zordur. Devlet yönetimindeki icraatların oluşmasına baktığımızda tebaaların bir kısmının sözüne ettiğimiz devletlerde iş başına geçmelerinde bile haksızlıklar usulsüzlükler olduğunun dile getirildiğini görebilmekteyiz. Türk ve Türk İslam devletlerinde çıkarılan kanunların uygulanan kanun hükümlerinin tebaalarına aynı eşitlikle yaklaşıp uygulanmadığını dile getirenlerin de mevcut olduğunu ulusal medyalarda dile getirildiğini görmekteyiz. Türk ve Türk İslam devletlerinde iktidar ve muhalefet diye yöneticilerin ve yönetim adaylarının da ikiye ayrılması Türk ve İslam tebaanın artık devletlerine hiç değilse yönetimdeki yöneticilerinin kendilerini gereği gibi koruyup kollayacaklarına inanmadıklarının somut ispatı olarak değerlendirmek mümkündür düşüncesindeyim.
Hele halk arasında devlet için daha doğrusu devleti yöneten yöneticiler hakkında dile getirilen “devlet vatandaşlarının bazılarına analık bazılarına babalık yapmaktadır” düşüncesinin vatandaşlar arasında dile getirilmesi de İslam tebaanın artık devletine Hz. Ömer zamanında olduğu kadar güvenmediğinin dile getirilmesi olarak düşünmek mümkündür.
Kısacası günümüz dünyasında Türk ve İslam devletlerindeki halk kitleleri, vatandaşları devletlerinin kendilerini yeteri kadar koruyup kollayacağına inanmadıklarını, bu yüzden İslam vatandaşların devletin hukuk organlarına hatta kolluk ve güvenlik kuvvetlerinin kendilerinin müracaatı halinde herkese aynı eşitlikle yaklaşmadığını uygulamalarda bulunmadığını dile getiren haberlerin ulusal ve yerel medyada ifade bulduğunu söylemenin de mümkün olabileceğini görebilmekteyiz. Kısacası İslam bireylerin günümüz anlayışıyla laik bireylerin devletin İslam’ın anlayışına göre haksızlıkları giderip devletin vatandaşlarını eşit bir şekilde koruyup kollayacağı şeklindeki anlayışları, düşüncesi ortadan kalkmış gözükmektedir.
Sonuç olarak günümüz devlet anlayışında İslami anlayış gereği devlet toplumda haksızlıkları giderici, vatandaşlar arasındaki eşitliği sağlayıp vatandaşa aynı eşitlikle davrandığı fikri oldukça zayıflamış gözükmektedir. Bu yüzdendir ki Türk ve İslam devletlerinde iç huzursuzluklar hatta bazı devletlerde iç çatışmalar görülebilmektedir düşüncesindeyim.