II. Mahmud devrinin Osmanlı tarihi açısından çok önemli bir devir olduğunu kesinlikle vurgulamak isterim çünkü II. Mahmud devrine gelene kadar Osmanlı sultanları hem halife hem sultan olmak durumunda olduklarından teokratik ve monarşik bir yönetimin temsilcisi baş yöneticisi olmak durumundadırlar. Bu nedenledir ki II. Mahmud devrine gelene kadar Osmanlı yönetim sistemi bugünkü tabirle söylemek gerekirse tam bir tek adam yönetimidir. Kuruluşundan itibaren gelişen bu tek adam yönetimi oluşturduğu sistem ve kuruluşlarıyla tekamül ederek gelişmiş, vatandaşın yani bireyin devlet yönetimine katılması hiçbir zaman gerçekleşememiştir. Bu nedenle bu yönetim sisteminde vatandaş kul, sultan her şeyin sahibi hatta kulların bile malıyla mülküyle sahibi konumundadır. Baştaki sultan yaptığı icraatlardan dolayı sadece Allah’a karşı sorumludur. Ne var ki Sultan Mahmud döneminde Sultan Mahmud iş başına geçtiğinde yerini kuvvetlendirdikten sonra devlet sistemini adeta yeni baştan değiştirmiş yönetimin her şeyi olan sultanın yanında yönetimde söz sahibi olan kabine denilen bir hükümet şeklinde yürütme organı da tahsis etmiştir. Sadece yönetim şeklinde değil devletin eğitim sitemimde ordu sistemine, maliye ve güvenlik sisteminde de yenilikler ve değişiklikler yapmış Osmanlı devletinin yönetim şeklini bir oranda ülkemizdeki başkanlık sistemi, ülkemizdeki Cumhur reisi sistemi denilen her şeyin Osmanlı dönemine benzer bir şekilde tek adam rejimine benzer hale getirilmesinden önce mevcut olan hükümet sistemiyle yönetime benzer bir sistemin kurucusu olmuştur. Sultan Mahmud bununla da kalmamış kuruluşundan Mahmud devrine kadar ülkenin ordu sistemini oluşturan kapıkulu ocakları eyalet askerleri şeklinde iki ana bölüme ayrılmış olarak uygulama bulan ücretli askerlik sistemini de kaldırmış. Bunun yerine de vatandaşın vatani görev yaptığı askerlik sistemini getirmiştir. Yani sultanın ve hanedanın askeri ve ordusu olan orduyu vatani göreve dayanması sebebiyle milletin askeri ve ordusu olma durumunu gösteren bir ordu sistemini oluşturmuştur. Bu nedenledir ki sulatan Mahmud devriyle başlayan Osmanlı yönetimi şeklinde devam edip Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti döneminde de devam eden eğitim sisteminin, askeri sistemin, kabine sisteminin devam etmesi nedeniyle Mustafa Kemal’in yenilik ve inkılaplarını Mahmud devrinden başlayarak yeni bir yönetim sistemi oluşturduğunu söyleyebiliriz düşüncesindeyim. Bu nedenledir ki Cumhur reisi sistemini getiren kesimlerin Mahmud döneminden başlayıp bu döneme kadar gelen bütün sistemleri değiştirmelerini Mahmud öncesi döneme benzer bir yönetim arzulamalarına dayandırmak mümkündür düşüncesindeyim. Bir başka değişle Mahmud döneminden başlayıp cumhurbaşkanlığı rejimine geçen dönemde sergilenmiş her türlü yaşamı ve sistemi ortadan kaldırmadan tekrar Osmanlı dönemindeki gibi tek adam yönetimine dönmenin imkansız olduğunun bilinciyle söz konusu döneme özlemi olanlar 2. Mahmut ve cumhurbaşkanlığı sistemi dönemleri arasındaki bütün sistem ve uygulamaları bilinçli olarak ya tahrip etmişler ya değiştirmiş ve ortadan kaldırmışlardır diye düşünmekteyim. Bu nedenledir ki gerek Osmanlı devri gerek cumhuriyet devrini tam manasıyla kavrayabilmek için 2. Mahmut devrini ve onu yaptığı ıslahatları çok iyi tanımanın önemli olduğunu düşünmekteyim. Bu amaçla tarih sayfalarında II. Mahmud devrini irdelemek istediğimizde karşımıza şu bilgilerin çıktığını görürüz:
II. Mahmud’un Islahat Hakkındaki Düşünceleri ve Sened-i İttifak
Osmanlı Hanedanında reformun ve yenileşmenin ilk işaretleri, XVII. yüzyılın başlarından itibaren Sultan III. Ahmed (1703-1730) dönem 12 reform ve yenileşme hareketini dikkatlice izlersek daha başlangıcından itibaren, askeri meseleler üzerinde önemle durulduğunu görürüz. Hatırlamak gerekir ki Osmanlı devleti her şeyden önce bir askeri devletti ve askeri işleri diğer tüm girişimlerin temeli olarak kabul ediyordu. Bunun yanında, kendi silah ve savunma araç-gereçlerini geliştirmiş olan Avrupa ülkeleri de askeri alanda açık bir şekilde Osmanlının önüne geçmişlerdi. Bu olay, Osmanlı Ordusunun girdiği savaşlarda yenilgiye uğramasıyla açık bir şekilde ortaya çıkmıştı. Ayrıca Osmanlı Devleti kendisine karşı kurulmuş ittifaklara ve yabancıların heveslerine karşı durabilmek için ordusunu ıslah edip güçlendirmek zorundaydı.
19. yüzyıla III. Selim’in reform çabalarının bir ayaklanma sonunda başarısızlığa uğramasıyla giren Osmanlı iktidarının başına gelen II. Mahmud (1808- 1839), selefinin “yenilik” ve “değişim” çabalarını sürdürmekte kararlıydı ve bunu toplumun bütün alanlarına yaymaktan başka çare görmüyordu. Bu sebeple II. Mahmud yenilik çabalarını askeri, idari, siyasi, sosyal, kültürel, eğitim, ekonomik ve sağlık alanlarının bütününe yaymaya çalıştı ve adeta her alanda toptan “değişim” hareketini başlatmış oldu (Dursun,1999:584). II. Mahmud, III. Selim’ in niyetlendiği, fakat uygulamaya geçiremediği askerlik dışındaki alanlarda da ıslahatçılığa girişmişti. Devam edecek…