SON DAKİKA
Hava Durumu

GEÇMİŞ DÖNEMLERDEKİ TÜRK DEVLET YÖNETİM SİSTEMLERİ HAKKINDA HATIRLAMALAR

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48

Son büyük ümmetçi bir imparatorluk olan Osmanlı imparatorluğu döneminde devletin rejimi mutlaki monarşik feodal ve federal bir yapı olmak yanında teokratik bir devlet rejimi olma durumuna gelmiştir. Çünkü Osmanlı padişahı Osmanlı imparatorluğunu iki hak ve sıfatla yönetmektedir. Devletin siyasi yöneticisi olarak devlet başkanı olarak padişah olurken devletin hatta yeryüzündeki sünni İslamların din başkanı olurken halife sıfatına da haiz olmaktadır.

Ancak Osmanlı padişahları padişah olma haklarını hanedan bireyi olmaktan alırken halife olma hakkını da maiyetlerinin biat denilen el öpme suretiyle gerçekleştirdikleri şekli seçimden almaktadırlar. Fakat bu iki görevde hiçbir zaman seçimle olmadığından tebasının  bu yönetim rejiminde hiçbir zaman söz hakkı olmamıştır.

Bu durum Osmanlı da birinci meşrutiyetin özellikle ikinci meşrutiyetin ilanı ve anayasaların kabulüne kadar sürmüş Türk devletleri ve toplumların da görülen tek adam yönetimi ancak 1908 lere kadar kesintisiz sürmüştür.

Bu tarihte oluşturulan Osmanlı anayasası ve meclisi mebusanı tek adam olan aynı zamanda hem Osmanlı halifesi hem sultanı olan padişahların yetkililerini biraz sınırlamıştır. Getirdiği seçimlerle halka sınırlı da olsa söz sahibi olabilme imkanı veren bu durum ancak Osmanlı'nın sona ermesi Türkiye Cumhuriyetinin temel kuruluşu olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920 de oluşturulup millet adına milletin ve oluşturulacak Türkiye Cumhuriyetinin yönetimine el koymasıyla durum değiştirilebilmiştir.

O tarihten günümüze kadar Türk milletinin adına seçimlerle ondan aldığı vekaletle onun adına ülke yönetimi bu meclis tarafından gerçekleştirilmiş halkımız kendi yönteminde söz sahibi olabilme hakkına kavuşturulmuştur. Devletimizin kurucusu Cumhuriyet rejimini bize kazandıran Ulu Önder Mustafa Kemal Türk milletini kendi kaderini tahin eden kendi yöneticilerini belirliyerek kendi kendini yönetme hakkını, elde edebilen bir Türk Milleti yaratırken bu icrattlerinin kalıcı olabilmesi için gerekli yenilikleri yapmaktan da sarfı nazar etmemiştir. Nitekim ülkemize medeni hukuku yerleştiren kadın erkek eşitliğini getiren tek eşle evliliği yerleştiren Mustafa Kemal tevhidi tedrisat kanunu ile eğitimi milli eğitim bakanlığı bünyesinde tek elde toplamış bugün kullandığımız yeni alfabeyi ugulamaya sokarak Türkçeyi resmi devlet dili yaparak, milletimizin ulusallık ve milliliğini kabul ve oturtmaya yönelmiştir. Kadınlara seçme seçilme hakkı verirken, ümmetçi zihniyetin hali ile Osmanlının kadını hakir gören ikinci sınıf vatandaş gören anlayışına son vermiştir. Yaptığı anayasa değişikliği ile daha önceden gerçekleştirdiği halifeliği kaldırma icraatına olarak, laikliği kuvvetleştiren icraatlarına devam etmiş koyduğu bazı ilkelerin yanın da oluşturduğu Cumhuriyet Halk Partisi ile ve diğer partiler ile ülkemizde çok partili demokrasiyi geliştirmeye oturmaya çalışmıştır. Bütün bunlar olurken Türk halkının önemli bir kısmı eline geçirdiği kendi kendine yönetme hakkını yönetimde söz sahibi olabilme hakkını koruyup sahip çıkarken bir kısım Türk halkının eski alışkanlıkları uyarınca eski dönemden beri yaşadıkları tek adam yönetimlerine benzer yönetimler arzusu ile isyan etmişlerse de şehyt sahit isyanı şeyh rıza isyanı, Tunceli isyanı Ağrı isyanı gibi Kubilay olayı gibi olaylarla toplumu ve devleti eskiye  yani, tek adam yönetimine, döndürmeye çalışmışlardır. Bu tür kişiler bununla da kalmamışlar. Mustafa Kemale düzenledikleri suikastlarla onu ortadan kaldırıp tek adam yönetimine dönüş yolunda hedeflerine varmayı amaçlamışlardır. Gerek Ulu Önderin çalışmaları gerek ise Türk toplumunun demokrasiye sahip çıkması parlementer seçime sahip çıkması tek adam yönetimine taraftarlarına sindirmiş hatta yer altına inerek gizli gizli çalışmaya yöneltmiştir. Mustafa Kemal yarattığı Cumhuriyet sistemini laik parlementer sistemi yaşatmanın sağlam bekçilere emanet edilmesiyle söz konusu olabileceğini gördüğünden bütün bu eserlerini özellikle Cumhuriyetin ve devletin bağımsızlığı ,nı koruma görevini Türk ordusuna Türk gençliğine emanet etmiş bu görevi onlara havale etmiştir. Tabi onları yetiştirmeyi de Türk öğretmenine Türk eğitimcisine ve Türk subayına vermeyi de önemle bırakmıştır. Bu iki kitle kadar olmasa da Cumhuriyetin korunmasında Atatürk’ün partisi olarak bilinen Cumhuriyet Halk Partisi de görev sahibi olarak kabul edilmiştir. Ne var ki Atatürk’ün bize emanet ettiği parlameter Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yürütme ve yargıda etkin rol oynayacağı laik parlementer rejim sık sık tehlikeler ile karşılaşmış ülkemiz yaşadığı ihtilaller ile siyasi tuhaf icraatler  ile bu rejimden sapmalar da yaşayabilmiştir. Darbeler dönemi olsun bazı mecliste çoğunluğa sahip parti iktidarları döneminde tek adam yönetimini yahut parti baskısı yönetimleri diyebileceğimiz yönetimleri yaşadığı dönemlerde olmuştur. Ancak öyle yada böyle Mustafa Kemal’in oluşturduğu Parlementer Cumhuriyet rejimi bugün söz konusu olması durumu olan Cumhurbaşkanlığı rejimine gelene kadar parlementer rejim ana sistem olarak değiştirilme durumuyla karşı karşıya kalmamıştır. Yani milletimiz, 1920’den  bugüne kadar kendini yönetme hakkını hiçbir kimseye Anayasa dahilinde devretmemiş geçici durumlar dışında tek adam yönetimi ülkemizde söz konusu olmamıştır.

Geçirdiğimiz bu seçim sonuçları ortaya koymuştur ki milletimiz parlamenter sistemi kendi arzusuyla terk edip adı cumhurbaşkanlığı rejimi bile olsa yürütmenin tek bir adamda toplandığı bir rejimi istediğini ortaya koymuştur. Milletimiz bu sonuçlarla cumhuriyetin kuruluşundan bu yana gizli gizli çalışarak padişahlık ve halifelik dönemlerindeki sistemin benzeri bir sistemi arzulayanların teşviki yönlendirmesi uyarınca bugünkü tek adam yönetimi demek olan Cumhurbaşkanlık rejimi sistemini kabule yönlendirilmiş, hazırlandırılmış olmalıdır düşüncesindeyim. Milletimizin tek adam yönetimine arzusu o kadar şiddetli olmalıdır ki %50 nin üzerinde bir kabul oyuyla daha teşkilatı bile belirlenmemiş, kuruluşları tespit edilmemiş, birimleri tespit edilmemiş cumhurbaşkanlığı rejimi sistemini sadece tek adam olmasını istediği adamın şahsi özelliklerine güvenerek kabul etmekte tereddüt etmemiştir. Milletimizin bu arzusu belkide dünya üzerinde hiçbir toplumda görülmeyen bir arzu, bir istektir. Çünkü dünya toplumlarının hiç birinde mutlaki rejimlerden, teokratik rejimlerden verdiği mücadelelerle kurtulan hiçbir millet tekrar gönüllü olarak kendi isteğiyle tek adam yönetimine geçmemiş, devletin bütün yürütme  yetkilerini, hatta dolaylı olarak yasama ve yargı yetkilerini tekrar tek bir adama verip onu başına yönetici yapmamıştır. Dünya üzerinde böyle bir icraatı başarmış görünen milletimize adı Cumhurbaşkanlığı rejimi bile olsa görünüşte tek adam yönetimini hatırlatan görüntüleyen Cumhurbaşkanlığı rejiminin milletimize hayırlı olmasını, milletimizin arzuladığı bu rejimde mutlu ve huzur içinde yaşamasını umut ediyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.