Ruhi Naci Sağdıç hatıralarının bir yerinde şöyle diyor:
«Artık durmak olmazdı. Ayvalık takasına mensup Akçay sahil Müfreze kumandanına Niyazi Mahir ile ikimiz birer senet verdik. İki mavzer alıp cepheye koştuk. Ayvalık’a bir saat mesafedeki Kerem köyünde Hamdi Beyi bulduk.
Civar köylüler bölük bölük silahlanmış gelip iltihak ediyordu. »
Hamdi Bey bu iki genci sıcak bir ilgi ile karşıladı. Ve sordu:
—«Bölüğünüz nerede?»
İşte bunu düşünmemişlerdi. Koca Edremit'ten iki kişi sallana sahana cepheye gidilmezdi elbet..
Hamdi Bey ikisini de severdi:
— «Haydi çocuklar.» dedi. «Vakit geçirmeden Edremit'e dönün. Zemin hazırlayın. Ben de önümüzdeki Salı günü geleyim. Edremit'ten bölük değil, Tabur, hatta Alay çıkaralım. Olmaz mı?»
Hamdi Bey onlara Ali Bey ve cephe hakkında bilgi verdi.
—«Bu mıntıka Kumandanı Ali Bey yok mu şeker gibi adam. Tam komiteci.. Kendisi ile çok iyi anlaştık. Millî Kuvvetlerin teşkilâtı benim emrinde olacak. Askerî icaplara göre sevk ve idareyi bizzat o deruhte edecek. Düşmana karşı koyacağız. Yurdu çiğnetmeyeceğiz.»
Hamdi Bey, Ayvalık’ın yarım saat kuzeyinde Murat deli köyündeki Ali Bey karargâhına gitti. Ruhi ve Mahir Niyazi Beyler ise Edremit'e döndüler.
Herkes onlardan cepheye ve Ayvalık’a dair havadis soruyordu.
Onlar da:
—«Bölüğümüz olmadığından bizi kabul etmediler. Rezil olduk.» dedikten sonra o civar köylülerinin bölük bölük cepheye akın ettiklerini anlatıyorlardı.
Fabrikatör Seyit Bey bu haber üzerine fırın fırın ekmek yaptırıp kendi arabaları ile Cepheye sevk etmeye başladı.
Öte yandan, Dellaloğlu Hacı Mustafa ile Helvacı Koca Mehmet Efe:
—«Biz ne duruyoruz?» diye ayaklanmışlar.
Önlerine bütün Edremit'in davulunu zurnasını katmışlar, bir defter açıp sokak sokak gönüllü kaydetmeye başlamışlardı..
Edremit'te Hamdi Beyin arzu ettiği zemin hazırdı. Salı günü kasabanın ileri gelenleri İdman Yurduna çağırıldı. Denilen saatte Hamdi Bey yirmi beş kişilik bir süvari müfrezesi ile geldi.
Toplantı başladı.
Hamdi Bey omzunda filintayla gelmişti. Dürbünü göğsünde asılıydı. Çapraz fişekliği vardı. Bomba askısı belindeydi. Elinde gümüş saplı bir kamçı tutuyordu.
Parlak kara gözleri ve simsiyah sakalı ile Hamdi Beyin görünüşü emniyet verici idi.
Mıntıka Kumandanı Ali Bey’in tavsiye ve himayeleri altında olduğunu, Millî kuvvetlere resmî hüviyet sahiplerinin açıkça karışması uygun görülmediğinden savunma teşkilâtının millileştirilmesi lüzumunu anlattı.
—«Ali Bey’in hepinize selâmı var. Bu teşkilâta beni memur etti.»
Önce / gönüllü yazmak, asker toplamak gibi işlerle uğraşacak bir kumanda heyeti, sonra da bunların levazımı ile iaşesiyle ve geride kalan ailelerinin ihtiyaçları ile meşgul olacak bir iaşe heyeti seçmek gerektiğini ifade etti.
Meclis hayli kalabalıktı. Hazır bulunanlar içinde Dramalı Cemali Beyin başkanlığı altında Hidayet Efe, Hacı Kabakçı oğlu Mustafa Bey, Bahriye Emeklilerinden Avni Bey birinci heyete seçildi.
Seyvanlı Hacı İsmail Efendi’nin başkanlığında Hacı Eşref Efendi, Salih Reis Oğlu Hacı Kâzım Bey, Dellal oğlu Hacı Mustafa, Damat oğlu Hakkı Bey, Şeyhoğlu Emin Efendi ve daha bir kaç kişi ikinci heyeti meydana getirmiş oldular.
Genel Başkanlığa fabrikatör Seyit Bey, Genel Sekreterliğe de Ruhi Naci Bey getirildi.
Teşkilât işi bitince Seyit Bey atıldı:
«Her iş parayla döner. Bu işe de para lâzım. Yarın düşman gelince servetimizin hepsini elimizden alır.
Bizim ne hayrımız kalır? Şimdi kendi rızam ile servetimin yarısını bu işe tahsis ediyorum. İşe başlayabilmek için de beşyüz lira takdim ediyorum.» Devam edecek…