SON DAKİKA
Hava Durumu

ATATÜRK’Ü YAŞATMAK ONU ŞEKLİ SEREMONİLERLE ANMAK DEMEK DEĞİLDİR

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:49

Değerli Okurlarım,

                Devletimizin ve rejimimizin banisi milletimizin ebedi önderi Mustafa Kemal’in fani varlığının yani bedeninin aramızdan ayrılışının yıldönümlerinden birini yaşadığımız 10 Kasım tarihinde ulusça Mustafa Kemal’i anmakta onun bizlere kazandırdığı değerleri gözden geçirerek onun eserlerine sahip çıkmayı gerçekleştirmek için yapmamız gereken faaliyetleri gözden geçirmek durumunda olduğumuz bir tarih karşısında bulunmaktayız. Kurtuluş harbinin ve kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin önderi gerçekleştirilen Türk devrimlerinin yönlendiricisi, gerçekleştiricisi Mustafa Kemal 10 Kasım 1938 tarihinde gerçekleşen vefatıyla biyolojik bedeniyle aramızdan ayrıldığında kurduğu cumhuriyet henüz 25 yaşında genç bir devlet durumundaydı. Bundan 78 sene önce aramızdan ayrılan Mustafa Kemal Kurtuluş Harbi gibi kanlı ve çetin bir Kurtuluş  Savaşı’nı başarıyla gerçekleştirip Lozan Antlaşması’yla batı dünyası başta olmak üzere tüm uluslar arası camiaya milletinin bağımsızlığını TBMM Hükümeti adıyla Türk devletinin varlığını kabul ettirmiştir. Lozan Antlaşması’yla zaten Sevr Antlaşması neticesinde fiilen ortadan kalkmış olan Osmanlı İmparatorluğu’nun kesin olarak tarih olduğunu hem uluslar arası camiaya hem de Türk milletine kabul ettiren Mustafa Kemal akabinde yeni kurduğu devlete cumhuriyet idaresini kazandırmış bu devleti parlamenter demokrasiye sahip kılmıştır. Sırasıyla gerçekleştirdiği devrimlerle değişik anayasalarla laik hukuka dayalı hale getirdiği Türkiye Cumhuriyeti ortaya çıkarken bu yeni devletin devlet başkanı olarak milletine ölene kadar hizmet vermiş milleti de onun kendisine yaptığı hizmet ve fedakarlıkları çok iyi değerlendirerek ona Atatürk soyadını vererek, bağrına basmıştır. Mustafa Kemal kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünün rejiminin bağımsızlığının devam etmesi gerçekleştirdiği devrimlerin ve devrimlerle kazandırdığı değerlerin ortaya koyduğu eserlerin ebedi olabilmesi içinde geleceğe yönelik tedbirler almayı ihmal etmemiştir. Çünkü o gayet iyi bilmektedir ki Kurtuluş Harbi sırasında karşısına aldığı dış mihrakların ve iç mihrakların bir başka deyişle dış ve iç düşmanların hem kendisine hem de oluşturduğu yeni devlete, yeni rejime ve yeni sosyal düzene düşmanlıkları sona ermemiştir ve sona ermeyecektir. Bu iç ve dış düşmanlar ortadan kaldırmak istedikleri, isteyecekleri yeni devlet, yeni rejim ve yeni sosyal düzeni yok etmek için Osmanlı Dönemi’ne dönebilmek için mücadeleyi sürdürecekler ve her fırsatı değerlendireceklerdir. İşte bu yüzdendir ki Mustafa Kemal Kurtuluş Harbi sırasında yaşananları, yapılanları unutturmamak, daima hatırlatmak için Kuruluş Harbi’ni gerçekleştiren kadronun başında olan kendisinin ağzından ve kaleminden doğru ve gerçekçi olarak anlatmak ve aktarmak için Nutuk isimli eserini kaleme almış ve TBMM’de okuyarak milletinin hizmetine sunmuştur. Ortaya koyduğu devletin, rejimin, gerçekleştirdiği devrimlerin, bu devrimlerin getirisi olan yeni sosyal düzenin, laik hukuka dayalı parlamenter sistemin, kuvvetler ayrılığı ilkesinin devamlılığının korunmasını da sağlam bekçilere emanet ettiğini görmekteyiz. Bu bekçiler Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk gençliği, Türk öğretmeni, halk partisi, TBMM ve bütün bunları oluşturan Türk milleti olduğunu görmekteyiz. Mustafa Kemal görev verdiği bu bekçilere Gençliğe Hitabe adıyla tanıdığımız hitabesiyle bu koruma görevinin neleri kapsadığını, nasıl yapılacağını motamot onlara tespit etmiş ve bizzat tembihlemiştir. Bu görevleri yaparken kuvvetlerini nereden alacaklarını da özellikle işaret etmiştir. Mustafa Kemal hakikatten yaptığı tespitlerde yanılmadığını bizzat yaşamında da görmüş ve yaşamıştır. Çünkü düşündüğü dış ve iç düşmanlar öncelikle onun ortaya koyduğu değerleri yok etmek için onu ortadan yok etmeyi strateji kabul edip planlamışlar ve bu nedenle ona karşı farklı kaynaklarda, farklı sayılarda dile getirilen 11 veya 18 adet olarak belirtilen suikastlar gerçekleştirmişlerdir. Fakat milletinin sevgisini, saygısını kazanmış. Desteğini arkasına almış. Milletinin ata görüp Atatürk soyadını verdiği Mustafa Kemal’e karşı girişilen suikastlar da hiçbir zaman bu düşmanlar başarılı olamamışlardır. Bu suikastlar azınlıklar tarafından da, eski rejim yanlıları tarafından da, ittihatçılar tarafından da saltanatçılar, hilafetçiler tarafından da hatta bir zaman birlikte çalıştıkları kişiler tarafından gerçekleştirilmeye çalışılsa da başarılı olamamıştır. Sözü edilen iç ve dış mihraklar bir yandan da yeni devlet, yeni rejimle isyanlar halinde silahlı mücadeleye girişerek onları ortadan kaldırmaya Osmanlı’yı, hilafeti geri getirmeye yönelik mücadelelere de yönelmişlerdir. Nitekim Şeyh Sait İsyanı, Menemen İsyanı, Şeyh Rıza İsyanı, Tunceli ve Ağrı isyanları gibi isyanların bu amaçla gerçekleştirildiğini görmekteyiz. Bütün bu çabalar Mustafa Kemal, ona sadık arkadaşları, Türk Silahlı Kuvvetleri ve milleti karşısında akim kalmış. Destek bulamamış. Başarısız olmuştur ama bütün bu olaylar Mustafa Kemal’e çevresinde bulunanların hangilerinin kendisiyle aynı fikirde olduğunu göstermesine kimlerin kendisine karşı olup yeni rejim ve düzene düşman olduklarını görmesine büyük faydası olduğu muhakkaktır. Nitekim bu olaylar sonrasında Mustafa Kemal’in Kurtuluş Harbi’ne birlikte başladıkları arkadaşlarının bazılarıyla aralarında uzaklaşma olduğunu görmek söz konusu olmuştur. Mustafa Kemal çok partili döneme geçme denemelerine giriştiğinde bu aralarında uzaklaşma olan arkadaşlarının halk partisi bünyesinden ayrılıp yeni kurulan partilere geçerek halk partisine ve kendisine cephe aldıklarını görme durumunu da yaşamıştır. Mustafa Kemal daha öncede belirttiğim gibi cumhuriyetimiz daha çocukluk evresinde bedensel olarak aramızdan ayrılarak bizi çok erken yalnız bırakmıştır ama bu yalnız bırakış bedensel, maddesel açıdan olmuştur. Yoksa bizlere miras bıraktığı rejim, sosyal yapı, devrimler ve devrimlerin getirisiyle kazandırdığı ilkeleriyle manen devam etmiş manevi varlığıyla hiçbir zaman Mustafa Kemal aramızdan ayrılmamıştır. Türk milleti Mustafa Kemal’i maddesel olarak da yanında hissetmek isteğiyle ona Anıtkabir gibi anıtsal bir mezar anıtsal bir istirahatla buluşturmuş. Onu Ankara’nın kalbine, Kocatepe’ye yerleştirdiği gibi yurdun her köşesine yaptığı heykel ve büstleri ile anıtlarıyla somut olarak yanında görmeyi sürdürmeye çalışmıştır. Türk gençliği mümkün olan her seremonide onu arasında gördüğünü ifade etmeye çalışmış Mustafa Kemal’i aralarında gördüğünü ifade etmek için içimizde haykırışlarıyla onu unutmadığını, onu yanlarında hissettiklerini dile getirmeye çalışmışlardır. Onun kendilerine verdiği görevi hatırlamak için özellikle 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramlarında Atatürk’ün Gençliğe Hitabı’nı ve Gençliğin Ona Cevabını okuyarak Atatürk’ün kendilerine verdiği görevi gerçekleştirmeye hazır olduklarını ifadeye önem vermişlerdir. Ne tuhaftır ki Mustafa Kemal rejimin devamlılığı konusunda görev verdikleri kişiler nedense Atatürk’e verdikleri söze gereği gibi sahip çıkmadıkları kanaatındayım. Çünkü Mustafa Kemal’in ölümünden başlayarak bugüne kadar gerek Mustafa Kemal karşıtı dış mihrakların gerek Mustafa Kemal karşıtı iç mihrakların rejim aleyhine çalışmalarını hızlandırdıklarını söyleyebiliriz düşüncesini taşımaktayım. Bir yandan laiklik düşmanlarının bir yandan Türklük düşmanlarının hatta bir yandan da parlamenter rejim düşmanlarının peyderpey, azar azar kuvvet kazanarak rejimde farklı, değişik görüntüler ortaya çıkarmaya başladıklarını görmekteyiz. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.