Her devlette “VERGİ” denilen bela vardır. Yalnız bizdeki vergi sistemi bela değil, belanın püsküllüsüdür.
Vergi sisteminin ail olmadığı ülkelerde, “tutulan kısrak harmanı döver!” örneğine uygun olarak işlemektedir. Daha önce bu konuyla ilgili olarak, ülkemizde 64 çeşit vergi olduğunu, bu kadar çok çeşit vergi uygulaması nedeniyle, ülkemizi “vergi cehennemine” benzetmiştim. Kısacası, vergi konusunda her halkın vergiye karşı tepkisi vardır. Ama o ülkelerde vergi ya adil değildir ya da denetim güzel yapılmaktadır. Bize gelince hem vergi adaleti yok hem de denetim sağlıklı yapılamıyor. Bunun sonucu da vergi kaçırma konusu sürekli gündemde tutuluyor.
Tarihsel süreçte, Selçuklulardan Osmanlı’ya oradan Cumhuriyet dönemine kadar herkes vergiden yakınır. Şair Eşref vergiyi öyle hicveder ki:
“Vergi miktarı ol mertebe arttırmalı kim,
Sahib-i servet olanlar da züğürd kalmalıdır.
Yalnız fahişeler vergisi haksızlık olur,
Evlilerden de seviştikçe rüsum almalıdır.”
Osmanlı tarihi vergilerden şikayet edenlerin isyan ve ayaklanmalarıyla doludur.
Dadaloğlu, “Ferman padişahınsa dağlar bizimdir” derken isyanın altında muhakkak haksız vergi vardır:
“Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda delet vermiş fermanı
Ferman padişahın, dağlar bizimdir”
Halk ozanları da sık sık “mültezimler” den yakınırlar.
Kimdir mültezimler…
Ellerinde ferman, vergi toplayan vergi memurları. Velhasıl, MTV, KDV-ÖTV derken dolaylı-dolaysız vergi diye adlandırırken, vergide adil olmayan ülkelerde halk her zaman vergilerden şikayetçi olmuştur.
Sonuç olarak işte yeni yıla giriyoruz ve yeni yılda vergi kaçırabilenlerin değil kaçıramayan bordro mahkûmlarının Allah yardımcısı olsun diyorum. İğneden ipliğe her şeyde varken zengini seven hükümetimizin insafına terk edilmiştir zavallı bordro emektarları…
HEPİNİZE İYİ YILLAR