KULAKSIZ…

Devlet zenginleştikçe halk refaha kavuşurmuş. Bizim ve adı gelişmekte olan ülkeler için, geçerli olabilir mi sizce böyle ifadeler. Bizim ülkemizin kentlerinde artan hırsızlık, kapkaççılık, vurgunculuk, tefecilik, soygunlar ve rüşvetçilik niye arttı dersiniz? Enflasyon yüzünden mi, sosyal düzen mi bozulur? Akla hayale gelmeyecek sistemler geliştirir hırsızlık, kapkaççılık, vurgunculuk, tefecilik, soygunlar ve rüşvetçilik. Hatta bu bahsettiğim konular öyle düzenli işler ki, artık bunlara birer unvan verir toplum.

Gelin,  buradan sonrasını rahmetli Bekir Coşkun’a bırakalım. (Işıklar içinde uyusun) şöyle anlatır hırsızlık çeşitlemelerini büyük usta:

“Yollarına çıkan adamları soyup öldüren Salteador’lar (eşkiya); ellerinde hançerle zengin insanların insanları belirli bir müddette istedikleri parayı vermedikleri takdirde öldürmekle tehdit eden ve tenha yerlerde soyan ESTAFADOR’lar adlarını gemi direklerine tırmanan miçolardan alan GRUMETE’lar, Aziz Petrol gibi her yere anahtarlarıyla giden ve kapıları açana APOSTEL’ler, ellerinde koca makaslarla meydanlarda dolaşıp pelerin Ya da eteklerin yarısını kesip çalan CİGARRERO’lar; dükkanları soyan, ev sahiplerini kaldıran MAYORDOMA’lar; adı üstünde yankesiciler -ülkemizde yankesicilerin haddi hesabı yoktur-; hakikati gizleyerek bir ayrıcalık veya mülk elde eden   DUENDE’ler; ve sokak satıcısı gibi kolayca evlere giren MALETE’ler…”

17. yüzyılda olan çeşitlemeleri böyleymiş.

Cezasız kalırlar mıydı? Tabii ki hayır, Sayısız ceza çeşitlerinden en önemlisi bu olayların sonu kesilmez ve böylelikle toplum içinde tanınması sağlanırmış. Ayrıca bu cezanın sonucu olarak, “KULAKSIZ” kelimesi hırsız yerine kullanılırmış.

Zamanımızda bu vakalarının yapılışı, yapanların vasıfları adlı bir liste yapılsa, çeşitlilik açısından fena olmadığımızı görme ve gösterme şansımız olur muydu?

Ne dersiniz?