Bir zamanlar Denizli ve çevresinde, “Kofti efeler” varmış… Bu efelerden biri, akşamüzeri homurdana homurdana meyhaneye gitmiş. Meyhaneci hin oğlu hin hemen garsona seslenmiş:
Sonra yanına yaklaşmış:
Efe, elinin tersiyle bıyıklarını sıvazlayıp, umursamadan,
Meyhaneci cin fırsat bu fırsat garsona seslenmiş:
Efe ikinci rakıdan sonra coşmuş:
Meyhaneci yine garsona bağırmış:
Her rakı gelişinde efenin kafa kafaya vurup bayılttığı insan sayısı dörtten sekize,
sekizden on altıya çıkmış. Meyhaneci rakı ısmarlıyor, efe rakının hakkını veriyor!
Lakin sonuna doğru iş o hale gelmiş ki, “Kofti efe” bile dayanamamış… Meyhaneci, “Oğlum ver efeme bir rakı!” deyince Kofti efe parlamış:
Kıssadan hisse.
Şimdi lafın kısası şu:
Kim ne derse desin şu an ülkemin içinde bulunduğu durumun nedeni, “Kofti Efelerin” çokluğundandır!
Siyaset arenasındaki meydan okumaları görmüyor musunuz?
Neyse, az gittik uz gittik ve sohbetimizin sonuna geldik diyerek sözümüzü F. Hüsnü Dağlarca’nın bir şiiri ile noktalayalım:
“Traktörü büyük batağa saplanmıştı ağanın
45 öküz halat malat
Çektiler kurtardılar
***
Yıllar sonra
Traktörü yine batağa saplandı ağanın
55 öküz halat malat çekemediler kurtaramadılar
***
Dün dünmüş, bugün bugünmüş
Düşündü güngörmüş çiftçiler
Daha çok öküzün daha çok iş yaptığını
***
Neden, diye düşündü köylüler
Buldular sonunda
Ülkenin düştüğünü, öküzlüğün bile düştüğünü.”
Esen kalın.