Kimi tutuyor, kimi tutmuyor, yazılarımız, maşallah Nasreddin Hoca'nın göle yoğurt mayalaması gibi!
Biz, yazıyoruz çiziyoruz, arif olan anlar deyip, bir şeyler demek için. Ne derler? Arif olanlar, “Leb demeden leblebiyi anlar” dedikleri için. Arif olmayanların ise izanına kalmış diyerek, demokrasinin rafa kalktığı, milli iradenin yok sayıldığı, çok konuşanın bir güzel susturulduğu KHK ile yönetilen ülkenin birisinde, düzen ve hukuk o kadar dejenere olmuş ki, sormayın gitsin. Neredeyse, herkes birbirini gammazlıyor, hatta sosyal medyada paylaşımlar bile suç sayılmaya, mizahın yerle bir olduğu bir devran yaşanıyormuş bu dediğimiz ülkede...
İşte bu ülkede adı Petro, diğerinin adı Pablo olan iki arkadaş yolda karşılaşmışlar.
-Ooo Pablo merhaba!
-Ooo Petro merhaba!
Sarmaş dolaş olup, esti günleri yad etmeye başlamışlar.
Petro sormuş:
-Pablo, bugünkü ülkenin rejimi, hele son zamanlardaki yaşanan hukuksuzluklar hakkında ne düşünüyorsun?
Pablo başlamış düşünmeye... Devir kötü, herkes birbirini ihbar ediyor, kimin ne olduğu belli değil! Ya Petro gizli polis veya hükümet yanlısı bir gammaz ise? ve Pablo sessiz kalır.
Petro üsteler:
-Pablo söyle yahu, bu hükümet hakkında ne düşünüyorsun?
-Vallahi bilmem ki, ne diyeyim?
-Yok canım sen, hiç bilmez misin? Bilirsin, bilirsin...
Pablo iyice bunalır, söylese bir türlü söylemese bir türlü…
Sonunda kafasında bir şeyler kurgular arkadaşının kulağına fısıldar...
-Tıpkı senin düşündüğün gibi düşünüyorum.
Petro, Pablo'yu kolundan yakalar:
Yürü ulan, seni tutukladım!
Kıssadan hisse dedik ya
Yağma yok, kıssadan hisse çıkarmak siz okuyuculara düşer. Güzel yorumlar yapın, yoksa...