KISADAN HİSSE

Çoktandır, tarihten alıp, bugünü “Kıssadan Hisse” diye getirdiklerimizi yazamaz olduk…

Nedeni mi?

Sanırım bunun en doğru cevabını Mehmet Akif Ersoy vermiş:

“Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; Hiç İBRET alınsaydı tekerrür mü ederdi?”

Bazılarının her ne kadar geçmişten hisse almaya niyetleri olmasa da, biz yine de anlatmaya çalışıyorum…

Yıl 1943, Adapazarı depremi… Can ve mal kaybı büyük… Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Adapazarı’na gider. Bir köyde toplanan depremzedelere sorar:

“Nasılsınız?”

Köylü ne desin, “Sağol, iyiyiz!” diyecek hali yok ya!

Paşa üsteler:

“Nasılsınız?”

Cılız bir-iki “Sağol” sesi çıkar, ama İsmet Paşa bunları iyi işitmediği için tekrar “Nasılsınız?” deyince, üstü başı hırpani, perişan, bitkin bir köylü iki adım ileri çıkar:

“Nasıl olalım Paşam, yer yarıldı, içinde kalan gitti, geride kalan sığınacak çadır bulamadı, ekmek yok, su yok!”

İsmet Paşa, bu kadar açık yüreklilikle konuşan kim diye merak eder:

Sen muhtar mısın?

Köylü boynunu büker:

“Muhtar aha şu eli göbeğinde bağlı duran… Ben muhtar olsam sana bunları diyebilir miyim? Ben köyün garibim!”

Kıssadan hisse…

Yine deprem ve yine ıstırap çeken, sesini duyurmayan depremzedeler…

Ve her olan deprem felaketlerinden geçmişten hiç ibret almayıp, deprem ile ilgili hiçbir önlem almayan siyasetçiler…

Fazla söze hacet var mı? Biz yazar olarak, Hasan Pulur hocamızdan “kıssadan hissemizi” yazdık ve anlayana dedik…