BOŞVEEEER!..

Memlekette ekonomik kriz varmış, Türkiye’de insanlarımız mutluluk sıralamasındadünya ülkeleri arasında sonlardaymış, işsizlik had safhadaymış, boşveeeer…

Eğitim, sağlık, paralı hale gelmiş, bebek katili Apo’ nun 10 maddelik isteminin içinin doldurulması gerekiyormuş, Mussolinivari başkanlık çığırtkanlığı yapıyormuş, boşveeer…

Ergenekon, balyoz davalarında Cumhurbaşkanı davaların savcılığından istifa edip yanıltıldığını ifade etmişmiş, boşveeer…

“Yeni Türkiye!” sloganı ile hareket eden siyasi erkin ve yandaşlarının zenginleşmesinin yanında, tüm emekçilerin geçim sıkıntısı çektiğini, ülkenin bölünme noktasına geldiğini, sen-biz ayrımının ve her türlü şiddetin kol gezdiği ülke durumuna düşmüşmüşüz, boşveeer…

Paralel yapılanma kavgasını da boşver diyerek, gelin hep beraber bu güzelim gündem maddelerinden sıyrılarak Engin Aktel’ in “Türkiye’ de nasıl para kazanılmaz” sorusuna nasıl yanıt aradığına dair öngörülerine bir göz atıverelim:

Vergini kuruşuna kadar ödüyorsan,

Kayıt dışı yapmıyorsan,

Sendikalı işçi çalıştırıyorsan,

İktidar olan partiye kayıtlı değilsen,

Kaçak mal getirmeyi hala öğrenememişsen,

Çocuklarını okutacak, burs verecek bir hayırsever bulamıyorsan,

Her devrin adamı olamıyorsan,

Yalakalık yapmayı beceremiyorsan,

Siyasilerin önünde iki büklüm olup el öpemiyorsan,

Şakşakçı olamıyorsan,

Eşinin başı türbanlı değilse,

Rüşvet verip iş kotaramıyorsan,

En azından bir belediye başkanı ile samimi değilsen,

Kimsenin yüzüne bakmadığı bir araziyi üç kuruşa kapatıp, araya dev ticaret merkezi yapabilecek şekilde imara açtıramıyorsan,

Devlet ihalelerine el atıp girdiğin ihaleleri kendine çeviremiyorsan,

Minarenin büyüklüğüne göre kılıf dikemiyorsan,

Boşuna uğraşma arkadaş,

Senden cacık bile olmaz…

Yaa öyle demiş Engin Aktel.

            Evet, cacık mı olur, başka bir şey mi olur bilemem ama bildiğim bir şey varsa o da yurdum insanının her şeye boşvericilik penceresinden baktığıdır.

            Sözün kısası makbuldür dereler. Bunda da aldatmacılığın, bir başka çeşit boşvericiliğin çeşitlemesi yatıyor.

            “Söz gümüşse sükut altındır” sözünün de boşvericilikle küçük bir bağlantısı yok mudur?

            Konuşma.

            Sus.

            Zaten ya konuşmuyor ya da boşveeer diyerek, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” atasözüne bağlı bir toplum olduğumuzdan ülkemiz ve insanımız bu hale düşmedi mi?

            Neyse bazı şeyleri anlayıt gibi olduk gibime geliyor. Eğer ne demek istediğimiz anlaşılmadıysa o da bizim suçumuz olsun deyip sohbetimizi Orhan Veli’ nin şu dizeleri ile bitirelim:

            Cep delik, cepken delik,

            Yen delik, kaftan delik,

            Don delik, mintan delik,

Kevgir misin be kardeşlik?

Esen kalın.