Değerli okurlarım, daha önce dile getirdiğim fikirlerimden birisi olan ümmetçiliğin milliyetçiliğin can düşmanı olduğu düşüncemi bir kez daha vurgulamak isterim. İster Hristiyan ister Müslüman dini mensubu olan ümmetçiler içinde fark etmeksizin rahatlıkla söylenilebilecek tek ortak unsur ümmetçilerin milliyetçilerin ulusçuluğun can düşmanı olduğu olmak zorunda olduğu hakikatidir düşüncesindeyim. Çünkü ümmetçiliği ortadan kaldırabilecek tek zihniyet milliyetçilik ulusçuluktur. Ümmetçi zihniyet aynı dine mensup olmak şartıyla tüm milletleri kavimleri kendi çatısı altına almakta mahsur görmeyen bir zihniyettir. Kendi dini görüşü potası içerisinde erittiği farklı milliyetteki insanları tek kitle haline tek toplum haline getirmek onlar üzerinde oluşturduğu yönetimlerle onları yönetmek onun yani ümmetçiliğin temel prensibidir. Tarih boyunca ümmetçi zihniyetler bir takım devletler yönetimler kurmuşlardır. Ve bu yönetimler devletler genellikle ya kişilerin yahut ta hanedanların yönettiği devletler olmuşlardır. Kurulan bu devletler sultanlıkta dense krallıkta dense papalıkta dense halifelikte dense hemen hemen tamamı monarşik bir sistem gösteren yönetimler olmuştur. Çünkü ümmetçi zihniyete dayanan yönetimlerin demokrasiyi uygulaması ümmetçi zihniyetin yok olmasını getirecek bir uygulamadır. Demokrasi yönetimi söz konusu olan yerlerde ulusçuluk milliyetçilik hareketleri ortaya çıkacak halkın kendi kendini idaresi demek olan demokraside ortaya çıkacak milliyetçi gruplar ümmetçi toplumun ortadan kalkmasını getireceklerdir. Ümmetçi devlet ve yönetimlerde görülebilecek demokrasi hareketleri denilebilecek hareketler oluşumlar eylemler etnik gruplaşma veya kültür milliyetçiliği gruplaşmalarını ifade etmek yerine mezhep gruplaşmaları ve bu gruplaşmanın getirdiği icraat eylem ve hareketler olacaktır. Bir başka deyişle söylemek gerekirse ümmetçi zihniyetin yönetim açısından demokrasi sistemine benzeyen yönetim şekillerden en fazla oligarşik ve teokratik gruplaşmanın getirdiği zümrelerin birinin veya birkaçının gerçekleştirebildiği demokrasi görüntüleri şeklinde olabilecektir. Tekrar önemle vurgulamak isterim ki ümmetçi toplumlarından yöneticiler veraset yoluyla veya en fazla devletin üst tabakasını oluşturan yönetsel grubun biat dediği seçimle iş başına gelmektedir. Bu tür göstermelik seçimle iş başına gelinen veya veraset yoluyla yöneticilerin demokrasiyi işletmesi beklenmemelidir. Bu yüzdendir ki İslamiyet sonrasında görülen bütün halifeliklerde sultanlıklarda ümmetçi zihniyetin iş başında olduğu söylemek yerinde bir ifade olacaktır düşüncesindeyim. Haliyle Osmanlı devleti de beylikler dışındaki Anadolu ve orta doğuda kurulan Türk İslam devletlerinde de toplum ümmetçi zihniyete dayalıdır. Şunu da vurgulamak isterim ki başta Osmanlılar olmak üzere beylikler dışındaki tüm İmparatorluk veya sultanlıklar toplum yapısı itibari ile kesin olarak Türk değildir. İçinde Türk kitle az veya çok olması onları Türk devleti şeklinde görünüm sahibi kılsa da hepsine Türk devleti demek bence imkansızdır. Çünkü beylikler dışındaki devletlerin bazılarının hanedanları Çinlileşmiş bazılarının hanedanları Moğollaşmış bazıları acemileşmiş Osmanlılar gibi bazıları ise çok uluslu kozmopolit bir yapıya sahip olmuşlardır. Bu yüzden bu devletler Türk adıyla anılmak yerine zaten çoğunluğu hanedan adıyla anılan devletler olmuşlardır. Ne var ki çoğunluğu ümmetçi zihniyet sahibi toplum yapısı gösterdiğinden bugün ümmetçi zihniyet sahibi kitleler tarafından Türk devleti olarak kabul edilir ve öyle gösterilmeye çalışılırlar günümüz ümmetçi zihniyetinin kendi varlığını korumak etrafında çoğunluklu bir kitle görünümü sağlamak için ümmetçi zihniyete dayanan İslam devletleri pek çoğunu Türk devleti gösterme ihtiyacı mevcuttur. Böyle yaparak milliyetçileri kandırmaları kendileriyle aynıymış görünümü sağlayarak aynı kökten geliyormuş izlenimi vererek kendilerine yaklaştırmaları kendileri ile özleştirmeleri daha kolay olacağından bu yolu seçmeleri de normaldir. Bu yüzdendir ki bugünkü ülkemiz halkından şeriatçı gruplar tarikatçı gruplar hatta Osmanlıcılar yeni Osmanlıcılar hilafetçiler saltanatçılar hep ümmetçi zihniyet sahibi olmak bu zihniyeti geliştirmek topluma hakim hale getirmek çabasında çalışmalarında olmak zorundadırlar düşüncesindeyim. Yine bu grupların eski ümmetçi zihniyet yönetim şekillerini ihya etmek diriltmek çalışmalarında başarılı olamayacaklarını bildiklerinden ideal rejimlerine yakın yeni rejimler ortaya koyma çalışmalarına giriştiklerini de düşünmekteyim. Bu yeni arayışların isteklerine en uygun rejim olan başkanlık sistemi rejimi üzerinde toplumumuzda üzerinde ağırlıkla durulan durulmaya çalışılan rejim görünümü arz etmesi de bence bu sebeple oluşmuştur. Nitekim düşünceme göre isteyen ve arzulayanların çoğunun yukarıdaki saydığım gruplardan oluşan ümmetçi zihniyet sahibi olduğunu düşünmekteyim. Yine bence ümmetçi zihniyet artık ülkemizde kendini hakim kılmak toplumu ümmetçi hale dönüştürmek için açık açık çalışmaya başlama görüntüleri sergilemektedir. Hatta milliyetçi zihniyeti öldürmek için yok etmek için İslam dinini kullanma girişimleride başlamıştır. İslam dinin kullanarak milliyetçiliği ortadan kaldırmak isteyen kitleler ve özellikle siyasi çevreler ülkemizde gösterilecek bu tür faaliyetlerde bir taşla iki taş vuracaklarını düşünmektedirler. Çünkü hem ülkede ümmetçi zihniyet sahiplerini çoğunluk haline getirebilecekler. Hem de Türk ve kürt milliyetçiliği gibi iki ayrı milliyetçiliği de ortadan kaldırabilecekler veya bu yolda önemli avantajlar elde edebileceklerdir. Bunun için milliyetçiliğe karşı savaş açanlar özellikle İslamiyet’in birlik ve beraberlik ilkesine ve bu ilkeyi önemle vurgulayan kabaca Allah’ın ipine sarılın birleşin mahiyetindeki ifadelere ağırlık vermektedirler. Hemen şunu da söyleyebilirim ki aynı çevrelerin İslami kuralların bölünmeyin fırkalara ayrılmayın tarzındaki ifadelerine dayanarak İslamiyet’in ve Hz. Muhammed’in kavmiyetçiliğe milliyetçiliğe karşı olduğunu dile getirmekte ve bu ifadeleriyle İslamiyet’in milliyetçiliğe karşı olduğunu zihniyetini toplum beyinlerine yerleştirerek milliyetçiliği özellikle Türkçülüğü beyinlerde bitirmeye çalışmaktadırlar kanatindeyim. Oysa Hz. Muhammed milliyetçiliğe karşı değildir. Nitekim Hz. Muhammed hadisleriyle Türkler ve deylemliler konusunda İslam toplumunun dikkatlerini çekmiş Türklerin biyolojik ve ruhi özelliklerini vurgulamıştır. Buda gösterir ki İslam dinini yayan ortaya koyan Hz. Muhammed dolayısıyla İslamiyet hiçte milliyetçiliğe karşı değildir. Dolayısıyla milliyetçilik yapmakta İslamiyet’e ters düşen bir durum değildir. Kaldı ki bugün milliyetçiliği ve özellikle Türkçülüğü İslamiyet’e ters karşı görüp göstermeye çalışanların bir grubunu oluşturan hilafetçiler çok iyi bilmektedirler ki İslam da görülen 4 halife devrinde de Emeviler ve Abbasiler devrinde de hilafet rejiminin temel esasında Milliyetçilik yatmaktadır. Çünkü halife seçilecek kişide aranan temel şartların başında Arap milletinden olmak ve özellikle Kureyş kabilesinden olmak aranmaktadır. Eğer İslamiyet Milliyetçiliğe karşıysa hilafet rejimine Arap milliyetçiliğini yerleştiren bu esas neden konmuştur. Ya birileri asırlarca İslam toplumunu hilafet sistemi esasında aldatmış İslamiyet’e iftira atarak onun Milliyetçiliğe karşı olduğu fikrine inanmasını sağlamıştır. Yahut ta İslam hakikaten milliyetçiliğe karşı değildir. Bir başka şık olarak İslamiyet te görülen tüm halifeler Arap olmak Kureyşli olmak şartını kullanarak diğer İslam milletlerin halife çıkarma hakkını gasp etmiş olmalıdırlar. Kanaatimce bugün ülkemizde de bir ileri benzer ifadelerle İslam toplumunu milliyetçiliğe karşı cephe almaya yöneltmek istemektedirler. Birileri halkımızın en hassas olduğu konulardan olan ölüm sonrası kabirde gerçekleşecek sorgulanmalarda kabir hayatı gibi konulara dikkat çekerek milliyetçiliğe karşı cephe almaya uzak durmaya yönlendirme girişimi göstermektedirler.