Şah Abbas‘a karşı yapılmakta olan 1603-1618 Osmanlı-Safevî Savaşı yeniden başlamak üzere idi. O yıl elçi olarak İran’a gönderilmiş olan İncili Mustafa Çavuş‘un geri dönmemesi ve Nasuhpaşa Antlaşması‘na göre yıllık tazminat olarak İran’ın göndermesi gereken 200 yük ipeğin de gelmemesi nedeniyle 1615’de Sultan I. Ahmet tarafından İran’la barış sona erdirildi. Sadrazam Öküz Kara Mehmed Paşa İran Serdar-ı Ekremi tayin olarak Mayıs 1615’ İran cephesine gitmek üzere Haleb’e doğru yola çıktı.
Fakat o yıl askeri hareketa başlamak için mevsim çok geç olduğu kabul edildi. Öküz Kara Mehmet Paşa ordusunun birlikleri Kahramanmaraş, Malatya ve Sivas’ta kışladılar. Nisan 1616’da ordu Erzurum, Göksun, Yayla ve Kars yoluyla Revan ve Nihavend üzerine yöneldi. Ordu ile yolda karşılaşılan İranlı birlikleriyle yapılan çarpışmaları kazanarak İranlılar elinde geçmiş bulunan Revan‘a vardı ve şehri kuşatmaya aldı.[3] Şah Abbas yeni bir ateşkes antlaşması yapmak için bir heyet göndererek barış müzakerelerine başladı. Fakat Şah Abbas’ın bu müzakereleri sonuçlandırma hedefi yoktu ve sadece müzakereleri uzatmak istemekteydi. Sonunda uzayan müzakereler dolayısıyla kış mevsimi geldi. Öküz Kara Mehmet Paşa bu mevsimde askeri harekat yapamayacağı için Revan kuşatmasını bırakıp geri geçildi. Şah Abbas böylelikle Revan’ın Osmanlılar tarafından işgal edilmesini önlemiş oldu. Öküz Kara Mehmet Paşa o kışı Soğanlı Yayla’da geçirdi. Fakat İstanbul’daki rakiplerinin bu Revan kuşatması başarısızlığını tenkit ettikleri haberleri gelmeye başladı ve 17 Aralık’ta sedaretten istifa edeceği hakkında bir haberi başkente gönderdi. Ocak 1617’de birinci kez sadrazamlığından azledilip yerine Maraşlı Damat Halil Paşa sadrazam tayin oldu.
Öküz Kara Mehmet Paşa bundan sonra ikinci vezir olarak kubbealtı vezirliği görevine devam etti. Sadrazam Maraşlı Damat Halil Paşa İran cephesi serdar-ı ekremi iken İstanbul’da sedaret kaymakamlığını Sofu Mehmed Paşa yapmaktaydı. Bu sırada İstanbul büyük olaylara sahne oldu. Sultan I. Ahmet birden hastalanıp 22 Kasım 1617’de öldü. Sofu Mehmed Paşa ve saray ilerigelenleri sultanlığın “babadan-oğla geçme” prensibini bozarak yeni olarak “ekberiyet” prensibini getirdiler. Bu yeni prensibi uygulayarak I. Ahmed’in genç oğlu Şehzade Osman yerine, o zaman en yaşlı padişah oğlu (III. Mehmed‘in oğlu ve I. Ahmed’in kardeşi) olan I. Mustafa‘yı tahta çıkardılar. Fakat I. Mustafa üç ay kadar süren bir saltanattan sonra, akli dengesi yerinde olmadığı nedeniyle, 26 Şubat 1618’de tahttan indirildi. Yerine 15 yaşında olan I. Ahmed’in oğlu II. Osman tahta geçirildi.[1]
II. Osman ilk önemli ataması 9 Temmuz 1618’de İstanbul’da Sadrazam Kaymakamı olan Sofu Mehmed Paşa’yı azledip ikinci vezir olan Öküz Kara Mehmed Paşa’ya bu görevi vermesi oldu. Ertesi yıl Sadrazam ve İran cephesi Serdarı olan Maraşlı Damat Halil Paşa, İran’da 1681’de Şah Abbas’ın boşalttığı Tebriz‘i ele geçirdi; ama oradan Erdebil‘e yürümekte iken Pul-i Şikeste‘de İran ordusunun bir pususuna düştü ve Osmanlı ordusu büyük bir bozguna uğradı. Bundan sonra İran’la, 26 Eylül 1618’de Serav Antlaşmasıimzalandı. Serdar-ı Ekrem Sadrazamın doğu cephesindeki bu başarısızlıkları üzerine II. Osman 18 Ocak 1619’da Maraşlı Damat Halil Paşa’yı görevinden aldı ve yerine Öküz Kara Mehmed Paşa ikinci defa sedarete getirildi.
29 Eylül 1619’da Şah Abbas’ın elçisi Yadigar Ali İstanbul’a geldi. Yanında hediye olarak 100 yük ipek, 4 fil, 1 gergedan ve diğer değerli hediyeler getirmişti.[4] Paraya ve hediyelere çok düşkün olan II. Osman bu hediyelerden gayet memnun oldu. Yine o yıl Kaptan-ı Derya olan İstanköylü Çelebi (Güzelce) Ali Paşa Akdeniz’de Hıristiyan korsanlara ait olan 6 kalyon ele geçirmişti. Mevsim icabı İstanbul’a dönen donanma ile bu kalyonları İstanbul’a getirdi. Bu kalyonlarda bulunan 200 esiri, her bir esirin omuzuna 1 kese gümüş kuruş ve diğer değerli mallar koydurarak, Padişah’a sundu. Padişah Güzelce Ali Paşa’nın bu jestinden pek memnun olup onu altın zencir ve hilat ile taltif etti. Fakat sadrazam Öküz Mehmet Paşa bu eşyanın Osmanlı devleti ile ticaret anlaşması yapmış olan Venedik ve Fransa devletleri tüccarlarına ait olduğunu bildirip buna itiraz etti. Ayrıca Öküz Mehmet Paşa kaptan-i deryanın Venedik haraçlarının büyük bir oranını hazineye vermediğinden şikayetci oldu. Venedik Elçisi divana gelip devletinin şikayetini sundu. Fakat paraya çok düşkün olan II. Osman, bu ganimetlerin deniz hukukuna uygun olduğuna ait danışman fikri aldığı için, hiçbir netice alınmadı. Ayrıca İstanköylü Çelebi (Güzelce) Ali Paşa padişaha daha yeni hediyeler verme ve hazineye daha çok varidat temin etme vaatleri vermişti. Bunun üzerine 23 Aralık 1619’da Öküz Kara Mehmed Paşa sadrazamlıktan azledildi ve yerine İstanköylü Çelebi (Güzelce) Ali Paşa sedarete geçirildi.
Ali Paşa hazineye yeni varidat bulmayı eski devlet adamlarının mallarını müsadere etmekle gerçekleştirmeye çalıştı. Bu arada Öküz Kara Mehmet Paşa’nın tüm “mallarını müsadere ettirip üryan ve püryan” [4]‘ onu Halep’e vali tayin etti. Öküz Kara Mehmet Paşa Halep’e gitti ve aynı yıl 1619‘de orada öldü. Halep‘te Şeyh Bekir Zaviyesi yanında bulunan türbesinde gömüldü.
Değerlendirme
Öküz Kara Mehmet Paşa Mısır valiliği sırasında yaptığı icraat ve reformlar ile isim yapmıştır.
Uzunçarşılı’ya göre:
Devlet hizmetlerinde doğruluğu, haksinaslığı, cesareti ve cömertliği ile tanınmıştır. Vakur ve ciddi olup hükümet reisliğinde orta derecede iktidarı haizdi.
Eserleri
Mısır valiliği sırasında Mekke‘de ve hac yolu üzerinde olan Şam ve Hicaz yolları üzerinde sular getirmesi ve kaleleri tamir ettirmesi icraatı vardır.
İlk sadaretinden, 1616‘da çıktığı İran Seferi‘nde Safevilere yenik düşmüş olmasından ötürü azledilmesi sonrasında tayin edildiği Aydın Valiliği esnasında Batı Anadolu ticaretinin gelişmesini teşvik için Kuşadası‘nda inşa ettirdiği kervansaray (sonradan ticari merkez yabancı tacirlerin tercihiyle İzmir‘e kaymıştır) onun adını taşımaktadır.
Ayrıca, ikinci sadaretinde, İran Seferi esnasında, Niğde‘nin Ulukışla ilçesinde de bir kervansaray, camii, mektep, medrese, çeşme ve köprü inşa ettirmiştir. Yaptırdığı kervansaray sonradan Faruk Nafiz Çamlıbel‘in “Han Duvarları” şiirinin ilham kaynağını oluşturmuştur.
Doğum yeri olan Karagümrük’te cami, çeşme ve mektep yaptırmıştır. Sakız‘da camii ve gezdiği bazı diğer yerlerde hayırlı kurumları bulunmaktadır.