güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

KURTULUŞ HARBİNDEN CUMHURİYET YÖNETİMİNE UZANAN YOL

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

Bu nedenle bu kitleler Turanî Irk Türk sayılabilecek özellikleri nedeniyle biz Türklere Cumhuriyet rejimini kullanmış olma sıfatını getirebilecek kitlelerdir. Osmanlı Devleti döneminde de duraklama ve gerileme dönemlerinde görülen bazı isyanlarda mutla ki rejimi devirip Cumhuriyet rejimini getirmek isteyen girişimciler görülmüştür. Ama bu girişimler netice vermemiş hep düşünce halinde kalmışlardır. Devlet yöneticileri bu düşünce sahiplerinin önde gelenlerini kandırıp elde ederek bu fikirlerin gelişmesini akim bırakmışlardır. Osmanlı devletinde ve dolayısıyla Türklerde Cumhuriyet rejimi ve demokrasi denilen halkın kendi kendini yönetmesi sistemi ancak Osmanlı Devletinin yıkılma döneminde Osmanlıdan koparılan işgal altına sokulan bazı Türk topraklarındaki Türk İslam ahalinin direnişe geçtiği yerlerde ufak çaplı kurulan devletlerin devletçiklerin yahut geçici yönetimlerin bünyesinde görülebilmiştir. Nitekim bunların ilk görüleni Rus harpleri sonunda daha doğrusu 1878 Rus harpleri sonunda Rus ve balkanlardaki Hıristiyan devletlerin işgaline uğrayan Balkan sahasındaki Rodop arazisinde kurulan Rodop Cumhuriyeti olmuş bir müddet varlığını koruyan bu Cumhuriyet Devleti Osmanlı’nın tekrar bu sahaya hâkim olması üzerine ortadan kalkmıştır. Aynı saha da defalarca kurulup yıkılan batı Trakya Cumhuriyeti de bu tip Türk Cumhuriyetlerinin tipik örneklerinden ve öncülerinden birisi olmuştur. Kırım Bölgesinde kurulan Kırım, Azerbaycan sahasında kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti 1. Dünya Savaşı sonlarında Kars bölgesinde kurulan Kars Şura hükümeti gibi cumhuriyetler de Trüklerde görülen ilk cumhuriyet rejiminin tipik tezahürlerini oluşturmuşlardır. Bütün bunlara rağmen Türk dünyasının ve milletinin en teşkilatlı ve cumhuriyet denmeye tam manasıyla layık ve en uzun ömürlü olanı Mondros Mütarekesinden sonra gerçekleşen kurtuluş harbi neticesinde ulusumuzun ülkemizde kurduğu Cumhuriyet rejimi olmuştur. Milletimizin adını taşıyan bir vatan toprağı üzerinde milletimizin adını taşıyan bir cumhuriyetin kuruluşu ancak milletin Atası sıfatını ve adını taşıyan bir önderin yöneticiliğinde kurduğu devlet ve gerçekleştirdiği rejimle var olabilmiştir. Bugün                                                                                                                       böyle bir rejimin 97. yıldönümünün kutlanacağı bayramın arifesini yaşamaktayız. Yarın milletçe bu bayramı bu yıldönümünü kutlamanın övünç ve kıvancını hep birlikte yaşayacağız. Ancak böyle bir bayrama ve böyle bir rejime kolayca ulaştığımızı söylemek mümkün değildir. Ulusumuz bütün milletler gibi kendi kendini yönetmek demek olan Cumhuriyetle yönetilmek hakkını kazanabilmesi onu engellemek isteyen iç ve dış düşmanlarıyla kanı ve canı pahasına kazandığı Kurtuluş Harbi gibi bir savaşı yaşaması, bir destanı yaratması gerekmiştir. Çünkü Cumhuriyet denilen ulusun kendi kendini yönetme hakkını bir yandan asırlardır onu yönetmekte olan Osmanlı hanedanı engelleyip vermek istemezken bir yandan da Türk ulusu kendilerine bağlayıp köle etmek onun vatanını aralarında bölüşmek isteyen 1. Dünya Harbi’nin galibi Avrupalı Emperyalist devletler engellemek peşindedirler. Bu iki mihrak Türk Milletini kendilerine köle etmek için onların vatanını kendilerine mal etmek için birbiriyle ve çıkarları kendilerine bağlı iç ve dış mihraklarla işbirliği halinde hareket etmekte mahsur görmemişlerdir. Nitekim 1. Dünya Harbinde müttefikleri yenildiği için barış istemek zorunda kalıp kendini yenik saydıran Osmanlı hanedanı ve onun hükümetiyle Mondros Mütarekesini imzalayan Avrupalı galip itilaf devletleri Osmanlı ülkesini işgale başlamışlar ve kontrollerine aldıkları Osmanlı sultanı ve hükümetiyle Türk yurdunu kendilerine mal edip, Türk Milletini köle kabul edip yönetmeyi başlatmışlardır. Ne var ki bu girişimler üzerine Türk Milleti onların beklemediği bir icraatı başlatmış onlara karşı kurtuluş Harbine girişmiştir.

Mustafa Kemal önderliğinde başlayan bu Kurtuluş Savaşı Türk Milletine getirdiği zaferle birlikte hem bir vatan hem bir devlet hem de demokrasinin bariz rejimlerinden biri olan Cumhuriyet rejimini getirmiştir. Mustafa Kemal Bandırma vapuruyla Samsun’a hareket ettiğinde kafasında milleti bağımsızlığa özgürlüğe kavuşturmayı bir vatan bir devlet sahibi yapmayı planlarken aynı zamanda milletine demokratik bir sistemi Cumhuriyet denilen rejimi armağan etmeyi de amaçlayan düşünceler taşımaktadır. Ne var ki ilk ağızda milleti Cumhuriyete ulaştıracağını açıkladığında asırlardır mutlakıyet ile yönetilen dinsel sistem olan halifelik sistemiyle yönetilmeye alıştırılmış milletinin kendisine böyle bir fikri açıkladığında tepki göstereceğini cephe alacağını düşündüğünden bu hedefini sona bırakmış ve açıklamamıştır. Zaten böyle bir hedefi olduğunu hisseden Osmanlı Hanedanı ve Osmanlı Hükümeti bu olasılık gerçekleşmesin diye onun başlattığı Kurtuluş mücadelesine muhalefet etmiş işgalci devletlerle iş birliğine girerek kendisine sadık millet kesimleriyle onu etkisiz hale getirmek için yer yer isyanlar gerçekleştirmiştir. İşgalcilerin ve onların kuklası olan Yunan hükümetinin Ermeni kitlelerinin, ayrılıkçı Kürt kitlelerinin oluşturduğu silahlı ordular ve teşkilatlarla giriştiği mücadelede başarıya ulaşmak için İstanbul hükümetine cephe almayan Mustafa Kemal kurnazlık yaparak sözde onun adına ülke kurtarma savaşına girdiğini belirtmiş açtığı Türkiye Büyük Millet Meclisi vasıtasıyla Türk halkını padişahsız ve halifesiz hanedansız bir yönetime alıştırarak milletini kendi kendini yönetme demek olan Cumhuriyet rejimine ısındırmaya yönelmiştir. Kurtuluş harbi başarıyla bitirilip Mudanya ve Lozan ile taçlandırılınca kendinin ve yönetiminin sonunun geldiğini gören Osmanlı Padişahı yurt dışına kaçınca Mustafa Kemal Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla padişahlığı kaldırtmış Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti sisteminde demokrasiyle yönetilmeyi öğrettiği milletinin önünü Cumhuriyet yolunda bir miktar daha aralamıştır. Ama hilafet durmaktadır.

Mustafa Kemal bilmektedir ki hilafet varlığını sürdürdükçe Cumhuriyeti ilan etmek ve milletine kabul ettirmek zor hatta imkânsızdır. Aslında hilafet sistemiyle şeriata dayalı bir sistemle demokrasinin yani halkın kendi kendini idare etmesi de bunun en tipik rejimi olan Cumhuriyetin olması da mümkün değildir. Çünkü dine dayalı devlet rejimlerinde yönetimin dayandığı kuvvet tanrıdır. Tanrının buyrukları ve emirleridir. Yani haktır.

Oysa demokrasilerde temek halkın serbest seçimlerle belirlediği iradeler esastır. Hak ile hak iradesi aynı cumhuriyet sistemi içerisinde yani tanrının dediği ile halkın dediğinin aynı cumhuriyet sistemi içerisinde görev belirlemesi veya sistem belirlemesi imkânsızdır. Bu nedenle Mustafa Kemal halifeliği kaldırmak için fırsat beklemektedir. Devamı yarın…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.