Değerli okurlarım, insanoğlu yeryüzünde yaşamaya başladığı andan itibaren toplum olarak yaşadığı sevinçlerini kutlamaya başladığı andan itibaren bayram olgusu ve bayram mefhumu ile karşı karşıya kalmıştır. Gerçi insanoğlu bayram denilen olgularda sadece toplumun sosyal sevinçlerini değil dinsel ve askeri sevinçlerini de kutlamayı gerçekleştirmiş dini sevinçlerini kutladığı bayramlara dini bayram askeri sevinçlerini kutladığı bayramlara askeri bayram demiştir. Dini bayram denilen mefhum öncelikle insanoğlu tabiat karşısında aciz kaldığı anlarla karşılaştığında doğmuştur. Tabiatın üstün gücü karşısın da vahşi hayvanların güçleri karşısında sığınacak bir kuvvet arayan insanoğlu kendine bir yaratıcı gücü aramış ve o yaratıcı güçten yardımlar almak için onlara bir takım hediye ve armağanlar sunmaya ondan sonra istek ve dileklerde bulunmaya yönelmişlerdir. Kutsal kitaplara ve semavi dinlere günlere insanoğlunun yaradılışının bugüne insanoğlu sürekli kendini yaratan Allah’a karşı dileklerde bulunmuş ve ona sunularda bulunmuştur. Semavi dinler öncesinde yer alan çok tanrılı mitolojik dinlerde de yaratıcı güç veya güçlere sularda veya hediyelerde bulunma adeti mevcuttur. Hatta kutsal yani tek tanrılı semavi dinler de mevcut olan kurban sunma adeti o tip dinlerde de mevcuttur. Ama bizi bugün ilgilendiren kurban olayı semavi dinlerin hemen hepsinde mevcut olan kurban olayıdır. Çünkü bugün kutlamak olduğumuz kurban bayramı bu semavi dinlerde yer alan haliyle İslamiyet’te de önemli bir yeri olan kurban ibadetine dayanmaktadır. Musevilikte Hıristiyanlıkta da yer aldığı şüphesiz olan kurban ibadeti bugün onlarda bozulmuş gibi gözükse bile şekil değiştirmiş olarak görülse bile aslında ilk ortaya çıktıklarında var olan bir ibadettir. Çünkü dinimizin temeli olan Kur’anı Kerimde kurban olayının Hz. Adem, Hz. İbrahim, Musa peygamber dönemlerinde de farklı uygulamalarından bahsedilmekte hatta bugün bizdeki kurban ibadetini Hz. İbrahim devrinden kaynaklanıyor dedirtecek yorumlara götürebilecek ayet ifadeleri Kur’an da yer almaktadır. Ne tuhaftır ki Museviler de kurban ibadetinin kökenini İbrahim peygambere dayandırmakta ancak bizim aksimize biz kurban da oğlu İsmail söz konusu idi derken onlar oğlu İshak söz konusu demektedirler. Bugün uyguladığımız kurban ibadetin de tanrıya canlı hayvan keserek sunmamızın temelinde kutsal kitabımıza göre tanrının açık isteği söz konusudur. Nitekim Habil, Kabil olayında Allah’ın kurban sunan kardeşlerin sunduğu hediyelerden cansız olanı değil de canlı olanı kabul edip sunulan koyunu kabul ettiğini işaret etmesi tanrının canlı kurban sunulmasını istemesinin açık delili saymak bence dinimize göre uygundur. Yine Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etmek istemesinde onu deneme bağbında yapılan tanrısal israf ve sonunda gönderilen koçla bu ibadetinin yapılmasını sağlama yolunda ki tanrısal emir Allah’ın kendisine kurban sunulmasını istemesinin açık delilidir. Aynı şekilde Hz. Musa’ya yapılan tebliğ de İsrail oğullarında sarı bir düvenin kurban edilmesi isteği de tanrının bizzat kurban ibadetini bütün semavi dinler de istediği anlamını çıkarmak bence pek ala mümkündür. Bu yüzden bugün dinimizdeki bu ibadeti vahşet görüp bırakılmasını tavsiye edenler tanrının istek ve emrine karşı gelmeyi tavsiye etmektedirler diye düşünmekteyim. Bu nedenledir ki kurban ibadeti farz bir ibadet olmayıp vacip ibadet olmasına karşılık İslam toplumlarında ve ülkemizde mutlaka yerine getirilmeli devam ettirilmelidir. Ancak şurası önemlidir. Bu ibadet yapılırken vahşet ve ifrattan hatta israftan kaçınılmalıdır. Kesilen kurbanın değerlendirilebilecek her türlü uzu dokusu ve organı mutlaka değerlendirilmeli ve kurban ibadeti peygamberimizin sünnet ve hadisleri uyarınca ifa edilmelidir. Şunu vurgulamak isterim ki bence kurban ibadeti İslam toplumuna tanrısal bir eğitim dönemi olan ramazan ibadetinin imtihanı olan bir ibadettir. Benim düşünceme göre yüce Allah ramazan uygulamasını oruç ibadetini farz kılarak açların fakir fukaranın ihtiyaç sahiplerinin hal ve durumunun toklar, zenginler ve her türlü imkana sahip kişiler tarafından anlaşılmasını amaçlamıştır. Oruç uygulamasıyla bu kitlelere yapılan bu öğretilerin ne derece kavranıp ne derece gönülden benimsendiğini ortaya koyabilmelerin için kurban ibadeti de bence yüce Allah’ın sözünü ettiğim kitlere tanıdığım bir uygulama bir gösterme fırsatı yaratan bir ibadettir. Bu nedenle oruç ibadetinin bütünleyicisi olduğunu hatta hacca gidenlerin hesabına hac ibadetini yapanların yapmak zorunda olduğu bütünleyici bir ibadet olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Kurban ibadeti vacip bir ibadet olmasına karşılık hem bedeni hem nakdi bir ibadettir. Bu yüzdendir ki tam manasıyla İslami olarak gerçekleştirebilmesi için kişinin bu ibadeti bulunduğu yerde bizzat kendisinin ifa etmesi şarttır. Bu gün dini çevreler ne derse desin ne oranda açıklayıcı bahaneler bulursa bulsun bu durumu değiştirmek yani bu ibadeti vekalet yoluyla ibadet sahibinin bulunduğu yerden çok uzaklarda gerçekleştirmek mantığımca İslami usula göre kurban ibadetine uygun olmamalıdır. Ancak vekalet usulü kurban kesecek kişinin kurbanı ve kurbanı kesecek kişiyi görüp vekalet vermesi halinde söz konusu olabilecektir diye düşünmekteyim. Oysa bugün yapılan uygulamada yurt içinde hatta yurt dışında vekalet yoluyla kurban kesimi yapılmaktadır. Vekalet veren kişi ne kurbanını görmekte nede vekalet vereceği kesecek kişiyi tanımamaktadır. Kendisinden nasıl bir vekalet alınarak kilometrelerce uzakta ki kişinin kendisi adına kurban kesmesi yoluyla o ibadeti yapması o kurban ibadetiyle Allah katına ulaşması mükün olabilecektir. Bu nedenle bu tarz kurban kesimlerini uygun bulmak tavsiye etmek bence mümkün değildir. Tüzel kişilere kurban kesme adına verilecek vekalet bence kurban ibadetine uygun değildir. Kuruluş veya dernekler özel kişilik olmadıklarından tanrı katında kişilik olarak yokturlar. Tanrı katında kişilk olarak olmayan kişiliklere verilen vekaletle tabire caizse temel vekaletle kurban ibadetini gerçekleştirmek ne oranda dini temellere uygundur. Doğrusu kim ne açıklarsa açıklasın bence bunun izahı yoktur. Her kurban döneminde ülkemizde mantar gibi bir sürü dernek ortaya çıkar. Gerek yurt içinde gerek yurt dışında vatandaşlar adına kurban kesmeye talip olurlar. Bunlar vakıf veya dernek olmuş fark etmez onlar da tüzel kişilik olduğuna göre onlara verilecek vekaletle vekalet veren adına kurban ibadetini yerine getirmeleri bence imkansızdır. Diyelim ki tüzeklerine koydukları maddelerle bu işi dernekler kanununa uydurmuş olsunlar. Ama dünyevi kanunlar Allah katında geçerlik ifade etmediklerinden onlar vasıtasıyla yapılacak kurban ibadetiyle bence İslam dinine uygun istenilen şekilde bir kurban ibadeti olmayacaktır. Bu yüzden bu gibi uygulamalara yer vermeyelim. Değerli okurlarım İslam’ın istediği şekilde yerine getireceğimiz kurban ibadetini gerçekleştirmenize vesile yaratacak kurban bayramımızın tüm İslam dünyasına tüm Türk dünyasına ülkemize ve Bandırmamıza hayırlı olmasını dilerim. Kurbanlarınız kabul bayramınız kutlu olsun.