güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Kul Hakkı ve Şirk Koşma Kabahatlerini Tövbe Yoluyla Gidermek Mümkün Değildir

Yazının Giriş Tarihi: 23.06.2023 03:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.06.2023 03:20

Umarım bazı din adamlarımızın bilgilendirmesinden kaynaklandığını düşündüğüm yapılacak sevap işlerle bütün suçların af olabileceği inancının doğru olmadığının birey ve toplum olarak artık farkına varırız. Kur’an-ı Kerimin açıkça hükmü ortadayken biz İslamlar nasıl olurda hala şirk koşanın kul hakkı taşıyanın cennete gidebileceğini bunu sağlamak için hayır ve hasenat yapmanın yeterli gelebileceğine inanabiliriz. Cenabı Allah Kur’an-ı Kerim’in de “kötülük yaptığın haksızlık yaptığın kulun seni affetmedikçe ben seni affetmem” dediği halde Adam öldürdüğün hırsızlık yaptığın insan dolandırdığın ortada iken cami yaptırarak köprü yaptırarak çeşme yaptırarak fakir fukaraya para dağıtarak o kul hakkından kurtulup cennete gideceğine inanmak Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini doğru olarak bildiren din adamlarının ifadelerine göre imkansızdır. Öyle ki kul hakkından tövbe ederek kurtulmakta mümkün değildir. İşte buna dayanarak diyorum ki bütün farz ibadetleri yerine getirsen de ibadetlerine ibadet katsan da 5 vakit namazı 10 vakte çıkarsan da senenin değil 1 ayını senenin tamamını oruçla geçirsen de üzerindeki kul hakkından kurtulman o kul hakkının cezasının gereği kadar cehennemde yanmaktan kurtulmak mümkün değildir.

Kur’an-ı Kerim hükümlerine göre Kul hakkından kurtulmanın tek yolu hakkı olan kişiden helallik almaktır. Şunu da belirtmek isterim ki bazı din adamları hak sahibi ölmüş olmasına binaen hak sahibinin varislerinden helallik almanın kişiyi suçtan kurtulabileceğini söylemektedirler. Ancak bunun ayetlerle doğruluğunun bugüne kadar ispatladığını ortaya konduğunu söylemem mümkün değildir. Umarım eğer böyle bir kaide varsa bu ayetlerdeki hüküm ortaya konur ve bu tüm topluma ispatlanır. Ancak ölüm ve öldürme konularında kısas cezası uygulamalarında varislerin hakkını dile getiren uygulamalar olduğu görülmüş ve bu konuda uygulamalar olmuştur. Şunu da belirtmek isterim ki bazı din adamlarımızın yapmış olduğu açıklamada tuhaf gelmektedir. Bu açıklama şu şekildedir; Sağken helalleşme imkanı olmayan bireyler sözde kıyamette karşılaştığında haklaşma esnasında hakkını hakkı gasp edilen kişi gasp eden kişinin sevaplarından hakkı kadarını alacak böylece ödemiş olacaktır. Böyle bir dini izah bana tuhaf gelmektedir.

Düşünün bir adam çok zengindir. 3- 5 cami yaptırır. Bir sürü sevap işler. 2- 3 kişiyi öldürse bu kişiler o adamın sevaplarını almak karşılığı haklarından vazgeçse kıyamette anlatılan bu ifade uyarınca haklaşmış anlaşmış olsalar bu adam cehennem yüzü görmeden direk cennete gitme imkanı bulacaktır. Bana bu mantık İslamiyet’in özüne ve kur’an-ı kerime dayalı anlatıma göre ters düşer görünmektedir. Bu yüzdendir ki bütün bu tür anlatımlara ibadetle iyilikle sevap işlemekle ödenmeyeceğini ortadan kalkmayacağını kabul etmemiz bu yüzden kul hakkı almamaya çalışmamız dikkatli olmamız gerekir. Buna karşılık kul hakkı yüklenmişsek mutlaka helallik almamız gerektiğini bilelim ve ona göre davranalım.

Bir başka deyişle haksızlık yaptığımız kişilerle hesaplaşmalı onların rızasını almak için onların talep ettiği icrai veya nakti ödemeleri, ödeşmeleri muhatapların sağlığı sırasında gerçekleştirmeliyiz. Sözümü bitirirken vurgulamak isterim ki yaptığımız, gerçekleştirdiğimiz haksızlıkları kul hakkı alma eylemine girebilecek her türlü davranışı giderip temizlenmek için helalleşme ve ödeşme işlemini mutlaka gerçekleştirmeliyiz. Bunun dışında hiçbir eylem ve davranış bu hakkı ortadan kaldırmayacak, karşılığı olan cezai uygulamaları mutlaka çekmemiz gerekecektir. Tövbe etmek kul hakkını gidermek için yetecek bir icraat ve faaliyet değildir. Tövbe istiğfar ancak dinimiz gereği Allah’ın emrettiği ibadetlerde eksik davranışlarımız için yerine getirmeyişlerimiz için af edilmemizi getirebilecek bir yol, bir icraattır.

Bu davranışın yani tövbe istiğfarın Allah’ın emirlerine uymamayı cezasız bırakmayacağı bir davranışta kulun şirk koşması yani Allah’a eş koşması bazı maddeleri ve varlıkları Allah kabul etmesi onlara tapıp ibadet etmesi durumunda söz konusudur. Şunu da belirtmek isterim ki şirk kabahati sadece Allah’a eş koşmak olarak değerlendirilebilecek kabahat ve günah olmanın yanında peygamberlere özellikle son peygamber olan Hz. Muhammed Aleyhisselam’a eş koşmakla da Allah’ın peygamberlere özellikle Hz. Muhammed’e tanıdığı bazı hakların onun dışındaki ölmüş veya sağ şahıslara da tanındığını ona ait özelliklerden bu gibi şahıslara da bahşedildiğini hatta ondan daha yüksek bazı hak ve kudretin onlarda da olduğunu düşünmek ve buna inanmakla da şirk suçu şirk günahı işlenmiş olacaktır düşüncesindeyim.

Mesela peygamber efendimize tanınan kıyamet gününde İslam bireylere şefaat etme yani günahlarından uzaklaştırma dolayısıyla İslamların işlediği günahların karşılığı olan cehennem azabı ve diğer azaplardan kurtarılması hakkının şehitlere, hafızlara, hocalara, din adamlarına, tarikat ve cemaat şeyhlerine, kurucularına da tanındığına inanmak onlardan şefaat dilemek durumu da şirk ibadetini işlemek demektir. Bütün bunlardan sonra vurgulamak isterim ki hangi ibadeti hangi nafile ibadeti yaparsak yapalım hangi sadakayı verirsek verelim kul hakkı ve şirk suçlarından kurtulmamız mümkün değildir. Bu hatalardan kurtulmanın tek yolu haksızlık yaptıklarımızla onların sağlığında helalleşmek onları razı etmek ve şirk ibadeti işlediğimizde de bu yaptığımız hatanı farkına varıp bir daha aynı hatayı yapmamak bunun için yaptığımız yapacağım içten tövbe ve istiğfara sadık kalmak olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.