SÜRÇÜLİSAN ETTİKSE…

     Siyasetçiliğin üstüne meslek yoktur. Siyasetçinin karnı tok, ona oy veren vatandaşın hali boktur!

   Bizim bildiğimiz değil, sizin bildiğiniz sade vatandaşlar bizde çok olduğundan, bazı kendini bilmezler; “Baş ol da, istersen soğan başı ol!” demişler ve arkasından da, “öküzü çoban güder, sade vatandaşı da siyasetçi güder!” anlayışı ile ne demek istediklerini açıkça ifade ederek, siyasetçi ile sade vatandaşın arasını açmak istemişler!..

   Bizim değil, sizin bildiğiniz sade vatandaşı tanımayanların dediklerine boş verin. Bizim sade vatandaşımız; geçim sıkıntısı çeker, bazıları nezle olduğu için burnunu çeker, işi denk olanlar kafayı çeker, komşumun çocuğu sevgilisini görünce içini çeker, EYT’liler ise “Ya Sabır” çeker!

   Sade vatandaşımız, hiç kimseye bir şey yapamaz. Gökten altın yağsa, iki metelik kapamaz. O kadar zekidir ki; çıkmaz sokaktan ana caddeye sapamaz. ”Grev nedir? Eylem nedir?” diye sorarsanız, başı döner, mihrabını şaşırır, yine ne oluyor diyemez!

   Sade vatandaşın sorununu en iyi siyasetçiler bilir. Çünkü sade vatandaş ezildikçe, siyasetçi semirdikçe, demokrasinin erkekliği dirildiğinden, bazıları sade vatandaşlığı kabul etmez!

   Siyasetçi, sade vatandaşın canını, kanını, derisini, kemiğini, iliğini göbek atarak emer, sade vatandaş ise onların elini öper!

   Uyuz kaşıntısına uğramış uydurma demokrasilerde, sade vatandaş çok olur. İşte bu nedenle, anasından emdiği burnundan gelir. Ömrü boyuna kıçından aba, sırtından sopa eksik olmaz.

   Sonuç olarak, bizim gibi ülkelerde sade vatandaş oldun mu, pantolonunun cebi deliktir, hayatın sonuna kadar yedi sülalen…

   Aman haa, ne olursanız olun, sadece sade vatandaş olmayın diyeceğim ama, sade vatandaşlığı meslek haline getirdiğin için hiçbir şeye ses çıkarmadığın için sen; sade vatandaş olarak kalmaya mecbursun…

Neyse, sürçülisan ettikse af ola…