LAİKLİK Mİ?

Diyanet, Atatürk tarafından Cumhuriyet devriminin hizmetinde bir kurum olarak kuruldu. Çok partili hayata geçme yıllarından sonra, aralıklarla da olsa, Cumhuriyet devrimlerine karşı mücadele eden bir kurum haline dönüştü.

İlahiyatçı Cemil Kılıç bir yazısında şöyle der:

‘’Fethullah Gülen’ler, Cemalettin Kaplan’lar; Timurtaş Uçar’lar... Kamuoyu bilmez. Fethullah Gülen vaizdi, maaş alıyordu. Bugün de bazı Cemaat ve tarikat liderleri de maaş alıyor. Diyanet kuruluş amaçlarından uzaklaştı… Kur’an-a ve Hz. Muhammed’in sünnetine göre rüşt çağından önce çocuklara herhangi bir dini eğitim verilmesi Kur’an-a ve İslam’a aykırıdır. Çünkü Kur’an ve İslam; fıtratı esas alır. Bugünün din anlayışında fıtrata karşı bir duruş var.

İslam terminolojisinde iman ikiye ayrılır. Biri taklidi, diğeri tahkiki imandır. Taklidi iman bilmeden, anlamadan ‘’anne, baba ve toplum inanıyor diye yapılandır. Böyle bir iman makbul değildir’’ der İslam.

İslam, tahkiki imanın 12 yaşından sonra başlamasını emreder. Bu yaştan önce hiçbir çocuğa din eğitimi verilemez…’’

Evet, Cemil Kılıç yazısında uzun uzadıya diyanetin Araplaşma özentisi içerisinde, yaptığı yanlışlara serzenişte bulunarak, bazı gerçekleri anlatmaya çalışmaktadır.

Bilimselliği bir tarafa bırakarak, çağdaş eğitimden uzaklaşmak ve sadece tarikatların güdümünde olan bu yapılanmayı gördükçe üzülmemek elde mi?

Hz. Muhammed ve sonrası gelen, Hz. Ali’nin ölümüne kadar süren zaman diliminde hiçbir mezhep olmayışı, Hz. Muaviye ilk birlikte mezhepleşme hareketlerinin başladığını hepiniz biliyorsunuz.

Bu durumda kutsal kitabı tek, peygamberi bir olan İslam aleminde bu mezhepçilik, bu cemaatçilik de ne oluyor? Kitabi ve peygamberleri tek olanların ayrı ibadet şekillerinin olması biraz garip gelmiyor mu? Ayrıca, İslam dininde kişilere din dayatması olmayacağı yolunda; Kur’an-da ayetler olmasına rağmen, günümüzde daha ilkokul çağında dini eğitim dayatılması yanlış değil mi?

Kısacası, İslam’ı kendi iradeleri ile yaşamaya çalışanlara bir diyeceğimiz yok. Bizim sözümüz; eğitimde laikliği ortadan kaldırarak, insanımızı yozlaştıran, eğitim çağındaki çocuklarımızı belirsiz tarikatların kucağına atan Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığı’nadır!

Bir an önce, bu yozlaşmaya son verilmelidir. Yoksa, laiklikten bir daha söz edememe durumumuz var…