güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Trabzon Havalisinde Yaşayanlar Öz ve Öz Türktür – 6

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Mart sonunda Erzurum’u, Nisan başlarında ise Batum’u ele geçirdiler. Türklerin Brest Antlaşması'nda yer alan hiçbir şeyden taviz vermeyecekleri belli olduğunda Trabzon görüşmeleri kesildi. Türklerin başarıları Azerbaycanlıları yüreklendirdi; onların delegasyonu Trabzon’da Türklerle daha uzun süreli görüşmeler yapmak ve ortak bir hareket planı oluşturmak imkânına sahipti.

Brest- Litowsk Antlaşması'na göre Türk-Rus sınırının tespiti halk oylamasına bırakıldığından Evliye-i Selase'de (Kars-Ardahan-Batum) yapılması kararlaştırılmıştı. Osmanlı Devleti Evliye-i Selase meselesini görüşmeler yoluyla halletmeye çalışırken, diğer taraftan bu konudaki askeri hazırlıklarını da sürdürmüş, Kars, Ardahan ve Batum'un işgali için, 1918 Mart ayı ortalarında Trabzon'a kuvvet çıkarmıştı .

Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu iktisadi şartlar ve Trabzon ve yöresinde hüküm süren açlık, kamu görevlilerini zor duruma düşürmüştü. Diğer taraftan Mondros Mütarekesi'nden sonra XV. Kolordu'nun III. Tümeni Erzincan'a gönderilemeyerek Trabzon'da bırakılmıştı. Trabzon'da, Rusların bıraktığı elektrik malzemesiyle şehri aydınlatmak için başlatılan çalışmalar ilerlemiş, tel ve lamba tesisatının yapılmasına başlanmıştı.

Savaş esnasında meydana gelen salgın hastalıklar insanların hayatlarını kaybetmelerinde en az savaşlar kadar etkili olmuştur. Bu salgınlar sevk esnasında birçok Ermeni'yi etkilemiştir. Ancak olaya iki taraf açısından bakıldığında Müslümanların da yaşanan işgaller neticesinde bulundukları yerleri terk etmek zorunda kaldığı ve bu amansız hastalıkların pençesine düştüğü görülecektir. Osmanlı Devleti savaşın zor şartları içinde salgın hastalıklara karşı kıt olan bütçesi ile mücadele etti. Çeşitli yerlerde meydana getirilen tecrithane(Karantina), tebhirhane ve bulaşıcı hastalıklar hasta hanesi gibi sıhhi kurumlar bu mücadelenin başlıca araçlarıydı. Sıtmanın girmediği köy, hemen hiç kalmamış gibiydi. Yörede tahribat yapan diğer salgın hastalıklar; frengi ve İspanyol nezlesi olarak adlandırılan bir tür gripti. İspanyol nezlesi müthiş tahribat yapmış, evlerine dönen muhacirlerin üçte birinin ölümüne yol açmıştı442. Özellikle çevre ve insan temizliğinin sağlanamaması, açlık, sefalet ve hastalıkların artmasına sebep oluyordu.

Osmanlı Ordusu'nda 1915 yılı başında sağlık birimlerinin en büyük faaliyeti, hasta ve yaralılarla, İstanbul çevresine yayılan ve 3. Ordu bölgesinin geri sahasında büyüyen salgın hastalıklarla mücadele olmuştur. Ancak bu önlemler, daha çok İstanbul şehri ve çevresi için alınabilmiştir. Anadolu'nun öteki şehirlerinde, ulaşım hatlarında ve özellikle savaş alanlarında ciddi ve etkili önlemlerin alınması hiçbir zaman mümkün olamamıştır. 1916'da, Doğu Anadolu'da Türk Ordusu'nun boşalttığı vilayetlerin halkı göçe başlayınca yollar perişan insanlarla dolmuştur. Yüz binlerce mültecinin sağlığı ile ilgilenecek bir örgüt bulunmadığından bu insanların muayene ve tedavilerini askeri hekimler üstlenmek durumunda kalmışlardır. Aynı yıl, ülkenin hemen her yerinde veba, verem, tifüs, kolera, humma-ı racıa, dizanteri, tifo, tifüs, frengi gibi bulaşıcı hastalıklar yayılmaya başladığı için Hükümet, bütçenin Bulaşıcı hastalıklar kısmına 3 milyon kuruşluk ek ödenek koymuştur.

Bu insanlar çok geçmeden fizyolojik sefaletten ölüp giderlerdi. Ölüm oranı her geçen gün biraz artmaktaydı, o derecede ki, Trabzon'dan 20 kişi olarak çıkmış olan bir aileden Trabzon'a ancak 5-6 kişi dönebilmişti. Bu korkunç ölüm felaketi İstanbul Boğazı'na kadar uzayan sahil şeridini kaplamıştı. Sanki bütün Karadeniz Sahilleri İstanbul Boğazına kadar uzayan dar, fakat pek uzun bir mezarlık haline gelmişti.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.