güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR – 6

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Trabzon vilayetinin idarî yapısı

XIX. yüzyıl başlarında Trabzon eyaletine bağlı sancaklar Trabzon, Gümüşhane, Karahisar-ı Şarkî, Gönye, Canik olup bu dönemde Canik bağımsız bir muhassıllık, Gümüşhane ise emanet olarak yönetilmekteydi. Trabzon valisinin, aynı zamanda Canik Muhassılı ve Gümüşhane Emini olduğu zamanlar da bulunmakla birlikte; genelde buraları, atanmasında valinin de rol oynadığı ayrı bir yönetici tarafından idare olunmaktaydı. 1211 (1796–1797) yılına ait bir sicil kaydında Trabzon kazaları olarak sayılan yerler arasında Canik ve Karahisar-ı Şarkî kazaları bulunmamaktaydı. Belirtilen kayıtta Nefs-i Trabzon, Sürmene, Of, Keşâb, Giresun, Kürtün, Tirebolu, Rize, Mavri (Mapavri), Maçuka (Maçka), Yivebolu (Görele), Gümüşhane, Arhavi, Batum, Ünye, Soğucak, Faş, Sohum Trabzon’un kazaları olarak gösterilmiştir1. XIX. yüzyıl başlarında hazırlandığı anlaşılan Osmanlı Devleti’nin idarî taksimatı hakkındaki bir defterde ise Gönye sancağından bahsedilerek mutasarrıflarının Faş’ta oturdukları ve sancağa bağlı kazaların Hemşin, Atina, Arhavi ve Viçe olduğu zikredilmiştir.

1828–1829 Osmanlı – Rus Savaşı sonrasında Kafkasya’daki toprakların önemli bir kısmının kaybedilmesi ile idarî yapıda değişiklikler meydana geldi. Nitekim Trabzon’un kudretli valilerinden Osman Paşa’nın divanının resmî adı, 1840 yılına ait kayıtlarda, Divan-ı Eyalet-i Trabzon ve Muhassılık-ı Canik ve Karahisar-ı Şarkî ve Emanet-i Gümüşhane ve Liva-ı Gönye şeklinde geçmekteydi.

Tanzimat’ın eyalette uygulanmaya başlanmasıyla birlikte idarî yapılanmada yeniden değişikliğe gidildi. 1848 yılında sancaklara bağlı kazalara yeniden müdür veya kaimmakam tayini dolayısıyla hazırlanan çizelgede, önceki yıllardan farklı olarak Ordu sancağının tesis olunduğu, nahiye olan bazı yerleşim birimlerinin kaza haline getirildikleri görülmektedir.

Eyaletin (sonradan vilayet) idarî sınırları bölgede meydana gelen siyasî olaylara bağlı olarak zaman zaman değişime uğradığı görülmekle beraber bazı hallerde valilerin görev alanlarının vilayet dışındaki bir takım yerleri de kapsamaktaydı. Meselâ Canik Muhassılı iken 19 Ekim 1810 tarihinde, o sırada henüz kapucubaşu unvanına sahip olan Hazinedarzâde Süleyman Ağa’ya; muhassıllık vazifesine ilaveten “Trabzon Mütesellimliği ve Kastamonu ve Amasya ve Gümüşhane ve Gönye sancaklarının ve bilcümle Karadeniz yalılarının ağavât ve askeriyesi başbuğluğu ve sevâhil-i Bahr-ı Siyah ve Faş Seraskerliği” verilmişti5. Müteakip yıllarda valilerin durumlarına göre yetki alanları genişletildi veya daraltıldı. Buna rağmen eyaletin sınırları en azından Orta ve Doğu Karadeniz’i kapsamaya devam etti. Bu kadar geniş alana hükmetmelerine rağmen Trabzon’da valilerin görev süreleri bakımından, yer yer istikrarlı olunmaması eyaletin yönetiminde problemlerle karşılaşılmasına yol açmaktaydı. İncelediğimiz dönemde, birkaç istisnayı hariç tuttuğumuzda, valilerin görev sürelerinin ortalama bir yıl civarında olduğu görülmektedir. Nitekim 1793-1851 tarihleri arasında Trabzon’da toplam 23 vali görev yapmış olup bazıları ikinci defa bu göreve tayin edildiklerinden dolayı 26 defa görev değişimi yaşanmıştır. İlk bakışta valilerin ortalama görev süresi iki yıldan biraz fazla gibi görünmekte ise de ortalamayı yükselten Hazinedarzâde Süleyman Paşa (7 yıl) ile oğulları Osman Paşa (15 yıl) ve Abdullah Paşa’nın (4 yıl) emsallerinden uzun süren valilikleri idi. Valilerin görev sürelerindeki kısalık çoğu zaman belirli bir sisteme ve düzene bağlı olmayan atamalardan kaynaklanmaktaydı.

Ülkenin pek çok bölgesinde yaşandığı gibi, Trabzon’da da vali azil ve tayinlerinde anlamlandırılamayacak gariplikler yaşanmaktaydı. Bir şahıs niçin buraya vali tayin edilmekteydi, hangi özelliği bu seçimde etkili olmuştur?

Herhangi bir suçu olmadan neden kısa bir süre sonra azledilmiştir? Diğer taraftan bir yolsuzluk, kanunsuzluk veya isyan dolayısıyla azledilen, rütbe ve nişanları geri alınan bir şahsa sonradan eski statüsü niçin verilmiştir? Tayinlerde İstanbul’da hâkim olan gruplar arasındaki çekişmeler, kulisler, hesaplaşmalar etkili olsa da bu türden sorulara cevap vermek zordur. Öte yandan bunların sıra dışı, nadir rastlanan uygulamalar olmadığını da hatırlatalım.

Devrin aydınlarınca da böyle uygulamaların garip karşılandığı ve eleştirildiği görülmektedir. Nitekim Tarihçi Lûtfi Efendi, Trabzon Valisi Râgıb Paşa’nın göreve başladıktan kısa bir süre sonra başka bir yere nakledilmesi hakkında şunları yazmaktadır:

Ledünniyâtı bilinmedikçe insana hayret gelir. Râgıb Paşa, Trabzon’a gideli çok vakit olmamıştı. Garb Trablus’una... gönderilişi umûr-ı müteaccibedendir. Bu misüllü gittikleri mahallerin ne vakit ahvâl ü âdâtını bilip de devlete ne vakit hüsn-i hidmet edeceklerdir?

Vali değişimindeki sıklık sadece yönetim istikrarsızlığı doğurmakla kalmıyordu. Devrin yaygın olan bazı âdetleri ahalinin malî yükümlülüklerini de artırmaktaydı. Meselâ vali vilayete gelmeden önce kapu halkının barınma ve iaşelerinin temini için yetkililere haber ulaştırmaktaydı. Âdet gereğince vali ve adamları bir yerde konakladıkları takdirde üç gün süre ile halk tarafından yemeklik temin edilmesi gerekmekteydi. Bunun için bir tatar tarafından valiye ait zahire kabı kadı veya naibe ulaştırılarak hazırlıklar yapılması sağlanmaktaydı. Bu maksatla yapılan harcamalar memleket masrafı adı altında halktan toplanan vergiye dâhil edilmekte, harcama bedelleri vergi tahsilâtı sonrasında malzemeleri sağlayan esnafa ödenmekteydi. Vali kaimmakamı veya mütesellimi tayin edilen kişi şehir halkından değilse, tıpkı vali gibi, onun için de konaklama hazırlıkları yapılmaktaydı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.